Ercan Akbay, polisiye yazarı titriyle şu an karşımızda olsa da aslında şair, müzisyen ve oldukça da şahane bir ressam. Geçmişte bir caz kulübünü işletmek, bazı şirketler kurmak, bale prodüksiyonu yapmak gibi işlerle de ilgilenmiş. 1996 yılında ilk kitabı Kuraldışı Öyküler, 1997’de ilk romanı Erkekler Ağlamaz yayımlandı. Oğlak Yayınları etiketiyle 2019’da çıkan Yağmurdan Önce, Dünya Kitap Yılın Telif Polisiye Romanı ödülünün sahibi oldu. Ama benim en sevdiğim romanı 2015 yılında yayımlanan Fotoğrafçılar Kulübü’ydü. Bu kitaba kadar…
Kitaplarında suç ve soruşturmanın yanında katili suça iten nedenleri ya da suçun ardındaki psikolojiyi muazzam anlatan bir psikolojik gerilim yazarı da diyebileceğim Ercan Akbay’ın son kitabı Kayıp Şahıslar Bürosu, Dark İstanbul Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Yine dolu dolu psikoloji, bilimkurgu, gizem ve tabii ki polisiye… “Aşk yok mu?” diye sorduğunuzu duydum. Olmaz mı? Hem de okuru kurgudan koparmayacak seviyede ama şehvetli… Hatta bazı tüyolar bile elde edebilirsiniz bence..:)
Kitabın çok enteresan ama bir o kadar da ürkütücü bir kurgusu var. Gerçek olma ihtimali yüksek olduğundan açıkçası beni korkuttu. Aklıma da Hitler’i getirdi. Adolf Hitler’in amacı, Alman uygarlığını tüm dünyaya yaymaktı. Kavgam adlı kitabında dünyadaki kaynakların yetersiz olduğunu beyan eden Hitler, bu kaynakların sadece üstün ırkın yani Almanların kontrolünde olması gerektiğini savundu. Nasyonal sosyalizmde “Aryan ırk” teorisi saf ve üstün ırk anlamına geliyor. Bu kitapta da böyle bir ideoloji var ama size önce Doruk’tan bahsetmek istiyorum.
Doruk, 19 yaşında, ölümcül kas hastalığına sahip bir delikanlı. Nostradamus’u bile kıskandıracak bir medyumluk yeteneği var. Özel dedektiflik yaparak hayatını kazanıyor. Cennet Tarım İşletmeleri A.Ş.de ise konuk öğrenci. Bu işletmenin yaşam alanını öyle düzenli ve huzurlu buluyor ki en büyük hayali bu yerleşkenin bir vatandaşı olmak. Ama bu öyle kolay bir şey değil. Çok sıkı kuralları ve yoğun bir eğitim programları var. Geleceğinize dair ihtimalleri görebildiğiniz hatta beğenmediyseniz de değiştirebileceğiniz bir sistemleri bile var. Zaten Doruk aldığı dedektiflik işlerini Cennet A.Ş.deki bu sistem yardımıyla nihayete erdiriyor. Müşterilerinin geleceklerini söylüyor hatta kaderlerine bile müdahale edebiliyor. Kulağa ne hoş geliyor değil mi?
Bir de âşık olduğu, kendisinden yaşça büyük bir sevdiği var; Meltem. Doruk’un aldığı son iş Meltem’den geliyor. Erkek arkadaşı Ali ve ortağı Kerem’in kurdukları şirketi incelemesini istiyor Meltem. Kerem’in, sevgilisi Ali’den para kaçırdığını iddia ediyor. Âşık olduğu kadının sevgilisi için bir şey yapmak içinden gelmese de başka yolu olmadığının farkında. Dünya güzeli bu kadın, Doruk’a mı bakacak? Arada sırada kendisiyle neden seviştiğine bile anlam veremiyor zaten. Bu defa da işi kabul ederek en azından ödemenin bir kısmını seksle tahsil edebilir.
Doruk’un hayatına kısa bir bakış attığımız anlarda İstanbul’un başka bir yerinde, Beşiktaş’ta, annesi ve arkadaşlarıyla parka giden beş yaşındaki Simten parktan kayboluyor. Oldukça zeki ve geleceği çok parlak olan bu çocuğun kaçırılması ilk değil ve belli ki son da olmayacak. İstanbul’da yıllar içinde yüzlerce çocuk kaybolmuş ama ölü ya da diri asla bulunamamış. Kayıp Şahıslar Bürosu ile tanışmamız kayıp Simten vakası ile oluyor. Olay yerine giden ekipler bir görgü şahidinden Simten’in kaçırılmadığını aksine tanıdığı biriyle güle oynaya gittiğini öğreniyorlar. Simten’in babası, kızının fidye için kaçırıldığını öne sürüyor ve polisle işbirliğine girmiyor. Anne zaten perişan oluyor hatta hastaneye düşüyor. Ama iyi ki düşüyor çünkü polis bu sayede Simten ve ailesiyle ilgili ilginç bilgilere ulaşıyor.
Cennet A.Ş. deyip durdum, biraz da şirketten bahsedeyim. 1960’ların başında Kemerburgaz’da kurulan tesisin nüfusu yaklaşık yirmi bin. Çalışanlar birbirine son derece saygılı ve sevecen. Kimse kimseye emir buyurmuyor. Yerleşkede lojmanlar var. Şirket çalışanı olmayanlar bu lojmanlarda kalamıyor ve imtiyazlı yaşam koşullarına sahip olamıyorlar. Cennet’in yönetim merkezinde bir ana bilgisayar var. İşte Doruk bir iş alıp bu bilgisayara elindeki verileri eksiksiz girdiğinde o insanın gelecekte nelerle karşılaşacağını görebiliyor. Bir kez Cennet vatandaşı olan ölünceye kadar Cennet vatandaşı oluyor. Çünkü kimlik kartları ya da T.C. numaraları yok. Gerek yok çünkü herkes çok mutlu ve huzurlu görünüyor. İşte Doruk da dışarıdaki zor hayatını geride bırakıp burada huzurla yaşamayı çok istiyor.
Kayıp Şahıslar Bürosu, Simten davasını araştırırken yolları Doruk ve Cennet A.Ş. ile kesişiyor. Yıllardır güçlü ve sağlam adımlar atarak büyüyen, belgeler üzerinde legal bu kurumun yöneticileri tüm ipleri ellerinde tuttuklarını ve halkın çok mutlu olduğunu düşünseler de bu büyük bir yanılgı. Çünkü bu yerleşkede bir şeylerin doğru olmadığını düşünen ve bunlarla mücadeleye hazırlanan bir örgüt var.
Herkesin vatandaşı olmayı hayal ettiği Cennet A.Ş. nasıl bir şirket? Kayıp çocuklarla şirketin ne alakası var? Doruk peki, bu olayların neresinde? Bu ve bunlar gibi birçok sorunun cevabı size 328 sayfa kadar yakın.
Gizemli, aksiyonlu, heyecanlı, entrikalarla dolu ve hatta aşklı, bir üçlemenin ilk kitabı olan Kayıp Şahıslar Bürosu devamını sabırsızlıkla beklediğim bir ilk kitap oldu.