‘Salgın İstanbul’ kitabında 11 yazar, pandemi günlerinde başlayan kendi gelecek kurgularının yazdı

17 dakikalık okuma

DÜNYAYI SARAN PANDEMİYE DAİR 11 YAZARIN KALEMİNDEN 12 FARKLI GELECEK SENARYOSU!

Fantastik, gizem, polisiye, psikolojik gerilim, korku, mitoloji, bilim-kurgu alanlarında çalışmalar yapan yazar, çizer, sinemacı, müzisyenlerin oluşturduğu büyük bir topluluk olan Dark İstanbul tarafından hazırlanan, birbirinden çarpıcı distopik öykülerin yer aldığı ‘Salgın İstanbul’ antolojisi raflarda yerini aldı.

Dark İstanbul tarafından hazırlanan, 11 farklı ismin kaleme aldığı İstanbul’un felaket senaryoları ‘Salgın İstanbul’, distopik unsurları ve diliyle okuyucuyu etkisi altına alıyor.

Ezo Evrim Harsa, Aşkın Güngör, Erbuğ Kaya, Fatih Yürür, Aşkın Zengin Akkuş, Banu Akeloğlu,Fatih Danacı, Ömer Ünal, Serhat Filiz, Sadık Yemni ve Dağhan Külegeç’in yazar kadrosunda bulunduğu kitapta, küresel salgından başlayarak İstanbul’un ve dünyanın adeta sonunun geldiği 12 hikaye yer alıyor.

TÜM HİKAYELER 2020’DE BAŞLIYOR; HEPSİ AYNI SALGINDAN BAŞKA GELECEKLERE GİDİYOR!

Kitap, edebiyat dünyası için ilkleri barındırıyor! Dünyanın son 2 yılını, bir bilim kurgu romanına çeviren küresel salgın gerçeği 11 yazarın da hikayesinin başlangıç noktası oldu. Salgınla başlayan her hikaye farklı bir geleceğe farklı bir teori ile ulaşıyor!

GÖRÜNTÜLÜ MESAJLARI İLE OKUNAN BİR KİTAP!

Dark İstanbul, bu projede edebiyat ile görsel dünyayı da buluşturuyor. Yazarlar; geçmiş dünyanın ‘şişeye not bırakma’ geleneğini, geleceğin dünyası için videolara çekip sürdürerek hikayelerinin başına iliştirdikleri QR kodları ile mesajlar bıraktı. Kitap, her bir öykü öncesi yazarını videosu ile okuyucuyla buluştururken kitabın tamamı için çekilen klibe de kapakta yeralan QR kodu ile ulaşılıyor.

KİTABIN KLİBİNDE KIYAMET SONRASI İSTANBUL’DAN ÇARPICI GÖRÜNTÜLER

Covid-19 pandemisi olarak literatüre geçen küresel salgın henüz sona ermemişken Dark İstanbul yazarları yakın ve uzak geleceğe dair öngörülerini hikâyeleştirdiği ‘Salgın İstanbul’a özel çekilen video klibin yönetmenliğini ise Sami Dündar üstlendi. Klipte dünya liderlerinin Covid-19 pandemisine tepkileriyle birlikte salgın sonrası İstanbul’undan çarpıcı kareler yer aldı. Salgın İstanbul kitabı yazarlarının öngördüğüm etropolün distopik görüntüleri bilgisayar efektleriyle canlandırıldı. Klipteki görüntülere bakarak çok yakın bir gelecekte olası felaketi hissetmek şimdiden mümkün.

DÜNYANIN KIYAMETİNİ ANLATAN ROMANIN YAZARLARI ‘SALGIN İSTANBUL’U ANLATTI

Aşkın Güngör: Kitabımız maddi hırslarımızın sonuçlarını gözler önüne seriyor. Hikayelerinin üretim sürecindeki esin kaynağı ve Salgın İstanbul Antolojisi’nin okuyucuya vermek istediği mesajlar konusunda açıklamalarda bulunan yazarlar birçok farklı noktaya dikkat çekti. Kitapta ‘Zaman Bozan’ hikayesiyle yer alan Aşkın Güngör Salgın İstanbul için“ Sadece benimkinde değil kitaptaki hemen her hikâyede işaret edilen şey aşağı yukarı aynı: Bir grubun, bir kesimin, bir şirketin veya toplu halde insanlığın şahsi çıkar uğruna evrensel doğruları göz ardı etmesi, bencillik veya açgözlülük sonucu geri dönülmez bir felakete yol açmaları. Kitabımız maddi hırslarımızı alabildiğince göstererek doğrunun işleyişindeki eksikliklerimize dikkat çekiyor diye düşünüyorum” şeklinde açıklamada bulundu.

