Felsefenin Tesellisi: Felsefe Cinayetleri

/
4 dakikalık okuma

Polisiye edebiyatın üretken yazarlarından Çağatay Yaşmut’un Felsefe Cinayetleri romanı geçtiğimiz aralık ayında Oğlak Yayınları etiketiyle yayımlandı. Klasik polisiye öğelerinin barından eser aynı zamanda bir toplum eleştirisi; gözlem gücünün ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatan bir roman.

felsefe cinayetleri

20 senedir yanı başımıza dikilen ucubelerin sebebi olan bir müteahhidin, sevgilisinin evinin önünde öldürülmesiyle başlayan roman tek boyutlu bir serüven sürdürmeyi seçmemiş. Emniyet içi yozlaşmalardan, birimler arasındaki çatışmalardan ve teşkilat içindeki yapılanmalardan beslenmiş. Felsefe Cinayetleri toplumumuzda çokça dile getirilen ve rahatsız edici bir hal alan devlet-inşaat-para üçgenine en başta dikkat çekerek okurun dikkatini diri tutmayı başarıyor. Aynı zamanda günceli yakalıyor ki bu çok değerli. Önceki yıllarda aynı müteahhidin başka inşaatlarda ölümle sonuçlanan işçi kazalarının olduğunu öğrenip izini sürdüğümüzdeyse yine anlıyoruz ki bu kitabın bir meselesi var. Ve bu dert bizim içimize, yüreğimizin orta yerine oturup kurulmuş.

Başkomiser Galip yine bu romanda da olayları çözüme kavuşturmaya ve izleği takip etmemize yardımcı olan biricik karakterimiz. Toplamda altı roman ve iki öykü kitabını içine alan serinin kahramanı olan Galip, sesini bulmuş. Başkomiser hem okura hem de yazara konfor alanı oluşturmuş. Çünkü Galip metroda, dolmuşta, otobüste, her köşe başında önceki kitaplarda olduğu gibi bu kitapta da o kendine has tavırlarıyla gözümüzün içine bakıyor. Oya ile yaşadığı sorunlar, kendisiyle çatışmaları. Zor bir karakter ve köşeleri yok ama öylesine yakından sesleniyor ve o kadar bizden biri ki yazarın hiçbir kitabını okumasanız bile çabucak bağ kurabiliyorsunuz.

Dil ve anlatım bakımından ustalık dönemi eseri olan roman, özgün diliyle karşımıza çıkarken felsefi altyapısıyla ve kapağından da göreceğimiz felsefeci Boethius’un şiirleri ve düşünceleriyle bize katmanlı bir anlatım sunuyor. Yaşmut’un felsefe eğitimi aldığını biliyoruz. Aldığı eğitimin etkilerini ustaca seçilen alıntılardan görebiliyoruz. Muammayı artıran bu seçim, giderek yükseliyor ve beklentimizi karşılayacak bir sonla bizi şaşırtıyor.

Birinci tekil şahıs anlatıcı kullanılan kitap, sesini bulmuş bir kahramana ve toplumsal olaylara değinen bir anlatıcıya sahip olduğu için okur, romanla çabucak etkileşim kurabiliyor, karakterin gözünden baktığı olayları özümseyebiliyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi Yaşmut, karakterin çok içinde. Galip ona avantaj sağlıyor fakat artık bence buna bir yerde ara verilmeli. Okur böylesine ete kemiğe bürünmüş bir karakteri elbette seviyor ve keyifle takip ediyor ama burada Galip kadar yazarın da sesini seviyoruz. Farklı karakterlerde farklı coğrafyalarda bizi dünyasına davet eden metinleri görmek istiyoruz. Bununla ilgili sinyaller alıyoruz. Gelecekte bizi neler bekliyor, hep birlikte göreceğiz.

Bu yazı, 221B’nin 37. sayısı için Melih Günaydın tarafından kaleme alınmıştır.

Editör

Türkiye'nin tek polisiye kültür dergisi.

Önceki Hikaye

Giorgio Faletti’nin Arayışı

Sonraki Hikaye

Kayıp Şahıslar Bürosu - Ercan Akbay

En Son Yazılar