Ölüm ve Hüküm – Donna Leon

/
6 dakikalık okuma

Patlatın şampanyayı çünkü yeni bir Guido Brunetti gizemini okuma fırsatı, kutlama sebebidir.

İlk baskısı 1995’te yayımlanan Ölüm ve Hüküm, Donna Leon’un muhteşem Komiser Guido Brunetti serisinin dördüncü kitabı. Şimdiye kadar okuduğum Brunetti serisinden kesinlikle çok zevk aldım, çünkü Brunetti’yi gerçekten çok seviyorum. Atılgan ya da özellikle kahramanca tavırları yok. O sadece adalete inandığı için işini her gün sadakatle yapan, bir ailesi olan, sessiz, orta yaşlı bir adam.

Komiser Guido Brunetti’nin, sevgili şehri Venedik’te kanun ve düzeni sağlamaya çalışırken karşı karşıya kaldığı siyasi yozlaşma ve kamusal ahlaksızlık son derece cesaret kırıcı ve moral bozucu. İnsanların arzularını tatmin etmek ya da kendilerini zenginleştirmek için hevesle battıkları derinlikler, tek kelimeyle dehşet verici. Bugün zengin ve güçlülerin, suyu, havayı ve toprağı kirletebildikleri ve savunmasız insanları istedikleri şekilde kullanabildikleri ahlaki yozlaşma… Sonuç olarak Guido ve ailesinden her zamanki gibi etkilenmeme rağmen serinin bu dördüncü kitabını okumakta biraz zorlandım.

Kurgu, insan kaçakçılığı etrafında dönüyor. İtalya’daki bir grup güçlü ve nüfuzlu erkek, fakir ülkelerden kadınları -çoğunlukla Doğu Avrupa ülkelerinden Slav kadınları- fahişe olarak veya kadınlara gaddarca davranılıp öldürülen şu acayip filmler de dahil olmak üzere pornografik filmlerde kullanılmak üzere getirir. Tipik olarak kadınlara iş, aşk, evlilik ve daha iyi bir yaşam vaat edilir, ancak ülkeye vardıklarında pasaportları alınır ve “sahiplerinin” emrini yerine getirmeye zorlanırlar.

Bunların hepsi adım adım ortaya çıkar tabii. Kereste dolu olduğu düşünülen bir kamyon buzlu otoyolda kayar. Siz de inanmadınız değil mi kereste hikâyesine? Evet, kamyonun sürücüsü ve sekiz kaçak kadın ölür. Bu, Venedik’in kuzeyinde olur ve Komiser Brunetti soruşturmaya dahil değildir. Bunun yalnızca haber olarak farkındadır. Ama tüm hikâye kısa süre sonra manşetlerden çıkar ve unutulur.

Bir süre sonra Venedik’te zengin ve güçlü bir işadamı trende vurularak öldürülür ve davaya Brunetti atanır. Kısa süre sonra başka bir işadamı kapalı garajında karbonmonoksit zehirlenmesinden ölür. İlk otopsi bulguları, bilinçsiz olmasına neden olabilecek yüksek dozda barbitüratları gösterir ama sonra gizemli bir şekilde, otopsi bulguları intihar bulgusunu destekleyecek şekilde değiştirilir.

Brunetti, bir iş adamı daha öldürüldüğünde artık ikirciklenir. (‘E bir zahmet canım, artık şüphelen’ demekten de kendimi alamadım.) Çünkü bulunan cesetlerin birbiriyle iş ve akrabalık bağları vardır. Brunetti, üç ölümün de birbiriyle bağlantılı olduğundan emindir artık. Birinin neden bu üç kişinin ölmesini istediğine dair bir neden bulmak için hayatlarını araştırmaya başlar.

Brunetti her fırsatta engellerle karşılaşır, ancak kendisine iyilik borçlu olan, ona bilgi bulmaya ve iletmeye istekli, güvenilir sırdaşları, polis arkadaşları ve güçlü konumdaki kişilerden oluşan kendi çevresi var tabii. Güvendiği kişileri yardım için çağırarak araştırmasını inatla sürdürür. Belli ki Brunetti, Venedik siyasetinin zehirli dalgaları içinde hareket etmeyi ve hayatta kalmayı öğrendi artık.

Bu kitap bence, Donna Leon’un şimdiye kadarki Brunetti romanları arasında kesinlikle en şiddetli olanı. Leon, Venedik’te yaşıyor ve şehrin iç işleyişi ve yönetenler hakkında kapsamlı bilgiye sahip olduğu seziliyor. Venedikliler adına, dramatik bir etki yaratmak için abarttığını düşünmek istiyorum.

Bu gizem, seks kaçakçılığı ve fuhuşla ilgili konuyu iyi ele alırken okurlarını modern zaman köleliğinin dehşeti hakkında gerçekten düşünmeye davet ediyor Donna Leon. Brunetti de bundan rahatsız oldu, okurken ben de. Leon ayrıca birçok adalet hatasını vurgulamaktan korkmuyor. Kötü adamın gerçekten hak ettiğini alacağına dair asla garanti vermiyor. Hikâyeler sağlam bir şekilde sona ererken bazen -bu hikâyede olduğu gibi- belirsiz bir huzursuzluk duygusuyla baş başa kalıyorum.

Brunetti, gerektiğinde üstlerine sessizce meydan okumaktan korkmadan yine elinden gelenin en iyisini yapıyor. Şimdiye kadar okuduğum dört kitabıyla bu seriyi kesinlikle tavsiye edebilirim ancak Ölüm ve Hüküm konusunda uyarmış olayım. Leon belki düşündüğümüz kadar medeni olmadığımızı ve belki de bu konuda bir şeyler yapmamız gerektiğini anlamamız için bizi sessizce zorluyor olabilir mi?

Ölüm ve Hüküm, Donna Leon, Çev. Bige Turan Zourbakis, Ayrıksı Kitap, 336 s.

Selin Bak

1981 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi’ nde Hemşirelik okudu. Polisiye merakı gençlik yıllarında (hala çok genç, ortaokul yılları diyelim) Agatha Christie ile başladı. Galiba yapmak isteyip de yapamadıklarını okumak (cinayeti çözmek değil işlemek kısmından bahsediliyor) kendisine garip bir tatmin duygusu vermiş olacak polisiye dışında başka bir tür okuyamaz oldu. En
sevdiği yazarların Türk yazarlar olduğunu her zaman gururla söyler. Çok polisiye okur, çok polisiye dizi ve film izler, fazlaca cinayet kurguları yapar. Aslında çok da yazar ama çaktırmaz. Bu biyografiyi yazarken hayatında enteresan bir şey olmadığını fark eden Selin, hemşirelik yapmaya ve Trabzon’da yaşamaya devam ediyor, şimdilik...

Önceki Hikaye

Bohem İrlandalı: Sean Duffy

Sonraki Hikaye

Bohem İrlandalı: Sean Duffy 2. Bölüm

En Son Yazılar