Fatih Yürür: Salgın İstanbul’da Olmam Gereken Yerdeyim isimli hikayesiyle yer alan Fatih Yürür “Benim esin kaynağım, Metaverse dünyasına giden radikal adımların atıldığı bu süreçte, pandemi koşullarının, insanları yarının gerçekliğine hazırlama sürecini hızlandırması oldu. Mesela benim gibi bir insan böyle bir dönüşüm sürecinde belki de ana karakterin bulunduğu konumda olabilir ve bütün hayat dinamiklerini kısıtlı konfor alanında sonsuza kadar sürdürebilirdi kim bilir” dedi.

Serhat Filiz: Umut iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Antolojide ‘Keskin Nişancı’ ve ‘Beni Sakın Unutma’ kızım isimli iki hikayeye imza atan Serha tFiliz “Bu kitaptaki iki öykümde ‘umut’ denen şey üzerine sorgulamalarda bulundum. Umut iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Net, belli bir mesajım yok. Herkes umudunu kendine göre şekillendirip yoğurursa hayal kırıklığı, mutsuzluğu veya mutluluğu ona göre olur” vermek istediği mesajı diyerek okuyucuya bırakıyor.

Yazarların tüm yanıtlarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Soru 1: Sizin kendi hikâyeniz için esin kaynağınız ne oldu?

Soru 2: Bu çalışmayla insanların dikkatini olası kıyamet senaryolarına çekiyorsunuz.Salgın İstanbul Antolojisi’nin okuyucuya vermek istediği mesaj nedir?

Aşkın Güngör

1- İnsanın yıpratma, yok etme ve hatalarından ders almama özelliğinin sınırsızlığınıg österebilmek istedim. Bunun için de sadece bir gerçekliği değil, paralel evrenler de dâhil birden fazla gerçekliği yok eden bir salgını anlattım. Hikâyemde salgının başlangıcı insan kaynaklı değil ama durumu çıkarları doğrultusunda manipüle ederek felakete çeviren yine insan.

2-Sadece benimkinde değil kitaptaki hemen her hikâyede işaret edilen şey aşağı yukarı aynı: Bir grubun, bir kesimin, bir şirketin veya toplu halde insanlığın şahsi çıkar uğruna evrensel doğruları göz ardı etmesi, bencillik veya açgözlülük sonucu geri dönülmez bir felakete yol açmaları. Kitabımız maddi hırslarımızı alabildiğince göstererek doğrunun işleyişindeki eksikliklerimize dikkat çekiyor diye düşünüyorum.

Banu Akeloğlu

1- Biz gerçek yaşamın bu dünyadan ibaret olduğunu sanıyoruz ama belki de bedenlerimiz, bu evrenin asıl sahipleri için birer besinden ibaret olan yaşamsal bir döngünün parçası. Ölmek bu döngünün başlangıç noktası ve diğer varlıkların yaşayıp çoğalması için mitolojik efsanelere dayandırılan ama aslında tamamen gerçek olan gerekli bir son.

2- Bu antolojide benim vermek istediğim mesaj ‘şüphe’. Her şeyden, herkesten, gezegenlerden ve bütün dayatmalardan şüphe duymak ve gizlenen gerçekleri ruhumuza tuttuğumuz aynalarla görebilmemizi sağlamak.

Aşkın Zengin Akkuş

1- Covid-19 virüsünün sebep olduğu rahatsızlığın fiziksel belirtilerine odaklanan uzmanların, bu hastalığın toplum ve bireyler üzerinde yarattığı psikolojik etkilerini göz ardı ettiklerini düşünüyorum. Bu görüşün yarattığı atmosferle insanlara psikolojik hasar veren bir sendromu korkunç bir salgına dönüştürerek okurun dikkatini çekmeye çalıştım.

2- Bu kitaptaki yazarların öyküleri aracılığıyla okuyucuya ve insanlığa verdikleri mesajlar çok net: “İş işten geçmeden güzel bir gelecek için mücadele edin!” ve “Kendi cehenneminizi kendiniz yaratmayın!”

Erbuğ Kaya

1- Ben olası distopik bir gelecek kurgusunda insan aklının içine düşebileceği karanlığa bakmayı seçtim. İstanbul’un distopik geleceğinin genel resmindeki bir detaya; medeniyetin korkunç değişimi sonrasında iki insanın aklının doğurabileceği sonuçlara odaklandım.

2- Medeniyet ne duruma düşerse düşsün, insan ırkı var olduğu sürece kurulacak yeni düzenlerin ne kadar yaşanabilir ya da berbat yerler olduğu yine insanların elindedir. Bu sürecin ilk adımı, aklımızla vicdanımızı harmanlayıp tüm canlılar için daha güzel ve yaşanabilir bir yer için mücadele etmekten geçiyor ve bu mesajın şimdi, şu anda, öyle berbat bir geleceğe düşmeden önce de çok önemli olduğuna inanıyorum.

Dağhan Külegeç

1-Yazarken fark ettim ki benim esin kaynağım, yaşadığım Survivor deneyiminden yola çıkanbir toplum-birey hikâyesi.

