Neden Casusluk Filmleri Hâlâ Birbirinin Aynı?

/
5 dakikalık okuma

Watergate’den Wikileaks’e mecazlar, konular, filmler biraz değişti. Eğer Jason Bourne size dejavu yaşatıyorsa sebebi gizlilik ve güvenlik endişelerimizin değişmemiş olması. Hollywood, denenmiş ve başarılı olmuş düzeni neden değiştirsin ki?

Bourne serisinin son filminde kahramanımızı (Matt Damon) tek yumruğu havada, üstsüz ve gayet fit görüyoruz. Film, klişe senaryosuna rağmen sağlam temellli ve sade. Gişesi de çok çok iyi şimdilik…

Kahramanımız, peşinde minibüsleriyle yorgun kiralık katillerin olduğu bir kovalamacanın tam merkezinde, bu sırada asabi patronlar, CIA’deki merkezlerinden uydu aracılığıyla olayları kontrol etmeye çalışıyor. Senaryo tanıdık değil mi?

Mesela, Enemy of the State/Devlet Düşmanı filmini ele alalım. Çekileli nerdeyse 20 yıl oldu, o zamandan beri televizyonların vazgeçilmezi. Sabahlık giymiş kahramanımız (bu kez Will Smith), güçlenmiş Matt Damon ile değiştirilmişse de iki filmin en azından büyük kısmı birbirinin neredeyse aynısı.

Benzer şablonlar

Bu konuda yalnız değiller. Yıllar boyunca diğerlerinin yanı sıra Kartal Göz (2008), Kapalı Devre (2013), Adım Adım Komplo (2009) ve bütün Bourne filmleri aynı şablonu kullandı; başarıları değişse de konuları benzerdi.

Bu sürpriz değil ama bu filmlerin ileri teknolojiyi kullanma biçimleri de benziyor: Devlet Düşmanı’nda olduğu gibi Bourne serisinde de cep telefonları gizlice ceplere konuyor ve takip cihazı işlevi görüyor, insan görüntüleri tanıdık bir yüz belirinceye kadar yakınlaştırılabiliyor, talimatlar silahlı askerlerin kulağına devlet tarafından kullanılan özel aletlerle söyleniyor.

Kuşkusuz, Devlet Düşmanı filminin karakterleri böcek yerleştirmek için düşmanlarının evine girmek zorundaydı ve bunun için inanılmaz taktikler geliştirmeye gerek yoktu. Fakat teknolojinin ne kadar ilerlediğini göz önünde bulundurursak 20 yılda bu filmlerin ne kadar az değiştiğini de gözlemleriz.

İnsanları izleyenleri izlemek halen cazibesini koruyor

Paul Greengrass ve ekibi, Jason Bourne’u Zuckerbergvari bir internet gurusuna dönüştürmek için bazı değişiklikler yapmışlar. “Snowden’dan daha kötüsü olabilir” imajı çizilmek istendiğinden CIA’in veri tabanına girebildiklerini göstepisoded_221b bir an da var; tabii bunlar sadece filmi biraz daha süslemek için. Konu genel olarak bir adamı öldürmek isteyen bir devlet ajanının etrafında dönüyor, böylece operasyonlar her zaman olduğu gibi gizli kapaklı yönetilebilsin. Bu gelenek Will Smith’in yarı çıplak sıvışmaya çalışmasından çok daha eskiye dayanıyor; The Parallex View, Patlama, Konuşma filmleri Watergate skandalı sonrası bir sinir patlaması gibi beyazperdeye yansımıştı.

Bourne filmleri, modern aksiyonlar için mihenk taşlarından. Başarısı, Hollywood’un zaten daha önce denenmiş ve sevilmiş o eski bilindik tarzında kurgulanmış olması fakat sadece bunu söylemek filme haksızlık etmek olur. Film, belki zamanla daha değerli olacak ama kesinlikle çağdışı değil. Freudyenlerin de dediği gibi insanları izleyenleri izlemek, sinemada her zaman vardı. Daha da önemlisi var olmaya devam edecekler çünkü ilgi çekiyorlar.

Güvenlik endişelerimiz sürdükçe…

Edward Snowden’ın ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’ndan sızdırdığı bilgileri ya da hafiyenin ayrıcalıklarını bir kenara bırakırsak yapmanız gereken sadece bir gazete almak ya da bilgisayarınızı açmak, böylece bu senaryoların tembellikten değil aslında gündelik hayatımızın bir parçası olduklarından konu edildiğini görürüz. Nixon’ın kendi oval ofisini dinlemeleri için adam tutmasının üzerinden neredeyse 50 yıl geçmesine rağmen politikanın gizliliği tartışmalı zira…

Bourne’un ve arkadaşlarının yaptıkları belki yeni değil ama hâlâ haberlerde izliyoruz bunları, dolayısıyla yıllar içinde bu kadar az değişiklik de normal oluyor. Gizlilik ve güvenlik karşısında endişelerimiz sürüyor çünkü…

İngiliz Guardian gazetesinden derlenmiştir…

Editör

Türkiye'nin tek polisiye kültür dergisi.

Önceki Hikaye

De Niro İle Moore Polisiyede Buluşuyor

Sonraki Hikaye

Karanlığın Kalbinden Çıkan Bir İntikam Tanrısı | Tuba Parlak

En Son Yazılar