ADA POLİSİYELERİ – Romanlar

19 dakikalık okuma

Adalar… Sularla çevrili, karanlık, güneşli, gizemli, tekinsiz, sınırlı, izole, her ihtimale gebe ve gizemli kara parçaları. Tüm bunları göz önüne alınca adaların polisiye edebiyatın vazgeçilmez mekânlarından olması kaçınılmaz gibi duruyor. Dosya konumuz kapsamında biz de mutlaka okumanız gereken ada polisiyelerini derledik. 

On Kişiydiler (Agatha Christie)

Agatha Christie’nin en çok satan romanı On Kişiydiler, birçok eleştirmen tarafından kraliçenin başyapıtı olarak görülür. Yıl 1939. Avrupa savaşın eşiğindedir. Her biri ürkütücü sırlar taşıyan on kişi, Devon kıyısında bulunan Asker Adası’ndaki ıssız bir malikâneye davet edilirler. Ancak malikâneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, zira ev sahibi Bay ve Bayan Owen ortalarda yoktur. Adadaki ilk gecelerinde bir gramofon kaydı, konukların her birini cinayetten kaçmakla suçlar ve geçmiş suçlarının bedelini ödemek için adaya getirildiklerini bildirir. Geçmişlerindeki karanlık sırlardan başka hiçbir şeyleri olmayan bu insanlar adada mahsur kalmışlardır. Konuklar bir süre sonra, gizledikleri sırları birbirlerine anlatmaya başlarlar. Onlara eşlik eden korkunç bir fırtınayla “Ten Little Soldiers” ninnisinin korkunç parodisi eşliğinde teker teker ölmeye başlarlar.

Murder with Puffins (Donna Andrews)

Ailesinden uzaklaşmak isteyen Meg Langslow ve erkek arkadaşı, Maine açıklarında küçük bir adada ufak bir tatil yapmak isterler. Romantik bir kaçamak olabilecek bu seyahat, yavaş yavaş felakete dönüşür. Adaya ulaştıklarında bir kasırga nedeniyle oldukları yerde mahsur kalırlar ancak bu, sorunların sadece başlangıcıdır. Meg ve erkek arkadaşı eve gelirler ve Meg’in annesi, babası ve kardeşlerinin, eşleriyle birlikte orada olduklarını keşfederler. Bir cinayet işlendiğinde Meg, erkek arkadaşıyla artık rahat rahat şömine keyfi yapamayacaklarını anlar. Bunun yerine başşüpheli olan babasını temize çıkarmak için çamurlu adanın etrafında dolaşmaları gerektiğini fark eder.

Kar Körlüğü (Ragnar Jonasson)

İzlanda adası, polisiye hikâyeler için şahane mekânlar sunuyor. Dört yüz binden az insanın bir araya toplandığı, yazın ışığını ve kışın karanlığını savuşturan bir ada ulusu fikri, harika bir anlatım sunuyor. Siglufjörður, İzlanda’nın kuzeyinde, insanların evlerinin dış kapılarını kilitlemediği, yalnızca bir dağ tüneli yoluyla ulaşılabilen, “Burada hiçbir olay yaşanmaz,” denilen sakin bir balıkçı kasabasıdır. Ta ki yarı çıplak genç bir kadının, evinin karla kaplı bahçesinde kanlar içinde ve kendinden geçmiş bir halde bulunduğu ve ülkede büyük saygı gören yaşlı bir yazarın, kasabanın tiyatrosunda düşüp öldüğü o güne kadar… Okuldan yeni mezun olmuş genç polis memuru Ari Thór Arason’un ilk görev yeri olarak tayin edildiği Siglufjörður’da işi hiç de kolay değildir çünkü kasaba ıssız görüntüsünün ardında birbirine güveni olmayan ve sırlar barındıran sakinlerle doludur.

