Oscar Wilde ve Mum Işığı Cinayetleri – Gyles Brandreth

/
8 dakikalık okuma

Bu yıl okuduğum en zekice ve eğlenceli kitaplardan biri. Oscar Wilde’dan bu kitabı yazması istenseydi, daha iyisini yapamazdı sanırım. Keyifli bir Victoria dönemi cinayet gizemi. Her zaman Oscar Wilde ile tanışmak istemişimdir ve şimdi onunla tanıştığımı, müthiş, tuhaf ve ürkütücü bir macera paylaştığımı hissediyorum.

Brandreth’in Oscar Wilde’ın büyük bir hayranı olduğu ve sahneyi iyi kurduğu daha ilk andan belli oluyor. Kitap, Wilde’ın gerçek hayattaki arkadaşı Robert Sherard’ın bakış açısından anlatılıyor. Robert, Oscar’ı sevmesine rağmen sevgilisi olmadığını daha en başında açıkça ortaya koyuyor. Anlatım tarzı Watson’a yakışır, Wilde’ın dehasının yirmi adım gerisinde beceriksizce, arkasında lakaplar ve nükteler bırakarak ilerliyor.

Oscar Wilde çok inandırıcı, onu neredeyse gözünüzde canlandırabilirsiniz. Brandreth’in Oscar Wilde’la gerçekten vakit geçirdiğine inanabilirsiniz. Wilde’ın ailesine ve eşine olan sevgisi açık ama yine de hayatının karanlık tarafı hiçbir zaman tamamen örtbas edilmiyor. Bundan özellikle keyif aldım. Kitabın sayfalarında dolaşmayı, dedektifle aynı ipuçlarından bazılarını yakalamayı ve kendini beğenmiş hissetmeyi her zaman seviyorum ama aynı zamanda çıkmaz sokağa sürüklenmeyi ve birileri tarafından kandırılmayı da seviyorum. Zeki yazar bunu tamamen başarmıyor aslında. Örneğin On Küçük Zenci veya Roger Ackroyd Cinayeti ile aynı ihtişamda değil, çünkü birkaç bölümün sonuna doğru neler olup bittiğini anladım. Ama çok iyi bir iş çıkardı ve bir kez başlayınca bırakmak imkânsızdı.

Dönem detayı muhteşem yazılmış. Oscar’ın evinin tasviri, yemekli partiler ve merak uyandırıcı şekilde erkekleri seven bir grup erkek mükemmel bir şekilde ifade edilmiş. Estetiklerden grotesklere kadar değişen karakter kadrosu harika çizilmiş, döneme tam olarak uyuyor. İyi bir cinayet gizemini seven herkes buna bayılacaktır. Homoerotik alt katmanlar kitaba daha da fazla lezzet katıyor ayrıca. Hem gerçek hem de hayali karakterlerle kurgu ve gerçeğin şahane bir birleşimi. 

Bu, 1889-1890 arasında Londra ve Paris’te geçen tarihi bir “whodunit”. Gizem, Oscar Wilde’ın Westminster’da Parlamento Binası’na yakın küçük teraslı bir evde 16 yaşındaki Billy Wood’un çıplak bedenini bulmasıyla başlıyor. 

Peki, kim bu Billy ve Oscar Wilde onu nereden tanıyor?

Billy, aslında erkek eskortlardan biri ama Oscar Wilde onun oyunculuk yeteneğine hayran olduğundan ara ara buluşup Billy’ye ders veriyor. Evladı gibi seviyor Billy’yi Wilde. Billy’nin boğazı kesilmiş ve etrafı mumlarla çevrili, odada tütsü kokusuyla yerde çıplak bir şekilde yatıyor. Hemen olay yerini terk ediyor, polise haber vermiyor.

Wilde, arkadaşları Arthur Conan Doyle ve Robert Sherard’a olaydan bahsediyor ve yardımlarını istiyor. Fakat bu üçlü suç mahalline döndüklerinde korkunç cinayete dair hiçbir iz bulamıyorlar. Cesedin olduğu oda tamamen temizlenmiş hatta parkeler cilalanmış. Fakat Arthur Conan Doyle’un gözünden tavandaki küçük bir kan lekesi kaçmıyor. Doyle, Oscar Wilde’ı Scotland Yard dedektiflerinden birine, arkadaşı Dedektif Aidan Fraser’e gönderiyor. Dedektif Aidan Fraser, ortada bir ceset olmadığından olayla pek ilgilenmiyor. Oscar Wilde bu suçu araştırmayı ve genç Billy’nin katilini bulmayı kendine görev ediniyor. Tabii ki bu yolda ona Arthur Conan Doyle ve aynı zamanda anlatıcımız da olan Robert Sherard eşlik ediyor.

