2023 yılında Mylos Kitap tarafından yayımlanan Takris (Taha Y. Yüli) romanı, okuru bir cinayetin peşi sıra gelişen bir maceraya davet etmektedir. Romanın başkahramanları olarak tanımlayabileceğimiz Turizm Polisi komiserleri, Komiser Vasıf ve Komiser Salim’in macerası Taksim-Tünel hattında işlenen bir cinayetle başlar.
Cezbedici bir konu ve mekân seçimi okurun ilgisini ilk aşamada şüphesiz çeker. Ancak eseri polisiye edebiyat açısından ilginç kılan unsur bu mekân ve cinayet durumu değil, romanın içerisinde yer alan anlatım şekilleridir. Hemen kitabın başında epigraf olarak yer verilen Dante Alighieri alıntısı ile eserin kim yerlerinde mevcut “belirsize ilerleyiş” ifadeleri (bu noktada S. Kracauer’den ve Polisiye Roman: Felsefi bir İnceleme çalışmasından polisiyeye dair bir yöntem devşirme olduğu aşikâr) esas olarak yazarın polisiye bir eser kaleme alırken anlatısını felsefeyle de harmanlama çabası içinde olduğunu da biz okurlara işaret eder.
“Anlatı düzlemleri olarak baktığımızda Takris iç içe geçmiş kimi olaylardan, üst üste binen anlatı düzeylerinden oluşmaktadır, bir post-modern roman mantığı ile kaleme alındığını söylemek yanlış olmaz.“
Şunu ifade etmek gerekir ki, Taha Y. Yüli klasik polisiye roman kalıplarının dışına çıkarak okura bir bulmaca-roman, bir oyun-roman sunar. Dolayısıyla romanda oyunsu bir anlatım, kapalı anlatımlar, edebi göndermeler sıklıkla karşımıza çıkar. Bu da Selin Bak’ın da ifade ettiği gibi oldukça “olgun” bir kurguyla okura sunulmaktadır. Öyle ki, roman klasik polisiye okuru için bir yanıyla oldukça tanıdık diğer yanıyla oldukça yabancıdır. Birkaç örnek vermek gerekirse, romanda bir bölümde sözü geçen Portekizli bir genç grubunda yer alan bireylerin isimleri bir araya geldiğinde, esas olarak Portekizli yazar-şair Fernando Pessoa’nın farklı kimliklerini ifade eder.
Polisiye okurları için bir başka tanıdık öğe de hiç şüphesiz romanda yer verilen Bay Löro’nun Maceraları da, kapalı oda polisiyesinin en önemli isimlerinden Gaston Leroux’ya bir gönderme gibi alımlanabilir. Buna benzer çok sayıda oyunsu anlatım göze çarpıyor eserde…
Anlatı düzlemleri olarak baktığımızda Takris iç içe geçmiş kimi olaylardan, üst üste binen anlatı düzeylerinden oluşmaktadır, bir post-modern roman mantığı ile kaleme alındığını söylemek yanlış olmaz. Hatta işin ilginç yazı, yazar Taha Y. Yüli’nin, karakterlerin geçmişlerini basit bir şekilde vermektense iç monologlar ve “Hamiş”lerde anlattığı başka bir cinayet soruşturmasıyla vermesi, hayali edebi eserlerle karakterlerin kişiliklerini bağlaması ve “Telmih” olarak anılan bölümlerde iç monologlara yer vermesi oldukça değerdir.
Bu noktada dikkat çekilmesi gereken bir unsur da, yazarın sözcük seçimleri ve dili kullanım şeklidir. Diyebiliriz ki, eserin isminden de hareketle yazar sıklıkla dil ile oynamış ve bir ilk romanda beklenen açık anlatımdan ziyade oldukça kapalı bir anlatıma yönelmiş ve deyim yerindeyse okuru kendi oyununa katmaya çalışmıştır. (Bunu ne denli başardığı ise ayrıca bir tartışma konusudur.) Nitekim, “Takris” sözcüğü yazarın bir ilk roman aracılığı ile polisiye edebiyat dünyasına katılımını ifade etmesi açısından kıymetlidir.
Cinayet gizemini aydınlatma sürecinde Vasıf ve Salim’in zamana kavramından yola çıkarak, anlatının nihayete ermesi, eserin bir polisiye felsefesi dizgesi olarak da okunabilmesine olanak tanır. Hatta farklı farklı okumalara tabi tutulması da mümkündür. Kaldı ki, eserin bazı bölümleri “analeks” ve “proleks” mantığı içerisinde ilerlemekte, aynı sekansın açıklanmasına veya nedenlendirilmesine dair ipuçları barındırmaktadır…
Tüm bu açılardan bakıldığında, Takris’in edebiyat okurları için ilgi çekici bir eser olduğunu söylemek yanlış olmaz…