Little Black Lies (Sharon Bolton)

Sharon Bolton’ın bu çarpıcı romanının mekânı, Güney Atlantik Okyanusu’nda yer alan Falkland adaları. Uzun yıllar boyunca İngiliz himayesinde bulunan adaları 1982’de Arjantin ele geçirmek istemiş ve böylece Falkland Savaşları yaşanmıştı. Bu ufak ada topluluğu, bir çocuğun kaybolmasıyla derinden sarsılır. Fakat bu sadece başlangıçtır; sonra bir çocuk daha kaybolur ve sonrasında bir çocuk daha. Roman, 90’lı yılların ortasında geçiyor ve üç sorunlu karakterin perspektifinden anlatılıyor. Bu uzak ve çetin ada mekânı da yavaş yavaş savaş gerçeğiyle yüzleşen ancak yeni tehlikelerle mücadele etmek zorunda kalan adalıların canlı tasvirini sunuyor. 

Davetli Listesi (Lucy Foley)

İrlanda kıyılarındaki bir adada davetliler hayatlarını birleştiren iki kişiyi kutlamak için toplanır. Damat; yakışıklı, çekici ve yükselen bir televizyon yıldızıdır. Gelin; akıllı ve hırslı ve bir kadın dergisi sahibidir. Elbette cep telefonunuz çekmeyebilir, adaya ulaşmak için boyunuzu aşan dalgalarla mücadele etmek zorunda kalabilirsiniz, ancak her ayrıntısı ustalıkla planlanmış bu düğünde yer almak birçokları için bir ölüm kalım meselesidir. Şampanya patlayıp eğlence başladığında kızgınlıklar ve küçük kıskançlıklar, anıların ve iyi dileklerin her bir zerresine sızmaya başlar. Sağdıçlar okul günlerinden kalma bir içki oyununa girişir. Nedime pek de tesadüf denemeyecek şekilde elbisesini mahveder. Ve sonra mutlu çiftin bu önemli gününe ölümün gölgesi düşer. 

Stay Hidden (Paul Doiron)

Paul Doiron’un Mike Bowditch’i odağa aldığı roman serisinin dokuzuncu kitabı, Dedektif Bowditch’i Maine sahilinden yirmi mil uzakta yer alan kurgusal Maquoit adasına götürüyor. Hikâye, karmaşık olay örgüsüyle böylesine izole bir ortamın tüm güzelliklerini ve karmaşasını kullanıyor. Buna, yine hikâyede önemli bir rol oynayan ve haftada sadece bir defa adaya uğrayan vapur da dahil. Bu, Maine’i en iyi ve en kötü yanlarını tüm çıplaklığıyla okurlara sunan bir roman. Doiron’un bu roman için bir harita yapımcısıyla çalıştığını ve okurlar için de bu haritayı romanın sayfalarına eklediğini belirtelim.

Zindan Adası (Dennis Lehane)

Dennis Lehane’in bu tuhaf ve büyüleyici romanı, Shutter Island isimli kurgusal bir adada geçiyor. Ashecliffe bu adada yer alan, suçluların kapatıldığı bir akıl hastanesidir. Dedektif Teddy Daniels ve partneri Chuck, gizemli şekilde ortadan kaybolan bir mahkûmun vakasını araştırmaktadır. Ne var ki yaklaşan bir fırtına vardır, bu fırtına adanın anakarayla iletişimini kesecektir ve aynı zamanda da Teddy’nin karmaşık hatıraları için etkili bir metafor oluşturacaktır. Başarılı bir ada polisiyesi örneği olan Zindan Adası‘nın 2010 yılında izleyicilerle buluşan, başrollerinde Leonardo DiCaprio ve Mark Ruffalo’nun yer aldığı, yönetmenliğini Martin Scorsese’nin üstlendiği aynı isimli bir filme de uyarlandığını hatırlatalım. 

The Watch House (Bernie McGill)

Bernie McGill’in bu eseri, özellikle19. yüzyılın sonlarına doğru edebiyatta sıklıkla yer bulan “uzak bir ada” konseptinin özünü de yakalayan, büyüleyici bir roman. Marconi’nin adamları, kablosuz deneyler yapmak için İrlanda kıyılarındaki Rathlin adasına gelir. Yaşlı, sevgisiz bir adamla evli, adanın yerel halkından genç bir kadın çok geçmeden yeni bir dil öğrenmeye başlar. Kodlar, sinyaller ve sayılar aracılığıyla ve hava yoluyla iletilebilen bir dildir bu. Genç mühendislerden birine âşık olduğunda kendisine yasak olan başka bir dil daha öğrenir. Bir suç işlendiğinde şok o ses dalgaları arasında yankılanır ve ada başka bir umutsuz sırrı gömerken sessizliğe bürünür. Adanın katı izolasyonu, izleyen, yargılayan bir topluluğun klostrofobik hissi ile birleştiğinde nefes kesici bir anlatım ortaya çıkar.

