Sekiz Dedektif – Alex Pavesi

6 dakikalık okuma

Sekiz Dedektif, Alex Pavesi, Çev. Mert Doğruer, İthaki Yayınları, 283 sayfa

Hepimiz iyi cinayet gizemlerini ve soruşturmalarını severiz. Bir Agatha Christie, bir Val McDermid, bir Arthur Conan Doyle, hepimiz onları okuduk, katilin kim olduğunu çözdük. Ama bir cinayet, gizem hikayesini iyi yapan nedir? İşe yaramasını sağlayan temel bileşenler nelerdir? Bunlar, Alex Pavesi’nin ilk romanında keşfetmeye ve çözmeye çalıştığı, hem okuma sevgisinden hem de matematikteki geçmişinden ilham alan sorular.

Altın Çağ Polisiyesine Selam

Alex Pavesi, Londra’da yaşıyor. Daha önce yazılım mühendisi olarak çalışmış ve matematik doktorası yapmış. Bu süre zarfında yarı zamanlı olarak bir kitapçıda çalışmış. Sonra “Madem bu kadar doktora yaptım ettim bari bu eğitimimi bir polisiye romanda kullanayım,” demiş ve becermiş de. İlk ve tek romanı olan Sekiz Dedektif, bir dedektif romanı yazarı hakkında bir dedektif romanı. Kitap hakkında söyleyebileceğim ilk şey, ilk sayfadan son sayfaya kadar, Sekiz Dedektif‘in beni içine içine çektiği ve bırakıp gitmeme asla izin vermediği. Bu kitap whodunit‘e bir saygı duruşu resmen. Ayrıca bu roman, suçların, deliller ve adli tıptan ziyade gözlem ve çıkarımla çözüldüğü dedektiflik kurgusunun ilk günlerine bizi götürüyor, Altın Çağ polisiyesine selam çakıyor.

Sekiz Dedektif çok ilgi çekici bir kitap. Aslında sadece iki karakter var; Grant McAllister ve Julia Hart. Grant’in yaşadığı uzak bir adada birkaç kez buluşuyorlar. Kimse konuşmalarına müdahale etmiyor. Bahsedilen diğer tüm karakterler sadece tartıştıkları hikayelerde bulunuyor. Ama bu kitabın hangi türe uyduğuna karar veremedim; bir polis soruşturması değil, hard-boiled değil, belki de yazar yeni bir gizem türü icat etti, bir fikrim yok. Ben bir isim koydum az önce; Analitik Polisiye. Uydu mu? Uydu.

Sekiz Dedektif Romanının Kahramanları

Kahramanlarımızdan ilki Grant McAllister, eskiden matematik profesörü olan münzevi bir adamdır. Mükemmel bir şekilde inşa edilmiş yedi kısa hikaye içeren gizem kitabı Beyaz Cinayetler‘in yazarıdır. 1937’de McAllister yüksek lisans öğrencisiyken, her dedektif hikayesinin dört kategoride karakterlere sahip olması gerektiğini öne sürer. “Dedektif Kurgusunun Permütasyonları” adlı bir araştırma makalesi yazmıştır; bu kategoriler kurban(lar), şüpheli(ler), dedektif(ler) ve katil(ler)dir. Ona göre, kategoriler çakışabilir böylece bir dedektif, katil de olabilir.

İkinci kahramanımız Julia Hart, bir İngiliz yayıncılık şirketi olan Blood Type’ın çok zeki ve kartal gözlü editörüdür. Beyaz Cinayetler kitabını yeniden yayımlamak için yazar Grant’la bağlantıya geçer. Onu hikayeleri beraber okumaya ve tartışmaya ikna eder. Öykülerin her biri hakkında konuşurken hikayelerdeki tutarsızlıklar dikkatini çeker ve onu sorgulamaya başlar.

Julia ve Grant öykülerde kaç yanlış unsur olduğu, bunları kasıtlı olarak mı yoksa yanlışlıkla mı yazdığını tartışırlar. Kitaptaki ilk öyküyü tartışırken, Grant; “Okurların onları yakalayacak kadar uyanık veya zeki olup olmadıklarını görmek için kasıtlı olarak bazı yanlış ayrıntılar eklediğini,” itiraf eder. Matematiğin eserleriyle nasıl ilişkili olduğunu açıklar. Julia’ya amacının, “Bir cinayet gizeminin matematiksel bir tanımını vermek” olduğunu ve bunu Matematiksel Rekreasyonlar’da yayımlanan makalesinde yazdığını belirtir.

Kedi Fare Oyunu

Grant, Julia’nın sorularına ya cevap vermez ya da hatırlamadığını söyler. Adaya taşınma nedenlerini, evliliğini, savaş sicilini, neden artık yazmadığını veya kişisel başka hiçbir şeyi anlatmaz. Julia, Grant’in kendisi hakkında bir şey paylaşmayı reddetmesiyle daha da işkillenir. Onu konuşturmaya zorlamak için bir blöf yapmaya karar verir. Çünkü Julia, Grant’ın onlarca yıl önce Elizabeth White adında bir kadını öldürdüğünü, basının “Beyaz Cinayet” olarak adlandırdığı bu suçtan dolayı kitabının adını da “Beyaz Cinayetler” koyduğunu düşünmektedir. Dahası Julia, Grant’ın hikayelerinde bu konuda ipuçları bıraktığına neredeyse emindir. Julia ve Grant McAllister arasında bir kedi fare oyunu başlar.     

Sekiz Dedektif, okumayı sevdiğim karmaşık, zekice ve son derece orijinal bir kitap. Alkışlıyorum ve kadehimi böylesine parlak bir yazar olan Alex Pavesi’ye kaldırıyorum. Yazacağı eserleri okumak için de sabırsızlanıyorum.

Selin Bak

1981 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi’ nde Hemşirelik okudu. Polisiye merakı gençlik yıllarında (hala çok genç, ortaokul yılları diyelim) Agatha Christie ile başladı. Galiba yapmak isteyip de yapamadıklarını okumak (cinayeti çözmek değil işlemek kısmından bahsediliyor) kendisine garip bir tatmin duygusu vermiş olacak polisiye dışında başka bir tür okuyamaz oldu. En
sevdiği yazarların Türk yazarlar olduğunu her zaman gururla söyler. Çok polisiye okur, çok polisiye dizi ve film izler, fazlaca cinayet kurguları yapar. Aslında çok da yazar ama çaktırmaz. Bu biyografiyi yazarken hayatında enteresan bir şey olmadığını fark eden Selin, hemşirelik yapmaya ve Trabzon’da yaşamaya devam ediyor, şimdilik...

Önceki Hikaye

ADA POLİSİYELERİ: Diziler

Sonraki Hikaye

ITV Platform 7 Uyarlamasını Duyurdu

En Son Yazılar