Son yılların en iyi polisiye, suç ve gizem dizilerinden biri olan True Detective, sadece dizi özelinde değil sinema ve polisiye tarihinde de kendine özel bir yere yerleşti bile. Özellikle ilk sezonu ile dünyanın her yerinden büyük bir hayran kitlesi kazanan dizinin ikinci sezonu, hadi açık konuşalım, ilk sezonunun yarattığı etkiyi yaratamadı. Elbette ikinci sezonu da ayrıca sevenlerin olduğunu göz önüne alarak söylüyoruz bunu. Buna karşın, pek çok açıdan şimdilik True Detective külliyatının zirvesinde ilk sezon olduğunu rahatça düşünebiliriz.
Öte yandan, ikinci sezonun çok özel ve tırnak yedirtip parmak ısırtan gayet sağlam sahneleri vardı. İşte True Detective sevenler için biraz nostaljik, biraz seyirlik bir liste olarak bu sahneleri derledik. Siz de aşağıda olmayan ama sizin için çok önemli sahneleri yorum yaparak buraya yazabilirsiniz.
İyi okumalar/seyirler…
**
Dizinin başları gayet sakin gidip de çok da tekin olmadığı her halinden belli olan Ray Velcoro (Colin Farrell) ne zaman diğer yüzünü gösterecek derken ilk bölüm henüz bitmeden bu sahneyi seyrettik. Velcoro’nun hassas noktası olan oğluna okulda musallat olan Bully isimli velet, çocuğunun ayakkabılarına zarar vermiştir ve Ray bunu zor da olsa öğrenir. Sonrasında Bully’nin evine bir ziyaret düzenler ve çocuğa zarar vermek için onun hassas noktasını seçer: Babası.
Frank Semyon (Vince Vaughn) da her ne kadar Ray kadar belirgin şekillerde görmesek de ikinci sezonun bir diğer gözüpek karakteriydi. Ancak onun ürkütücü taraflarını daha çok geçmişten bahsedilen diyaloglarda görebildik. Son bölümlerdeki kaçış planına kadar da bu, birkaç istisna haricinde değişmedi. Bu istisnalardan birisi de Frank’in Santos ile restleşmesi ve ardından olanları izlediğimiz bu şiddetli sahneydi. “Şiddetli” kelimesini, sevmeyenler için uyarı mahiyetinde yazdık:
Dizinin, aksiyon içermemesine rağmen en gergin ve kan gövdeyi götürdü götürecek diye beklentisine karşılık sağ gösterip sol vuran sahnelerinden birisi de Ray ile Frank’in mutfakta, bir elleri masanın altındaki silahlarda olduğu haldeki diyalogları… Yıllar önce belli birtakım şartlar karşılığında Frank’in pis işlerine yardımcı olan Ray, bazı gelişmeler üzerine Frank’in kendisini kullandığından şüphe eder ve eğer böyle bir şey varsa onu mıhlamak üzere evine gider. Bu sahnedeki gerginliği güçlendiren en önemli unsur kurgunun verdiği pas olmakla birlikte eleştirmenlerin de yüksek puan verdikleri senaryonun önemli bir etken olduğunu da söylemekte fayda var.
İkinci sezonun az sayıdaki kadın karakterlerinden olmasa bile kendini bu denli belli edeceğinden şüphe duymadığımız Ani Bezzerides (Rachel McAdams), birbirlerini pek tanımadıkları halde cinayetten ötürü ortak çalışmak zorunda olan üçlünün en karmaşık kişiliklerinden biriydi. Dizide tansiyonun yükseldiği bu sahne, hatta bir TV dizisine göre, sadece müstehcenlik anlamında değil ortamın aynı zamanda ensesi kalın takım ceketli abilerin katıldığı bir uyuşturucu ve seks partisi olması açısından da cüretkar unsurları olan bir sahneydi. Bezzerides’in bir eskort rolünde içeri sızdığı partinin ilerleyen anlarında, mecburen aldığı uyuşturucunun etkisiyle krizi yönetmeye çalışan, almak için geldiği ipuçlarını da bırakmak istemeyen halleri, oyunculuk ve görüntü açısından fevkaladeni fevkindeydi. İlk bölümlerden biri bıçak alıştırmaları yapan Bezzerides’in hünerlerini de bu sahnede ilk kez görmüş olduk.
Frank karakterinin zıvanadan çıktığını gördüğümüz sahnelerden birisi de kendi tarafındaki köstebeğini, yani en yakınındaki adamı Blake’i çözdüğü bu sahne oldu. Bir İtalyan mafyası nezaketiyle önce eline viski verip tatlı tatlı konuşturduğu Blake ile diyaloglarındaki senaryo başarısını da gözden kaçırmamak gerekiyor.
True Detective’in ilk sezonunun 4.bölüm finalinde izlediğimiz altı küsur dakikalık tek plan çatışma sahnesinin tadını henüz hiçbir sahnede bulamasak da o lezzete yaklaşan sahneler de yok değil elbette. Bunlardan iki tanesiyle devam edelim. Birincisi, komplo kurayım derken daha büyüğüne av olmaktan kılpayı kurtaran kahramanlarımızın tren istasyonunda yaşadıkları çatışma. Diğeri ise daha kanlı ve şiddetli geçen sokak çatışması; tabii burada önemli bir şeyin altını çizmek gerekiyor: Batı memleketlerinde masum sivillerin öldüğü sokak olayları ve çatışmaları ciddiye alındığı, bazı durumlarda hükümetleri koltuklarından ettiği mevzular oldukları için (ki öyle olması gerektiği için ) bu sahnenin ciddiyetini de bu anlamda ele almak gerekiyor. Oysa bu bölüm yayınlandığında sosyal medyadaki yansımaları, gayet olağan bir çatışma sahnesi olduğu yönündeydi.
İki sahneyi arka arkaya izleyelim.
Duygusal sahnelerden bahsetmemek ve en önemlisini esgeçmek olmaz: Frank’in son yürüyüşü… Dizinin en yenilmez ve her zaman bir çare bulabilecek karakteri Frank Semyon, son kaçışını başarıyla tamamlamıştır ve onu bekleyen sevgilisinin yanına gidecektir; lakin hiç beklenmedik anda yolu kesilir. Hayatın sonunda geçmişin bir film şeridi gibi gözlerin önünden geçmesi konusunu başarılı bir oyunculuk ve sinema tekniği ile gerçekleştiren ekip, bize de her hatırladığımızda üzdükçe üzen bu çok muazzam sahneyi bıraktı.
Listemizin de son sahnesi olan bu sahne, aynı zamanda ilk sezonun atmosferine en çok yaklaşan sahnelerden biri de olmuştu. Henüz 2.bölümde izlediğimiz sahnede Ray, cinayetle ilgili ulaştığı ilk adrese gidiyor. Evde gördüğü bazı eşyalarla olay tam daha da ilginç hale gelecekken, ürkünçlü maskeli abimiz pompalı tüfeğiyle ortaya çıkıyor: