Mary Kills People: Kronos mu Kairos mu?

//
11 dakikalık okuma

Bunca zaman polisiye dizilerde, filmlerde izlediğimiz, kitaplarda okuduğumuz katil ve cinayet tanımını bize yeniden düşündürecek Mary Kills People ’ı izlerken, büyük bir merak eşliğinde hayat ve ölüm üzerine kafa yormanın tuhaf ama tatlı deneyimini yaşayacaksınız. 


Tanrı Zeus’un babası, Roma mitolojisinde Satürn olarak da bilinen titan Kronos, dünya üzerinde geçen zamanı temsil eder. Mitolojiye göre titan Kronos’un elinde, annesi Gaia’nın verdiği bir orak vardır. Vakti dolanları bu orakla “hasat” eder. Zaman yani Kronos -ya da Satürn- acımasız, karşı konulamaz, durdurulamazdır. 

Ancak bu göklerden gelen, titansal -ya da tanrısal- zamanın içinde doğan, genç bir tanrı vardır. Zeus’un en küçük oğlu Kairos. Fırsat Tanrısı olarak bilinen Kairos, omuzlarında ve ayaklarında kanatları olan bir delikanlı olarak temsil edilir. Saçının arka tarafı tamamen tıraşlı olan delikanlıyı arkasından koşarak yakalamak mümkün değildir. Ancak saçlarının önünde uzun perçemleri vardır. 

“O, peşinden koşanların değil, onu kollamayanların karşısına çıkardı.” 

Onu kollamayanlar, varlığını fark edip uzun perçeminden tutuverirse “fırsatı yakalamış” sayılırlar. Zaman içindeki başka bir zamanı temsil eder Kairos. saatin gösterdiği değil, insanların hissettiği, yaşadığı zamandır. Algılanan zaman anlamındadır ama algılanması yetmez, aynı zamanda kaliteli kılınması gerekir. 

Ömer Salih Yetgil, oggito.com sitesine yazdığı “Kronos ve Kairos: İki Tanrı Işığında Tembelliğin Felsefesi” başlıklı yazısında şöyle der: “… Kairos zamanında arkasından koşacağımız, telaş yapacağımız bir durum yoktur. Dingin ve huzurlu bir şekilde akar Kairos zamanı. Bize düşen bu sürenin içinde olabilmek, o anların içine dalabileceğimiz fırsatları kaçırmamak.” 

Kairos, mitolojik dünyadan modern dünyaya yolculukta birçok farklı alanda kullanılan bir terime dönüşür. İletişim ve medya sektöründe belirli bir mesajı iletmek için mükemmel anı bulmak veya yaratmak anlamında kullanılır. Sanat dünyasında ise geçmişi, geleceği düşünmeye başlama anı, sanatçı ya da yazar için “doğru an” olarak da anılır. 

Kanada yapımı Mary Kills People adlı polisiye diziyi izlediğimizde ise bambaşka bir “Kairos” anlamlandırmasıyla karşılaşırız. 6 bölümlük 3’er sezondan oluşan ve GAİN’de yayınlanan Mary Kills People tanrısal zamana karşı başkaldıran, kendi zamanına hükmetmek isteyen insanların hikâyesini “ötanazi polisiyesi” olarak adlandırabileceğimiz bir formda bize anlatır. 

ÖTANAZİ BİR SUÇ MU?

Ötanazi kısaca “ölme hakkı” olarak tanımlanabilir. Okuduğum birçok kaynakta, intiharla aynı anlama gelmediği, benzer fiiller olmadığı anlatılmakta. Hukuktaki ve tıptaki yeri de bu nedenle intihardan ayrı olarak değerlendirilmekte. Hekim destekli intihar olarak da nitelenebilecek ötanazinin şartı şudur: Bir insanın iyileşemeyecek kadar hasta olması, hayatından umut kesilmesi, öleceğine kesin gözüyle bakılması gerekir. 

Yunancada “iyi ölüm” ya da “güzel ölüm” anlamına gelir. Acısız, sürünmeden, bakıma muhtaç olmadan, hastalık yüzünden insanlık onurunu yaralayıcı hale düşmeden ölmeye karar verme. Yani kişinin ölüm şekline ve zamanına karar vermesi demektir de diyebiliriz. Ömrüne, dünya üzerindeki zamanına hükmetmek istemesidir. 

Ötanazi, 2020-2021’de İspanya’yla Yeni Zelanda’da yasal hale geldi. Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve Amerika’nın bazı eyaletlerinde yasal olduğu biliniyor. Çin, Kanada ve Kolombiya’nın da adı geçiyor fakat ötanazinin yasal olduğu ülkelerle ilgili derli toplu bir bilgi internetteki Türkçe sayfalarda yok. 

Konunun bayraktarlığını yapan ülke İsviçre. İsviçre’de ötanazi, 1942 yılından bu yana yasal ve özel kliniklerde hekim destekli intihar “hizmeti” veriliyor. Yeterince parası olan umutsuz hastalar, yaşadıkları ülkelerde ötanazi yasal olmadığı için İsviçre’ye “iyi bir ölüm” için geliyorlar. Hal böyle olunca İsviçre “intihar turizmi” yapmakla suçlanıyor. 

