Ölüme Eş – Bernhard Aichner

/
6 dakikalık okuma

2021 yılında çok beğendiğim bir kitap olmuştu Ölüme Eş. Netflix aldı tabii kokuyu, hemen dizi yaptı. Okuyup beğendiğim kitapların dizi ya da film uyarlamaları nedense bende kitapların verdiği zevki vermiyor. Diziye asla kötü diyemem, hele Dogs of Berlin‘de de izlediğim Anna Maria Mühe gerçekten çok iyi bir oyunculuk çıkarmış ama kitaplar başka. Kitabı dururken neden dizisiyle yetinesiniz ama değil mi?

Bernhard Aichner pragmatik, intikamcı, tartışmasız bir psikopat, hasarlı ve hepsinden önemlisi tamamen sempatik bir kahraman yaratmış. Okurun transgresif bir kahramanla empati kurmasını isteyerek ahlaki bir ikilem içine sokmak suç kurgusunun her zaman özellikle iyi yaptığı bir şeydir. Okur olarak katillere, sosyopatlara ve hatta seri katillere kadar her tür suçluyla empati kurmamız isteniyor. Şimdi Avusturyalı yazar Bernhard Aichner, Jim Thompson’ın manyak şerifi Lou Ford’dan (İçimdeki Katil) Jeff Lindsay’in Dexter’ına, Peter Swanson’un Lily Kintner’ından Patricia Highsmith’in Ripley’ine kadar uzanan listeye karakterini, dul ve mortisyen Brunhilde Blum’u ekledi.

“Aşk için, intikam için neleri göze alırsın?”

Hikâyede beklenmedik ama güçlü bir kadın kahraman rol alıyor: Brunhilde Blum adında bir mortisyen ve anne. Ama Blum ile ilişki kurmanın zor olduğunu belirtmeliyim. Açılış bölümünde, artık bir yetişkin olan Blum, yıllar süren psikolojik ve duygusal istismardan sonra, kendisini evlat edinen ebeveynlerini kaza süsü vererek öldürür. Ne yazık ki yazar bu vicdansız eylem için yeterince arka plan hikâyesi ve gerekçe sunmamış. Bu yüzden karakter güçlü ve kararlı bir kadın olsa da zaman zaman etkileşime girilmesi zor, özellikle gerçekten neler yapabileceğini yeniden keşfederken. Öldürme yöntemi hem ustaca hem de korkunç, kitaptaki en iyi yazılmış sahnelerden biriydi bence. Böylece Blum özgürlüğünü kazanır ve aynı zamanda mutluluğu, ebeveynlerinin ölümlerini araştıran polis memuru Mark’ın kollarında bulur. Artık babasının cenaze evi işini de üstlenen Blum ve Mark, iki kız çocuğu sahibi olurlar. Aradan sekiz sene geçer…

Her sabah olduğu gibi o sabah da polis kocası Mark’ı evden uğurlayan Blum, Mark’ın motoruyla trafik kazası geçirip hayatını kaybetmesine tanık olur. Üstelik ona vuran araç kayıplara karışmıştır. Mark’ın ortağı Massimo’nun tüm araştırmaları sonuçsuz kalır ve kazaya karışan araç bulunamaz. Soruşturmanın tıkanması üzerine Blum üzüntüden felç geçirir.

Blum yeni hayatına alışmaya çalışırken kendisini Mark’a daha yakın hissetmek, onun bir parçasını yanında tutmak için Mark’ın cep telefonunu açar. Telefonda Mark’ın Dunya isimli bir kızla mesajlarını görür. Bunun üzerine Dunya’yı aramaya başlar ve sonunda onu bulur.

Dunya, otelde çalışan yasadışı bir göçmendir. Otelde çalışırken iki iş arkadaşıyla birlikte fotoğrafçı, rahip, avcı, aşçı ve palyaço olarak tanıdıkları beş adam tarafından kaçırılıp bir bodrum katında tutulmuştur. Beş yıl boyunca fiziksel ve cinsel istismara ve aşağılanmaya maruz kalmış ama hayatta kalmayı başarmıştır. Polis, Dunya’nın anlattıklarına inanmaz ama Mark, kızın doğru söylediğine ikna olmuş ve tek başına gayrıresmi bir soruşturma yürütmeye başlar.

Blum olan bitenlerden Mark’ın trajik bir kazaya değil, bir cinayete kurban gittiğine inanır. Polisi işin dışında tutarak işkencecilerin peşlerine düşer. İlk olarak fotoğrafçıyı bulur. Blum, adamı sorgularken yanlışlıkla onu öldürür. Cesedi ortadan kaldırmak bir cenaze evi işletmecisi için pek de zor olmaz. Blum araştırmaya devam ettikçe kasabanın önemli şahsiyetlerinin de bu pisliğe bulaştıklarını fark eder. Blum’un adalet savaşı vahşi bir intikama dönüşür.

Aichner bize sadece gerilimli iyi bir hikâye anlatmakla kalmamış, Blum’un ruhsal çalkantılarını, değişen psikolojisini de başarılı bir şekilde sunmuş. Yazar genellikle Amerikan polisiye romanlarında görülen kısa diyalogları da romanının itici gücü olarak kullanmış.

Aichner’in Ölüme Eş‘i standart bir gerilimdeki olağan şüphelilerden, çetelerden, gazetecilerden, polislerden uzakta duran bir suç romanı. İntikam soğuk yenmesi gereken bir yemektir, sözünü haksız çıkarırcasına kanlı bir adalet için avlarını teker teker bulan katille tanışmaya hazır olun.

* Ölüme Eş, Bernhard Aichner, Çev. Çiğdem Canan Dikmen, Doğan Kitap, 350 sayfa.

Selin Bak

1981 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi’ nde Hemşirelik okudu. Polisiye merakı gençlik yıllarında (hala çok genç, ortaokul yılları diyelim) Agatha Christie ile başladı. Galiba yapmak isteyip de yapamadıklarını okumak (cinayeti çözmek değil işlemek kısmından bahsediliyor) kendisine garip bir tatmin duygusu vermiş olacak polisiye dışında başka bir tür okuyamaz oldu. En
sevdiği yazarların Türk yazarlar olduğunu her zaman gururla söyler. Çok polisiye okur, çok polisiye dizi ve film izler, fazlaca cinayet kurguları yapar. Aslında çok da yazar ama çaktırmaz. Bu biyografiyi yazarken hayatında enteresan bir şey olmadığını fark eden Selin, hemşirelik yapmaya ve Trabzon’da yaşamaya devam ediyor, şimdilik...

Önceki Hikaye

Dünyanın en meşhur kriminoloğu Julia'nın maceraları sürüyor: Delmer Barrows'un Farklı Hayatları

Sonraki Hikaye

Herkes Birbirini İzlerken: 'Etkileyici'

En Son Yazılar