Adli bilimleri tüm yönleriyle odağımıza aldığımız 38. sayımızda Özlem Özdemir, İngiltere’de bağımsız raporlarıyla davaların seyrini değiştiren adli tıp doktoru Profesör Jason Payne-James ile söyleşti.
Bağımsız adli tıp doktoru, araştırmacı, yazar ve editör Profesör Jason Payne-James, Birleşik Krallık’ta ve dünyanın farklı ülkelerinde önemli kurumlara danışmanlık yapıyor, hukuki davalarda adli tıp raporlarıyla bilirkişilik görevi üstleniyor. Adli hatalar da dahil kamuoyunun gündemine giren pek çok davada çalışıyor. Yoksulların, göçmenlerin, kadınların yargılandığı dosyalarda sanıklara ücretsiz destek sunuyor. Bazı gerçek suç belgeselleri ve polisiye dizilere danışmanlık da yapan ve Forensic Science Research dergisinin yayın yönetmeni de olan Jason Payne-James ile bağımsız adli tıp çalışmalarının önemini, alanı yakın gelecekte nelerin beklediğini konuştuk.
Sizi okurlarımızın da yakından tanımasını isterim. Yaptığınız çalışmaları kısaca anlatabilir misiniz?
Adli tıp alanında adli tıp doktoru olarak çalışıyorum. Çoğu insan, otopsi yapan ve ölüm nedenini belirleyen adli patolog terimine aşinadır; adli tıp doktoru ise daha az bilinir. Biz, adli tıp doktorları, adli tıbbın canlı yönleriyle ilgileniriz. Biz buna “klinik adli tıp” diyoruz. Çoğu davada adli tıp doktorları, kolluk kuvvetleri ve yargı sistemi adına davacıları ve şüphelileri değerlendirir.
Bu işin kapsamı son derece geniştir; tecavüz, ihmal ve şiddet mağduru yetişkin ve çocukları, ayrıca şüpheli olarak tutuklananları da içerir. Adli tıp doktorunun rolü, örneğin hasarı/yaralanmayı belgelemek ve yorumlamak; fiziksel sağlık sorunu olanları, uyuşturucu ya da alkol etkisi altında olanları, zihinsel sağlık sorunu olanları değerlendirmektir. İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı davranış vakalarını yahut kadın sünneti vakalarını ele alırız. Şok tabancası, KE mermisi ve göz yaşartıcı sprey gibi öldürücülüğü düşük silahlara maruz kalanları inceleriz. Mesleğimizin mahkemelere yazılı ve canlı kanıt sağlamak da dahil başka birçok işlevi vardır. Bu işlev, bu meslekte çalıştığım otuzu aşkın yıl içinde büyük ölçüde artmıştır. Birleşik Krallık’ta, ilerleme kaydedilmesine rağmen, resmi olarak kabul gören bir adli tıp uzmanlığı yoktur. Adli tıp doktoru olmadan önce cerrah ve gastroenterolog olmak üzere eğitim aldım.
Yıllardır adli tıp alanında sahada ve akademide pek çok önemli çalışmaya imza attınız. Adli tıp açısından 2000’den bu yana değişen ve gelişen teknolojiler, bilgiler neler oldu?