Oscar Wilde’ın hayatına -kurgusal da olsa- göz atmak gerçekten hoşuma gitti. Adamın nüktedanlığı, efsane ve trajik ölümü her zaman merakımı cezbetmiştir. Bu yüzden, onun hayatı hakkında biraz okumak ve kişiliğini gözümde canlandırmak oldukça güzeldi. Yine de bu hikâyede Oscar Wilde’ın suç çözme çıkarımlarının Sherlock Holmes’ten çok ama çok ilham aldığını belirtmeliyim.

Suçun kendisi oldukça ürkütücü ve ilginçti. Ritüel bir cinayet olduğuna dair ipucu vardı ve ardından cesedin ve diğer tüm cinayet delillerinin gizemli bir şekilde ortadan kaybolması oldukça ilgi çekiciydi. Bunun bir dizi cinayet olmasını bekliyordum ama öyle değildi, ki bu bence iyiydi. 

Arthur Conan Doyle’dan nasıl bahsetmeyeyim?  Kitabın kilit bölümlerinde yer almasına bayıldım. Wilde ve Sherard’ın ilk iki Holmes kitabından hayran hayran bahsettiklerini görmek çok eğlenceliydi.

Gerçek suç, soruşturma süreci, yazar tarafından bırakılan ekmek kırıntıları, katil hakkında oldukça doğru bir tahminde bulunmama yardımcı oldu. Katil, bariz değildi ve her karakterin yeterince iyi sunulması hoşuma gitti. Onları yüzeysel bir seviyede değil oldukça iyi tanıtıyor yazar. Sanırım kitabı okurken en çok keyif aldığım, gerçek ve kurgunun bu birleşimi oldu. Okumadan önce Wilde veya Doyle hakkında çok az şey biliyordum ve Sherard hakkında da hiçbir şey bilmiyordum. Sanırım bu üç kişi hakkında, karakterleri, hayata ve aşka bakışları, eserleri ve içinde yaşadıkları toplum hakkında da çok şey öğrendim.

Oscar Wilde ve Mum Işığı Cinayetleri, yolsuzluk ve entrikaların, Wilde’ın artan başarısının, evliliğinin çöküşünün ve Scotland Yard Müfettişi Aidan Fraser ile ölümcül dostluğunun sürükleyici bir hikâyesi aynı zamanda.

Yazar Gyles Brandreth, Oscar Wilde’ın alametifarikası alaycı zekâsını büyük bir yetenekle yeniden yaratıyor ve klasik İngiliz cinayet gizeminin tüm entrikalarını Victoria döneminin en büyük karakterlerinden birinin, Arthur Conan Doyle’un çekici portresiyle iç içe geçiriyor.

Oscar Wilde ve Mum Işığı Cinayetleri, Gyles Brandreth, Çev. Ahu Sıla Bayer, Sel Yayınları, 279 sayfa.

Selin Bak

1981 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi’ nde Hemşirelik okudu. Polisiye merakı gençlik yıllarında (hala çok genç, ortaokul yılları diyelim) Agatha Christie ile başladı. Galiba yapmak isteyip de yapamadıklarını okumak (cinayeti çözmek değil işlemek kısmından bahsediliyor) kendisine garip bir tatmin duygusu vermiş olacak polisiye dışında başka bir tür okuyamaz oldu. En
sevdiği yazarların Türk yazarlar olduğunu her zaman gururla söyler. Çok polisiye okur, çok polisiye dizi ve film izler, fazlaca cinayet kurguları yapar. Aslında çok da yazar ama çaktırmaz. Bu biyografiyi yazarken hayatında enteresan bir şey olmadığını fark eden Selin, hemşirelik yapmaya ve Trabzon’da yaşamaya devam ediyor, şimdilik...

Önceki Hikaye

Bir Stephen King Başyapıtı: Lisey'in Hikayesi Çıktı

Sonraki Hikaye

"Yıl Dökümü": Onur Bayrakçeken'in 2022 Seçkisi

En Son Yazılar