2- Benim bir mesaj kaygım olmadı yalnızca gördüğümü yazdım.

Fatih Yürür

1-Benim esin kaynağım, Metaverse dünyasına giden radikal adımların atıldığı bu süreçte, pandemi koşullarının, insanları yarının gerçekliğine hazırlama sürecini hızlandırması oldu.Mesela benim gibi bir insan böyle bir dönüşüm sürecinde belki de ana karakterin bulunduğu konumda olabilir ve bütün hayat dinamiklerini kısıtlı konfor alanında sonsuza kadar sürdürebilirdi kim bilir?

2- Ben “mesaj verme” kaygısının gerçekliğine pek inanmıyorum. Kendi adıma, bu öyküdeki kaygılar, okuyucudan önce, kendime yaptığım hatırlatmalardır diyebilirim. “Olmam Gereken Yerdeyim” kısa vadeli bir bellek yolculuğu. O sebeple bu öykünün sağlam öngörülerde bulunduğunu söylemek pek de gerçekçi olmayacaktır. Öngörüden ziyade hatırlamanın, hatırladığımızda zihnimizde şekillenen bütün o görselin tarafsız bir biçimde gözlenebilmesinin değerine inanıyorum.

Ezo Evrim Harsa

1- Günden güne güçlenen grupların âdeta bir virüs gibi insanların zihnine yerleşip onları tekbir beyinden yönetilen kuklalara dönüştürmesi ve bunun bende yarattığı huzursuzluk bu hikâyenin esin kaynağı oldu.

2- İstanbul gibi kadim ve beşerî olarak renkli bir şehirde, salgın onu hayal eden insan sayısı kadar farklı şekilde tezahür edebilir. Benim fikrimce bu antolojinin mesajı çeşitlilik ve hayal gücünün sınırsızlığıdır.

Serhat Filiz

1- Esinlendiğim bir kaynak yok. Çok zorlarsak; sürekli işleyen ve kötü senaryolar üretip iyisiyle karşılaşınca sevinmeye meraklı, kötüyle karşılaşınca da hayal kırıklığı yaşamayan zihnimden esinlendim diyebiliriz.

2- Bu kitaptaki iki öykümde ‘umut’ denen şey üzerine sorgulamalarda bulundum. Umut iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Net, belli bir mesajım yok. Herkes umudunu kendine göre şekillendirip yoğurursa hayal kırıklığı, mutsuzluğu veya mutluluğu ona göre olur.

Sadık Yemni

1- Kadim öğretiler, bilgiler insanın büyük felaketleri döngüsel olarak başına musallat ettiğini anlatıyor. Yanına biraz da hayal gücü ekleyince bu hikâye arz-ı endâm eyledi.

2- Mesaj çok açık: Aklınızı ve sezgileriniz kullanarak doğru tercihler yapın. Değişim her zaman mümkündür.

Ömer Ünal

1- Örümceğin Gölgesi öykümde esin kaynağım, Covid 19 salgınının insanların daha çok yüreklerine ve ruhlarına sinmiş hüznü ve çaresizlik duygusu oldu. Evlerinde hapis, birçok olanaktan yoksun yaşamayı tercih etmek zorunda kalmaları, bana bir örümceğin gölgesinde yaşayan minik insanları anımsattı. Üstelik çocukluğuma dair unutamadığım bir anım var. 8-9y aşlarındayken spor ayakkabımın içinden çıkardığım büyük bir örümcekle göz göze gelmiş ve o anın şokuyla onunla bir süre bakışmak zorunda kalmıştık. O bakışı ve o an hissettiğim çaresizliği son dönemlerdeki yaşamlarımıza benzetiyorum.

2- Kıyamet ya da o ana doğru giden yolların hepsi insanın kendi yaratılarından başka bir şey değil. Bu nedenle okura şu mesajı vermek istiyoruz: Aldığın ve verdiği her nefeste, attığın her adımda kendi cehennemini kuruyor; insanlığın cehennemini yaratıyorsun. Bu nedenle biraz yavaşla ve etrafına sakince bak. Kesilen ağaçların, yok edilen yaşamların sessiz çığlıklarına kulak ver. Belki o zaman ellerin ve yüreğin insanlığın cennetine biraz su taşıyabilir.

‘İnsanlar cehennemlerini kendi yarattı’ cümlesi ile tanımlanan 12 öykü akla şu soruyu da getiriyor: Hangisi gerçek?

İnteraktif bir kitap özelliği de olan distopik İstanbul öykülerinin yer aldığı ‘Salgın İstanbul’,şimdi satışta!

Tanıtım filmi:

Editör

Türkiye'nin tek polisiye kültür dergisi.

Önceki Hikaye

ITV Studios Finlandiya ve Oble ortaklığı: ‘Helsinki Crimes’

Sonraki Hikaye

SHINING GIRLS │ Elizabeth Moss, zaman büken polisiye dizide saldırganının izini sürüyor

En Son Yazılar