Son İntikam – Deniz Gürsoy

12 dakikalık okuma

Son İntikam, Deniz Gürsoy, Oğlak Yayınları-Maceraperest Kitaplar, 239 sayfa

Çikolata sevdalılarını ‘çokokolik’ olarak tanımlayan, yeme içme kültürü üzerine birbirinden lezzetli kitaplar yazan, Robert Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi mezunu, Yeditepe Üniversitesi’nde Gastronomi dersleri veren Deniz Gürsoy, gastronomide olduğu kadar polisiye yazımında da damağımda şahane bir lezzet bırakan yazarlardan. Komiser Nazlı Polisiyeleri adı altında yazdığı İlk İntikam, İkinci İntikam ve son kitabı Son İntikam gastronomi kitapları yanında yazdığı polisiyeler. Polisiye kitaplardaki erkek egemenliğine “Hooop!” diyerek çok güçlü, hafif manyak, alımlı, herkesi parmağında oynatabilecek kadar zeki ve oldukça tehlikeli bir kadın karakter yaratarak durdurdu.

Komiser Nazlı, Adıyamanlı bir ailenin iki çocuğundan biri. Bedir isimli eski anarşist, yeni işadamı babasını katlediyor. Annesi ve abisiyle kalan Nazlı yıllarca abisinin cinsel tacizine maruz kalıyor. Kimseye hatta annesine bile anlatamıyor. Karşı koyamadığı için kendisinden nefret etmeye başlıyor. Bu nefret zamanla yerini intikam duygusuna bırakıyor tabii. Diyarbakır Yetiştirme Yurdu’nda büyüyor Nazlı. Oradaki yurt müdürü onu seks kölesi gibi kullanmaya başlıyor. Nazlı zor şer büyüyor ve özel harekât polisi oluyor. Tunceli’den İstanbul Cinayet Büro’ya atanıyor. Scotland Yard’da eğitim alırken evleniyor ama kısa sürüyor evliliği. Yetimhaneden yakın arkadaşı olan gazete muhabiri Meryem ve seks işçisi Sibel’le aynı evde yaşıyor. Bir de ekip arkadaşı var; Komiser Yusuf. Kısa sürede bir aganigi durumları oluyor Yusuf’la.

Nazlı başarılı bir komiser olmasının yanında KARE Teşkilatı denen bir teşkilatın da üyesi. Nedir bu KARE Teşkilatı? Hükümetin emniyete çöreklenmiş paralel yapıyı çökertmek için temizliğe başladığı dönemde önce suçsuz insanlar hapishanelere atılıyor, ardından bu insanları hapse atanlar içeri tıkılıyor. Her iki süreçte de rahatsız olan vatansever birkaç üst seviye emniyet mensubu bir araya gelip KARE Teşkilatı’nı kuruyorlar. Teşkilata sadece babaları terör örgütleri tarafından şehit edilenler kabul ediliyor. Çünkü vatanı en fazla sevenlerin, vatanı uğruna babalarını kaybedenler olduğuna inanıyorlar. Kendi kanunlarını kendileri yazan bu teşkilat ‘Baba’ yönetiminde ‘Amca’, ‘Dayı’ ve ‘Abi’lerden oluşuyor. Nazlı dışında Komiser Yusuf ve Başkomiser Remzi de KARE üyelerinden. Üyeler erkek ya da kadın olsun hitaplar değişmiyor. Teşkilatın tek amacı, vatanın iyiliği ve güvenliği olduğundan bazen infazlar da gerçekleştirilebiliyor.

Tanışma kitabı İlk İntikam, maktulün ve failin kimliklerinin belli olmadığı korkunç bir cinayeti, dünya uyuşturucu trafiğinin kesiştiği Türkiye’yi, çocuk tacizcisi yetimhane müdürünü, polis teşkilatındaki köstebeği, bir gazeteciyi, bir eskortu, kadına yönelik şiddetle mücadele eden ve öfkesi giderek çoğalan genç bir polisi, emniyet teşkilatındaki gizli bir örgütü anlatıyor. Peki, neden adı İlk İntikam? Çünkü Nazlı ilk olarak babasını öldüren Bedir’i tek kurşunla yere serip başlıyor intikam serisine. Anlayacağınız üzere öldürülecek iki kişi daha var ve okunacak iki kitap daha. Bedir ölmeden önce sahip olduğu holdingi babasının kanının diyeti gibi Nazlı ve abisine bırakıyor. Nazlı şimdi hem bir polis hem teşkilat üyesi hem de oldukça başarılı bir holding sahibi. Holdingden gelen paraya asla el sürmüyor ve olduğu gibi KARE’ye aktarıyor. İkinci kitap İkinci İntikam’da ise Nazlı bu sefer yurt müdürünün peşine düşüyor. Hem intikamını alıyor hem teşkilatta hızla yukarı tırmanıyor hem de gizemli bir cinayeti aydınlatmaya çalışıyor.

Nazlı hakkında az çok bir fikriniz olduysa kitaba geçelim.