Death is Sardinia (Marco Vichi)

Müfettiş Bordelli, kötü şöhretli bir tefecinin katilini Floransa sokaklarında takip ederken genç yardımcısı Piras bir çatışmada yaralanır. Piras, iyileşmek ve toparlanmak için memleketi Sardinya adasına gider. Yakın bir akrabasının cesedi bulunduğunda huzuru kısa sürede bozulur. Ölümün intihar nedeniyle gerçekleştiği açıklanır ancak Piras şüphelenmeye başlayınca kendisini başka bir kovalamacanın içinde bulur. Bu keyifli okumada farklı anlatılar sorunsuz bir şekilde birbirine örülmüş durumda ve roman ölüm, suç ve soruşturma üçlüsünden, gerilimden çok daha fazlasını sunuyor. Roman,II. Dünya Savaşı’nın son yıllarında savaşta yer alan karakterlerin anıları aracılığıyla İtalya’nın faşizm geçmişi ve Nazi işgalinin izlerini de okurlara aktarıyor. 

Kuzgun Karası (Ann Cleeves)

Ann Cleeves, “Dört Mevsim” dörtlemesinin ilk kitabında Shetland adasında işlenen bir cinayeti anlatıyor. Ocak ayının soğuk bir sabahında Shetland derin bir kar tabakasıyla gömülüdür. Evine gitmekte olan Fran Hunter karın üstünde, yukarısında kuzgunların daireler çizdiği kırmızı bir lekeyle karşılaşır ve yakınlaştığında orada boğularak öldürülmüş bir genç kız olduğunu fark eder. Üstelik ceset, komşusu Catherine Ross’a aittir. Kendi halindeki ada halkı bu cinayette dikkatlerini inatla tek bir kişiye yönlendirmiştir: Zekâ geriliği olan ve münzevi bir hayat yaşayan Magnus Tait’e. Fakat polis bir soruşturma başlatmakta ısrarcı olunca ada sakinleri kuşku ve korkuya kapılır.

The Last Refuge (Craig Robertson)

Faroe adaları, Craig Robertson’ın karanlık gerilim romanı The Last Refuge‘un mekânıdır. Sis, yağmur, ara sıra parlayan güneş ışığı eşliğinde parti yapmayı seven kabadayı, arkadaş canlısı, çok içen bir ada halkı…  Bu uzak adanın sorunlu geçmişini unutmasına yardımcı olabileceğine inanan İskoçyalı John Callum, ada halkı tarafından ne kadar sıcak karşılandığına şaşırır ancak yine de onu rahatsız eden kâbuslar peşini bırakmayacaktır. Sonrasında ada, neredeyse duyulmamış bir suçla çalkalanır: bir cinayet. Bu ölçekte bir insan avı için tamamen donanımsız olan yerel polise yardım etmek için Danimarka’dan özel bir dedektif ekibi gelir. Ancak gerilim yükseldiğinde ve topluluk kendini korumak için içine kapandığında John arkasını kollamak zorunda kalacaktır. John’u rahatsız eden bir şey daha vardır: Suçun kendisiyle bir ilgisi olabileceği şüphesinden bir türlü kurtulamaz.

Okyanuslar Arasındaki Işık (M.L. Stedman)

Adada yaşamanın getirdiği izolasyon hissinin çok iyi verildiği, kalplere hitap eden gizemli bir roman… Tom Sherbourne, Çanakkale Savaşı’nda acı dolu dört yıl geçirdikten sonra Avustralya’ya döner ve kıyıdan yarım gün uzaklıktaki Janus Kayası’ndaki deniz fenerinde  çalışmaya başlar. Karısı Isabel’le evlilikleri ikisinin de kafasındaki gürültüyü susturup yıldızlar, dalgalar ve rüzgârın sesinden başka hiçbir şeyin olmadığı iki kişilik dünyalarında huzur bulmalarını sağlar. Bir gün, karısı bir bebeğin ağlamalarını duyar. Dalgalar, içinde genç bir adamın cesediyle birkaç aylık bir bebeğin olduğu bir tekne getirmiştir. Yüreklerinin sesini dinleyip bebeği sahiplenmeye ve bundan kimseye bahsetmemeye karar verirler. Yıllar sonra gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca aldıkları kararın hiç beklemedik sonuçları olduğunu anlarlar.