Çok büyük işlere imza attığımı iddia edemem (gerçi sizin bunu söylemeniz göğsümü kabarttı) ama inanıyorum ki 2002’den bu yana toksikoloji, biyoloji ve DNA analizi gibi daha arı bilimlere ek olarak klinik adli tıp, tıbbın tanımlı bir alanı olarak diğer uzmanlıklar tarafın-
dan çok daha fazla kabul görür hale geldi. Bunun nedeni kısmen bizim çalışma alanımıza dair (örneğin cinsel suçlar üzerine) kaliteli temel klinik araştırmaların yayımlanması ve alanda makul bir kanıta dayalı yöntemin geliştirilmesidir. Klinik adli tıp hâlâ klinik yöntemlere (sağlık geçmişi öğrenmeye, muayeneye, bulguları yorumlamaya ve yönetime karar vermeye) bağlı işlemektedir. Adli tıbba büyük fayda sağlayan teknolojiler (ölüm sonrası radyoloji gibi) radyolojik tekniklerdir. Ölümcül olmayan boğulma vakalarında yeni radyolojik tekniklerin çok faydalı olacağı konusunda umutluyum. Bu işin bütün yönlerini her zaman büyüleyici bulmuşumdur. Sevdiğim bir iş alanına dair makale ve kitaplar yazıp yayımlama fırsatı bulabildiğim; tüm dünyada benzer şekilde hisseden meslektaşlarım olduğu için çok şanslıyım. Adli tıp hakkında öğrendiğim en önemli şey, herhangi bir yeni teknolojinin veya ilerlemenin, ana akım uygulamaya dahil edilmeden önce tamamen doğrulanması ve alanın uzmanları tarafından denetlenmesi gerektiğidir.
Teknoloji ve bilim çok gelişse de, alanda pek çok önemli uzman çalışsa da tüm dünyada adli hatalar yapılabiliyor davalarda. Adli hatalar konusunda da çalışmalar yapıyorsunuz. Sizce bu tip hatalar olay yeri inceleme anında mı başlıyor, yoksa bazı davalarda uzman görüşlerinde ya da karar veren mercilerde mi yaşanıyor?
Hayatım boyunca çok sayıda adli hata gördüm, örneğin suçluların beraat ettiğine, suçsuzların hüküm giydiğine tanık oldum. Adli hataların çoğu bazı alanlardaki hataların yahut yetersizliğin sonucudur. Bu alanlar, şahsın ya da olay yerinin değerlendirilmesi, belgeleme (örneğin hasarın belgelenmesi), biyolojik örnekleme, bulguların yorumlanması, polis ya da kolluk güçlerinin işlemleri, bu işlemlerin gözetimi, adli kovuşturma, savunma (örneğin kusurlu bir tıbbi görüşe itiraz etmeme) ve adli süreç şeklinde listelenebilir. Çoğu zaman bu alanlardaki başarısızlıklar kasıtlı değil, kaza sonucudur, kimi zaman da bu tip hataların sebebi uygun şekilde eğitilmemiş personeldir. Bazen adli hatalar (yerel ya da hükümet düzeyinde) kötü niyet veya yolsuzluktan kaynaklanabilir. Bu son örnekler, başa çıkılması en zor olanlardır.
Her gün, bilim ve teknoloji alanında çığır açan yeni bir bilgiye ulaşıyoruz, milenyum bu açıdan çok hızlı gelişmelere gebe. Önümüzdeki 10 yıl içinde adli bilimler alanında ne gibi gelişmeler yaşanacak sizce?
Bu gerçekten çok zor bir soru. Adli tıp biliminde birçok önemli gelişme görülecektir ama kesin yanıtlar üreten bu mükemmel bilime karşın esas sorun varlığını koruyacaktır. Sorun, elde edilen bilginin yargıç ve jürilere aktarılmasıdır. Umuyorum ki tarafsız adli tıp bilgisi elde etme yolları geliştikçe mahkemeler bu adli tıp kanıtlarını daha iyi değerlendirebilecektir.
Forensidoc, Forensigraph gibi uygulamalarda da imzanız var. Bu uygulamalar sayesinde verileri bir araya getirmek ve arşiv oluşturmak da mümkün oluyor. Sizce bu uygulamalar yakın gelecekte suçların daha hızlı ve tartışmaya yer bırakmayacak şekilde çözülmesini sağlayacak mı?