Ülkemize baktığımızda ise tahmin edebileceğiniz gibi ötanazi burada yasal değil. Türk Ceza Kanunu’na şöyle bir göz gezdirdiğinizde “intihar”la ilgili çeşitli suç tanımlamaları ve ceza karşılıklarını görebilirsiniz. “Hayata Karşı Suçlar” başlığı altında intihara azmettirme, intihara teşvik etme, başkasının intihar kararına yardımcı olma, başkasının intihar kararını kuvvetlendirme fiilleri sıralanmış. 

Demek ki dizinin başkarakteri genel cerrah Mary ülkemizde yaşasaydı, çoktan tutuklanıp hüküm giymiş ve hapsi boylamıştı. 

SODYUM PENTOBARBİTAL

Orta yaşlarda, bekâr bir anne olan Doktor Mary Harris, bir hastanenin acil servisinde genel cerrah olarak çalışan tecrübeli bir doktordur. Görev süresinde yüzlerce hayat kurtaran Mary’nin sadece iki kişinin bildiği gizli hayatı vardır. Doktorluk lisansını kaybeden eski plastik cerrah Des Bennett ve aynı hastanede çalıştığı hemşire Annie Chun ile kurtarılamayacak hastalar için ötanazi “hizmeti” vermektedirler. 

Ötanazi işleminden önce hastaların rıza gösterdiğine dair el kamerasıyla video çeken, rıza sözleşmesi imzalatan ve 10.000 dolarlarını alan Mary-Des ikilisi, hasta hayvanların uyutulmasında, idam cezalarında da kullanılan “sodyum pentobarbital” adlı maddeyi bir şampanya bardağına şırıngayla boşaltıp üzerine şampanya ekleyerek hastaya uzatırlar. Hasta, şampanya kadehini içer, yatağında acısız, sancısız uykuya dalar. Sonsuz uykusuna…

İsviçre’deki ötanazi uygulaması da benzer şekildedir. Damara enjeksiyon yoluyla değil, herhangi bir içeceğe ilacın katılması yoluyla ötanazi işlemi yapılmaktadır. Her ne kadar Des enjeksiyon yoluyla daha kesin bir “iyi ölüm” yöntemi izlenmesi gerektiğini düşünse de Mary ötanazinin hastanın kendi fiiliyle gerçekleşmesi gerektiğine inanmaktadır. Yaptığı işi insan öldürmekten ayıran şey budur. 

Ötanazi isteyen hastaları, Mary ve Des’e yönlendiren hemşire Annie, Joel isminde, beyninde iyileştirilemeyecek bir tümör bulunan genç bir adamdan bahseder. İkili Joel’la tanışıp konuşmaya gider. Yakışıklı, çekici bir adam olan Joel ve Mary arasındaki çekim, Des’in gözünden kaçmaz. Acaba Mary, ölmekte olan bu yakışıklıya âşık olup onu yaşatmaya mı çalışacak diye beklentiye girdiğimizde hikâye bize sürpriz yapar.

Biz nasıl bir ölüm istiyoruz? 

Joel aslında Ben Wesley adındaki bir gizli görev polisidir. Bunca zamandır kimseye fark ettirmeden ötanazi hizmetini verdiklerini zanneden Mary ve Des, aslında polisin radarına takılalı uzun zaman olmuştur. Onları cinayetten, hatta seri cinayetten hâkim karşısına çıkarmak için maddi bir delil elde etmeye çalışan Ben Wesley’le ortağı Frank, Mary ve Des ikilisiyle bir kedi fare oyununa başlar. 

45 dakikalık bölümlerden oluşan dizi, dikkat çekici konusunun yanı sıra seyircilere tatlı bir tempo sunmayı ihmal etmiyor. Her bölümde Mary’nin polisle kovalamacasını anlatan ana hikâyesinin yanında, ötanazi yapan insanların kısa hikâyelerine de yer veriyor. İnsanların neden “iyi ölüm” arzu ettiklerini anlatan durumlar, bize birçok şeyi sorgulatmaya başlıyor.

Biz nasıl bir ölüm istiyoruz? Geri dönülemez bir hastalığın pençesinde acı çekerek de olsa son nefesimize kadar yaşamak mı isteriz? Yoksa yormayacak, saygın bir ölümü mü tercih ederiz? Eğer “iyi ölüm”ü tercih edersek bize destek sağlayan kişi katil mi olur yoksa acılarımıza son veren bir kurtarıcı mı? 

Bunca zaman polisiye dizilerde, filmlerde izlediğimiz, kitaplarda okuduğumuz katil ve cinayet tanımını bize yeniden düşündürecek Mary Kills People ’ı izlerken, büyük bir merak eşliğinde hayat ve ölüm üzerine kafa yormanın tuhaf ama tatlı deneyimini yaşayacaksınız. 

Ezgi Özcan

5 Ekim 1987'de Adana'da doğdu.
İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
Deniz Yıldızı'yla başladığı senaristlik kariyerini Derin Sular ve Aşkın Bedeli adlı günlük dizilerde devam ettirdi. Son dönemde ise Kiralık Aşk, Tatlı İntikam ve Seviyor Sevmiyor isimli haftalık dizilerde profesyonel yazım hayatını sürdürdü.
Episode Dergi'de editör ve yazar; 221B’de “Ekran Dedektifi” adlı polisiye dizileri değerlendirdiği bir köşesi var.

Önceki Hikaye

Kurt Wallander Serisinin Beşinci Kitabı Yanlış Yok Raflarda

Sonraki Hikaye

Bir Başkomiser Galip Polisiyesi , Felsefe Cinayetleri raflarda

En Son Yazılar