Son İntikam, Komiser Yusuf’un KARE adına büyük müteahhitlerden Ünal Zakiroğlu’nu infazıyla başlar. Yusuf görevini başarıyla tamamlar. Nazlı’nın başkomiseri aynı zamanda teşkilatın Dayılarından olan Başkomiser Remzi, teşkilat adına Yusuf’un gerçekleştirdiği infazın soruşturmasını emniyet adına yine Yusuf’a verir. Nazlı’ya ise üç ay önce ayva yerken boğulup ölen Profesör Melike Altındağ dosyasını verir. Profesörün yakın arkadaşlarından biri savcılığa gidip bu ölümün cinayet olduğuna dair iddiada bulununca dosya yeniden açılır. Nazlı dosyayı alır almaz çalışmaya başlar. İlk olarak adli tıbbın kapısını çalar. Doktor Selami ile görüştüğünde dosyadaki otopsi raporunun sahte olduğu ortaya çıkar. Gerçek raporda ağız ve burnundan soluk alması engellenerek öldürüldüğü yazdığından artık olayın kaza değil, cinayet olduğu da ortaya çıkar. Adli tıptan çıkan Komiser Nazlı ihbarda bulunan profesörün arkadaşı Sebahat Hanım’la görüşüp kendisinden randevu alır. Sebahat Hanım önce, öldürülen Melike Hanım’ın bilgisayar işleri için tuttuğu Çağrı adındaki gençle görüşmesinin doğru olacağını söyleyince Nazlı gençle görüşmeye gider.

Çağrı, Melike Hanım’ın el yazması bir kitap bulduğunu, bu kitapta hangi şifalı bitkilerin nelere iyi geldiği gibi bilgilerin olduğunu, kitabın Osmanlıca yazıldığını anlatır. Osmanlıca tercümesi için Erkan Saral isimli Osmanlıca hocasına götürdüğünü söyler. Kitabı Melike Hanım’ın bilgisayara geçirmesi için kendisine verdiğinden sadece Erkan Saral’ın bir de o zamanki kız arkadaşı Dilek’in haberinin olduğunu da belirtir. Kitabın artık kendisinde olmadığını çünkü iki kişi tarafından dövüldükten sonra kitabın kendisinden çalındığını da ekler. İşin ilginci sevgilisi Dilek ve Osmanlıca hocası Erkan Saral da sırra kadem basmışlardır. Çalanların kitabı okuyamayacağını çünkü şifreli yazıldığını, şifrenin ne olduğunu da bilmediğini anlatır.

Nazlı görüşme sonrasında birçok doktorun, onkoloğun, ilaç firmalarının bu kitabın peşinde olduğunu öğrenir. Artık ilk işi kayıp kitabı bulmaktır. Ama kitabın peşine düşünce yolu, adını hiç duymadığı ve çok tehlikeli bir tarikatla kesişir. Kitap, tarikat şeyhinin elindedir. Üstelik bu tarikat, Yusuf’un teşkilatın emriyle gerçekleştirdiği infazda öldürdüğü Ünal Zakiroğlu’nun holdingine sızmıştır. Nazlı hem teşkilat adına işlenen cinayetin hem de soruşturduğu dosyanın kesişmesinden rahatsız olur ama öyle bir plan yapar ki hem kitabı bulacak, hem profesörün katilini yakalayacak hem de öldürülen işadamının şirketini kendi holdingine katacaktır.

Holdingi büyütmesi demek teşkilattaki konumunun yükselmesi demektir ve en büyük ideali de budur. En önemli kazanımını yazmayı unutuyordum neredeyse, ki yazmayı en sevdiğim detaylar bu aşk meşk işleri aslında. İlişkilerinin ne uzadığı ne kısaldığı Yusuf’u da sepetleyip umulmadık biriyle yeni bir aşka da yelken açar. Komiser Nazlı soruşturduğu bu dosyanın yanında son intikamını alacağı tacizci abisini de aramaktadır. Bunun için de bir dostundan yardım ister. Holding kendilerine bırakılınca abisinin ortaya çıkacağını ummuştur ama abisi bunca paraya rağmen ortaya çıkmamıştır. Arkadaşı kısa zaman sonra abisini bulur ama öğrenecekleri Nazlı’yı çok şaşırtacaktır.

Nazlı son intikamını alırken yazar Deniz Gürsoy, günümüz Türkiye’sine kitap sayfasından bakma fırsatını sunuyor. Okurken eminim tanıdık detaylar bulacaksınız. Çok fazla karakter olmasına rağmen hepsi ete kemiğe bürünüyor ve hiç kafa karıştırmıyor. Tüm karakterler de rolünü oldukça güzel oynuyor. Kitabın adının Son İntikam olması nedeniyle son kitap olduğunu düşündüm, bu nedenle biraz mutsuzum. Nazlı’nın alacak başka bir intikamı kalmadı ama Deniz Gürsoy, “Sen intikam bul, ben yazarım,” derse benim alınacak en az beş kitaplık intikamım var. Benimkileri de alsın, biz de Komiser Nazlı ya da Nazlı ‘Amca’nın maceralarını keyifle okumaya devam edelim. Evet, burada spoiler verdim. ‘Dayı’ olan Nazlı artık bir ‘Amca’. Kalemine ve zihnine sağlık Deniz Gürsoy.

Selin Bak

1981 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi’ nde Hemşirelik okudu. Polisiye merakı gençlik yıllarında (hala çok genç, ortaokul yılları diyelim) Agatha Christie ile başladı. Galiba yapmak isteyip de yapamadıklarını okumak (cinayeti çözmek değil işlemek kısmından bahsediliyor) kendisine garip bir tatmin duygusu vermiş olacak polisiye dışında başka bir tür okuyamaz oldu. En
sevdiği yazarların Türk yazarlar olduğunu her zaman gururla söyler. Çok polisiye okur, çok polisiye dizi ve film izler, fazlaca cinayet kurguları yapar. Aslında çok da yazar ama çaktırmaz. Bu biyografiyi yazarken hayatında enteresan bir şey olmadığını fark eden Selin, hemşirelik yapmaya ve Trabzon’da yaşamaya devam ediyor, şimdilik...

Önceki Hikaye

'Kan Meselesi' Raflarda

Sonraki Hikaye

'Komiser Montalbano Serisi'nin Yeni Kitabı 'Keman Sesi' Geliyor

En Son Yazılar