Doğrusu, Forensidoc ve Forensigraph’ın bunu başarabilmesi beni çok mutlu ederdi ama pek sanmıyorum. Bu uygulamalar benim klinik çalışmalarıma yardımcı olmak ve adli tıp verilerinin tekrarlanabilir ve düzeltilebilir bir form içinde, daha ayrıntılı ve kaliteli kaydedilmesi için geliştirildi. Bu büyük veri toplamının yaralanma örüntülerini yorumlama ve anlama konusunda büyük bir potansiyeli olduğuna inanıyorum. Bu klinik belirsizliğin birçok alanını netleştirecek (örneğin cinsel saldırıdan sonra genital yaralanmayı veya göz yaşartıcı gaza maruz kaldıktan sonra fiziksel bulguları araştırmak için) çok merkezli, uluslararası çalışmalara kapı açabilir.
Adli animasyon denilen teknik sanırım pek çok ülkede uygulanıyor. Bu teknikle olay yeri tekrar canlandırılmaya ve olasılıklar elenmeye çalışılıyor. Bu tür tekniklerin alana en büyük katkısı neler sizce?
Bu konuda fazla deneyimim yok ama dedektiflerin ve diğerlerinin suç mahallinde meydana gelen olayları anlamasını sağlayan her şeyin büyük hayranıyım. Yakın gelecekte VR ve sanal evrenin alana önemli ölçüde katkıda bulunacağına eminim.
Yıllardır pek çok kuruma danışmanlık yapıyorsunuz, ülkenizde ve farklı ülkelerdeki davalarda uzmanlığınıza başvuruldu. Kariyeriniz boyunca çok ilginç bulduğunuz ya da sizi oldukça şaşırtan davalar hangileri oldu?
Birleşik Krallık dışındaki bazı ülkelerden davaları incelemem yönünde talep geldiği için çok şanslıyım. Çok önemli olduğunu düşündüğüm bir dava, Kenya, Diani’de bir polis karakolunda gözaltındaki genç bir adamın -Alexander Monson- ölümüydü. Yardımımı isteyen ailesi oldu, aileye genç adamın aşırı dozdan öldüğü söylenmişti. 5 yıl içinde, Monson’ın aşırı dozdan değil, polis saldırısından öldüğünü kanıtlamayı başardık; dört polis kasıtsız cinayetten hüküm giydi. Bu bana, soruşturmanın temel ilkelerinin her yerde geçerli olduğunu gösterdi; her delil titiz bir şekilde incelenmelidir. Sonuçta neyin uydurulduğunu, neyin yanlış yorumlandığını, neyin gizlendiğini tespit edebildik ve bu sonuç aileyi rahatlattı.
Başka bir davada cinayetten tutuklanan (cinayet işlememişlerdi ama zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz kalıp cinayeti itiraf etmişlerdi) sekiz Meksika uyruklu kişiyi incelemek için Acapulco’daki Guerrero Hapishanesi’ni ziyaret etmem gerekti. Onları inceleyebildim ve daha sonra özel bir mahkemede, böyle bir muameleye maruz kaldıklarını gösteren, İstanbul Protokolü’ne uygun bulgularımı sundum. Yargıç bütün itirafların işkence altında alındığı sonucuna vardı, hepsi beraat etti. Bu davalar adaletin geç gelebileceği ama sistem işledikçe yerini bulacağı yönünde bir teselli veriyor.
Karındeşen Jack ile ilgili belgeseller de dahil olmak üzere gerçek suçlarla ilgili pek çok belgesele danışmanlık yaptınız, katkıda bulundunuz. Son yıllarda gerçek suçlarla ilgili belgesel, docudrama ve dizilerin sayısında yükseliş var. İşin içindeki bir uzman olarak, sizce tüm dünyada gerçek suçlarla ilgili eserleri neden bu kadar izliyor ve seviyoruz?
Bence ölümü, yaralanmayı ve suçu büyüleyici bulmak çoğumuzun doğuştan gelen özelliği. Bunlar herkes gibi beni de etkiliyor. Bence yapımcı ve yönetmenler şimdilerde böyle konuları ele alırken daha incelikli ve hassas davranıyorlar.
