Adam Pålsson: Wallander en az ABBA kadar, IKEA kadar İsveçli. Wallander’ı canlandırmak gerçekten büyük bir onur.

//
7 dakikalık okuma

Kardeş dergimiz Episode, 22. sayısında Henning Mankell’in dedektifi Kurt Wallander’ın genç bir polis olduğu 20’li yaşlarını anlatan “Young Wallander” dizisini kapağına taşımış ve dizinin oyuncuları, senaristi ve yapımcısıyla özel röportajlar gerçekleştirmişti. 

Dizide ünlü dedektifi canlandıran Adam Pålsson ile gerçekleştirilen röportaj şimdi 221bdergi.com’da!

41 dilde 40 milyondan fazla satmış, polisiye edebiyat tarihinin ve Nordik noir’ın en önemli kurgusal dedektiflerinden biri Wallander. Proje öncesinde okumuş muydunuz romanları ya da Wallander dizilerini izlediniz mi? 

Tabii, Kurt Wallander’ı çok iyi biliyordum. İsveçli olup Kurt Wallander’ın kim olduğunu bilmemek pek mümkün değil. Ben 90’larda büyüdüm, hayatımın çoğunu da Wallander’ın yaşadığı yerlerde geçirdim. Babamın adı Kurt (gülüyor). Wallander en az ABBA kadar, IKEA kadar İsveçli. Wallander’ı canlandırmak gerçekten büyük bir onur. Romanları daha önce okumamıştım. Tabii romanları okuduktan sonra karaktere daha da hayran oldum. 

Böyle kült bir karakteri günümüzde yaşayan genç bir polis olarak canlandırmak size ne hissettirdi?

Çok zor bir işti gerçekten. Bu rolün hakkını verebilmek için biraz korkusuz ve gözü kara olmanız gerekiyor. Ama böyle bir şans yakaladım ve değerlendirmek istedim. Çoğunlukla İngiliz oyuncuların arasında olmak ve İngilizce konuşmak da işin zorlayıcı kısımlarındandı tabii. Sanırım gayet güzel gitti her şey. Karaktere de çok yakın hissettim kendimi. Çok anlayışlı ve merhametli bir karakter. Kendimi özdeşleştirmekte zorlanmadım o yüzden  ya da özdeşleştirebilmek istedim. Ben de anlayışlı ve merhametli olmak istedim. Kendisi aynı zamanda oldukça iyi bir dedektif. Bunu tecrübe edebilmek de şahaneydi.

Wallander, ırkçıların göçmenlere karşı yaptığı yürüyüş sırasında göçmenlerin haklarını savunan ve polisin tutumunu da protesto eden bir kadını, Mona’yı görüyor.  Tabii çok etkileniyor ve sonrasında da Mona’ya âşık oluyor. Mona, Wallander’ın hayatındaki en önemli insanlardan biri. Bu ilişki size neler hissettirdi?

Muhteşem bir aşk ve ilişki bence. Wallander’ı tanıyorsanız bu ilişkinin nasıl biteceğini biliyorsunuz. Acı bir sonu var, boşanmayla sonuçlanan bir ilişki. Wallander’ı da derinden etkileyen bir durum bu. Young Wallander’ı izlerken de ileride bu acı sonun gerçekleşeceğini bilerek izliyorsunuz. Bunun yanında eline aldığı her içki şişesinde kalbiniz hopluyor, “Hey, sakın yapma!” demek istiyorsunuz. 

Yoksul bir aileden gelen, ağırlıkla göçmenlerin yaşadığı bir sitede oturan, tek bir yakın dostu olan, genç bir polis Wallander. Yaşadığı sitedeki gençlerin sorunlarını dert edinen, onların yaşama sorunsuz devam etmesini sağlamaya çalışan bir karakter. Adalete inanıyor ancak adaletin işlemediği bir dünyada, polis olmaktan vazgeçebilecek bir karakter. Sizin canlandırdığınız Wallander’da en beğendiğiniz karakter özellikleri ne oldu?

Tamamen söyledikleriniz aslında. Çok merhametli bir adam. “Küçük” insanları, gerçekten mağdur olanları umursuyor. Wallander’ın bu kadar sevilmesinin en büyük nedenlerinden biri de bu bence. Soğuk, parçalanmış ve kaotik bir dünyada doğru olduğunu düşündüğü şeyler için savaşan bir karakter. Tüm bunlar onu derinden etkilese bile bu idealinden vazgeçmiyor. Bizi ısıtan bir kamp ateşi gibi aslında Wallander. Buna ihtiyacımız var. Sıcak kalpli birine ihtiyacımız var. 

Daha önce Rolf Lassgard, Krister Henriksson, Kenneth Branagh gibi usta oyuncular tarafından canlandırılmış bir karakter Wallander ve artık sizin tarafınızdan canlandırılıyor. Bir oyuncu olarak bu sizde nasıl duygular, düşünceler geliştirdi?

Bunu düşününce bile yüzüm kızarıyor (gülüyor). Beni Kenneth Branagh ile karşılaştırmak absürt olur tabii. Ama birinin bu rolü üstlenmesi gerekiyordu, bana teklif ettiler. Ben de elimden geldiğince iyi canlandırmaya çalıştım bu ikonik karakteri. Bahsettiğiniz oyunculara hayranım, aksi mümkün değil tabii. Açıkçası insanların benimle ilgili yüksek beklentileri olduğunu bilmek de heyecanlandırıyor beni. Enerji veriyor bana bu.

Mankell’in ilk Wallander romanında Wallander 42 yaşında, karısı tarafından terk edilmiş deneyimli bir polis. Young Wallander’ı izledikten sonra keşke bu proje Wallander’ı 42 yaşına kadar getirse ve Young Wallander ile Mankell’in romanları bir yerde kesişse ve öyle bitse diye düşündüm. Wallander karakterini canlandıran bir oyuncu olarak hayaliniz nedir Young Wallander ile ilgili?

Bu muhteşem olurdu tabii! Wallander’ın gençlik yıllarını canlandırmaya devam etmek benim için de şahane bir tecrübe. Bundan daha heyecan verici ve tatmin edici bir şey olamaz sanırım benim için. 

Türkiye’deki izleyiciler için bir mesajınız var mı?

Kurt’ün gençlik yıllarını anlatan oldukça modern bir dizi izleyecekler. Umuyorum ki bizim kadar heyecanlanacaklar. Dizinin aynı zamanda günümüzün toplumsal durumuna ilişkin de söylediği şeyler var. Salt bir eğlence aracı olmayacak bu dizi, çok daha fazlasını bekleyebilirler. Umarım beğenirler. 

Episode’un 22. sayısında yayımlanmıştır.

Özlem Özdemir

1984 doğumlu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu, aynı bölümde yüksek lisans yaparken eğitim yayıncılığı alanında çalışmaya başladı, iki yıl sonra kültür yayıncılığı alanına geçti. Bilim ve Gelecek dergisinde Yazı İşleri Müdürü, Esen Kitap'ta Genel Yayın Yönetmeni olarak çalıştı. SoL gazetesinin bilim eki BilimsoL'a ve kitap ekine katkı sundu. Mylos Yayın Grubu'nun kurucularından. Episode ve 221B'nin yayın yönetmeni.

Önceki Hikaye

Agatha Christie'nin Karakteri Sven Hjerson İzleyicilerle Buluşmaya Hazırlanıyor

Sonraki Hikaye

Leanne Best ve Ellise Chappell ile Özel Röportaj

En Son Yazılar