The Survivors (Jane Harper)

Jane Harper’ın bu romanında bir trajediden yıllar sonra genç bir adam ve ailesinin memleketleri Tazmanya’ya geri döndüklerini görüyoruz. Ancak sırlar asla gömülü kalmıyor ve bu genç adam çok yakında o trajik olayda oynadığı rolle yüzleşmek zorunda kalıyor. Kieran Elliott’ın hayatı, pervasız bir hatanın yıkıcı sonuçlara yol açtığı gün sonsuza dek değişir. Ailesiyle birlikte bir zamanlar evi olarak adlandırdığı küçük kıyı topluluğuna yaptığı bir ziyaret sırasında hâlâ peşini bırakmayan suçluluk duygusu yeniden su yüzüne çıkar.  Hepsinin aklında kayıp kardeşi Finn vardır. Sahilde bir ceset bulunduğunda uzun süredir saklanan sırlar ortaya çıkar. Batık bir enkaz, kayıp bir kız ve asla sonu gelmeyen sorular…

Deniz Feneri (P.D. James)

Cornish açıklarında bir adada geçen hikâyede Adam Dalgliesh ünlü bir yazarın gizemli ölümünü araştırmak için yola çıkar. İngiltere’nin Atlantik sahillerinde yer alan Combe adasının kanlı bir geçmişi vardır. Ancak şimdi özel bir vakıf tarafından yönetilen ada, görevleri dolayısıyla fazlasıyla gergin ve çok ünlü konuklara, stresli görevlerine mola vererek soluklanmaları için bir fırsat sunmaktadır. Ama bu huzur ortamı Combe adasındaki konuklardan birinin garip bir şekilde öldürülmesiyle bozulur. Bu garip cinayeti en kısa zamanda ve medya tarafından duyulmadan aydınlatması için Adam Dalgliesh göreve çağrılır. Ancak zamanlama, kendi iç dünyalarında sorunlar yaşayan Adam Dalgliesh ve ekibi için uygun değildir. Tam karmaşık cinayetin nedenlerini çözmeye ve şüphelileri ortaya çıkarmaya başladıkları sırada acımasız bir cinayet daha işlenir. Bu arada Dalgliesh’in sinsi bir tehlikeyle karşı karşıya kalması tüm araştırmayı riske atar.

Domuz Adası (Mo Hayder)

“Yolun birkaç metre yukarısında, kalbim kafatasımın içinde güm güm atarak, aniden durakladım. Ay, meydan boyunca uçuşan yaprakların gölgesini ortaya çıkarıyordu ve burada bir şeylerin tümüyle kötü gittiğini hemen anladım. Güvenli bir yere çıkmak yerine tam tersini yapmıştım, yokluğumda Domuz Adası’nda her ne olmuşsa tam merkezine düşmüştüm. Ve bu, gerçek korkuyu keşfetmeye başladığım andı.” Mo Hayder’in bu sert gerilim romanı batıl inançları, zihin kontrolünü ve şarlatanlığı çok iyi bir şekilde harmanlıyor. Domuz Adası’nda tuhaf olaylar meydana gelmektedir. Gazeteci Joe Oates, gerçeği ortaya çıkarmak ve mitleri yıkmak için harekete geçer. Fakat bir tarikat lideri olan Malachi Dove ile karşı karşıya gelir ve ikili arasında bir zihin savaşı başlar. 

Fulya Turhan

2011’de Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. 2014 yılında, lisans tezi olan çalışması “Sherlock Holmes & Peder Brown, Rasyonalite ve İnancın Çatışması” ismiyle yayımlandı.

Önceki Hikaye

'Get Millie Black’in başrolü belli oldu: Tamara Lawrance

Sonraki Hikaye

Agahta Christie’nin aynı isimli romanından Hugh Laurie tarafından uyarlanan mini dizi ‘Why Didn’t They Ask Evans?’ BluTV’de yayında

En Son Yazılar