Gerçek suç belgesellerini yaparken işlenen suçları ya da katili anlatırken sizce nelere dikkat edilmeli? Ne tür etik ilkeler gözetilmeli?
Bu her zaman hassas bir konu olmuştur ama bence ailelerin ve en yakın akrabaların rızası en önemlisidir; gizlilik ve duyarlılık da ön planda tutulmalıdır. Genel olarak bir konuyu sansasyonel hale getirmeden, yerinde ve doğru bir yorum getirme talebi ve genellikle de fırsatı olacaktır. Adli tıp alanında çalışan insanlar, yapım şirketlerine katkı sağlayabileceklerinin ve yeri geldiğinde itiraz edebileceklerinin bilincinde olmalı.
TV dizileri ve filmlerde adli tıp uzmanlarının temsiline dair neler düşünüyorsunuz? Sizce eksiklikler var mı bu temsilde?
Kısaca yanıtlayayım; bence birçok televizyon dizisi ve filmi, adli tıp konusunda insanları yanlış yönlendiriyor, mümkün olmayan sonuçlara varabileceğimiz izlenimini uyandırıyor. Adli tıp uzmanlarının her biri büyük bir yapbozun parçasıdır. Bana sorarsanız, en iyisi bu programları göz ardı etmek. Ben izlemiyorum. (Tabii bu sırf kıskançlıktan da olabilir.)
Sizin ünlü bir adli bilimci olarak en iyi bulduğunuz gerçek suç belgeseli, dizi ve filmler hangileri oldu? Ayrıca adli bilimlerin en detaylı ve doğru aktarıldığını düşündüğünüz kurgusal eserler hangileri?
Çok teşekkür ederim, ünlü olduğumdan emin değilim ama bir kez daha gururum okşandı! Şu dönem gösterimde olan çok bölümlü gerçek suç belgesellerini (örneğin Making a Murderer) büyüleyici buluyorum. Bazı dramalar da (örneğin Black Bird) muhteşem olabiliyor. Hayatımın büyük çoğunluğu bunun içinde geçtiğinden gerçek suç yapımlarını pek izlemiyorum ama bir şekilde işime temas eden yapımları izlemeye doyamıyorum, mesela Breaking Bad, Homeland, Fauda… Sık sık Agatha Christie ve P. D. James okuyorum, muhteşem yazarlar.
Sadece akademide, adli bilimler alanında çalışanlara değil, alan dışından insanlara da konuşmalar yapıyor, seminerler veriyorsunuz. Özellikle hukukçular, polis teşkilatına mensup olanlar, gazetecilerin adli bilimlerle ilgili daha detaylı bilgilere sahip olması gerekir diye düşünüyorum. Alan dışındaki insanlara yaptığınız konuşmalarda en sık karşılaştığınız sorular neler oluyor?
En sık sorulan soru, “Bu gördüklerinizle gece uyumayı nasıl başarıyorsunuz?” oluyor. İşin aslı, gayet iyi uyuyorum. Ama her gün düzenli olarak tecavüz, cinayet, işkence, çocuk ve yaşlılara yönelik istismar, her türden şiddet ve akut davranış bozukluklarıyla uğraşırken insanın kendini bunlardan uzaklaştıracak meşgale edinmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Ne olduğu çok önemli değil; ben yemek yemeyi, tiyatroyu, yürüyüş yapmayı seviyorum. Ayrıca 25 yıldır açık denizde yelken açıyorum. Bunun dışında üzerinizdeki baskıyı anlayıp sizinle duygudaşlık kurabilecek bir arkadaş, meslektaş ve aile ağına ihtiyacınız var. Elbette benim de iniş çıkışlarım var ama 30 yılı aşkın zamandır sevdiğim, ilginçliğini hiç kaybetmeyen bir işi yapmanın ayrıcalığını yaşıyorum. Emekli olmaya da niyetim yok.