Ödüllü yönetmen Oliver Stone ile Joseph Gordon-Levitt’i buluşturan ve gerçek bir hikâyeyi anlatan “Snowden: Dünyanın En Çok Aranan Adamı” Türkiye’deki vizyon tarihi için gün sayıyor.
3 Oscar ödüllü Oliver Stone, 21. yüzyılın en kutuplaştırıcı figürlerinden birine, Amerikan istihbarat tarihinin en geniş kapsamlı güvenlik ihlalinin sorumlusu olarak bilinen Edward J. Snowden’ın hikâyesine ürükleyici bir bakış sunuyor.
Snowden, 6 Ocak 2017’de Türkiye’de gösterime girecek.
Snowden: Vatan Haini mi Kahraman mı?
Edward Snowden’ın CIA’e girmek istemesinin en büyük sebebi, ülkesinin dünyada bir fark yaratmasına yardımcı olmaktı. Amerikan hükümetinin güvenlik adı altında e-postalara, sosyal medya hesaplarına, cep telefonu mesajlarına, hard disklerinize, kredi kartı ekstelerinize ve hatta masanızın üzerinde duran bilgisayar kamerasına kadar erişebildiğini öğrendi.
İnternetin hudutsuz dünyasında hükümetler için gizli hesap diye bir şeyin olmadığını ve tüm bunların gizli kanunlarla yasallaştırıldığını 2013 yılı Haziran ayında tüm dünyaya duyurduğu gün, “Amerikan tarihinin gördüğü en büyük vatan haini” ilan edilirken aynı zamanda da bir kahramana dönüştü.
Üzerine kitaplar yazılan, belgeseli Oscar kazanan Eward Snowden’ın gerçek hikâyesi, bu kez Oliver Stone yönetmenliğinde Joseph Gordon-Levitt, Shailene Woodley, Melissa Leo, Nicholas Cage, Zachary Quinto, Tom Wilkinson’un bulunduğu ödüllü oyuncu kadrosuyla karşımıza çıkıyor.
Snowden’ın Konusu
2013’te Edward Snowden (Joseph Gordon-Levitt) NSA’deki işini mümkün olan en sakin biçimde bırakır. Gazeteci Glenn Greenwald (Zachary Quinto), Ewen MacAskill (Tom Wilkinson) ve sinemacı Laura Poitras (Melissa Leo) ile buluşma ayarlayarak ABD hükümetinin devasa boyutlardaki siber denetim programlarını açığa çıkarmak üzere Hong Kong’a uçar.
Üstün programcılık yeteneklerine sahip üst düzey istihbarat uzmanlarından olan Ed, sadece yabancı ülkeler ve terör grupları hakkında değil, sıradan Amerikalılardan da kullanmakta oldukları bütün dijital iletişim kanallarından alınan bilgilerden oluşan büyük çaplı sanal verinin toplanmakta olduğunu keşfetmiştir. İstihbarat camiasındaki işi ile gözleri açılan Snowden, suiistimallerin bütün gerçekliğini açığa çıkaracak yüz binlerce gizli dosyayı titizlikle toplar. Uzun süreli ilişkisi Lindsay Mills’i (Shailane Woodley) ardında bırakır ve prensipleri doğrultusunda hareket etme kararı alır.
Snowden, ülkesine hizmet etmek isteyen muhafazakâr, genç bir vatanseverin nasıl tarihi bir muhbire dönüştüğünü ve bunun arkasında yatan güçleri inceliyor. Devletlerin vatandaşını koruma adı altında kişi özgürlüklerini ne kadar ihlal edebileceği hakkında kışkırtıcı sorular sorarken Edward Snowden’ın bilinmeyen öyküsünü gözler önüne seriyor.
Sıradışı Yönetmen Oliver Stone İmzası ve Filmin Çarpıcı Hikâyesi
Platoon, JFK, Natural Born Killers ve Wall Street gibi çeşitli tarzlardaki beğeni toplamış filmleriyle Oliver Stone, kariyerini Amerikan kültürünün önemli noktalarını inceleyerek geçirdi. Vietnam Savaşından 11 Eylül’e kadar, filmlerinde kişisel olduğu kadar evrensel de olan tartışmalı konuları cesurca ele aldı. Edward Snowden’ın hikâyesi, Stone’un yüksek makamlardaki riyakârlıkları ortaya çıkarmadaki ustalığı için adeta biçilmiş kaftan olarak çıktı karşısına.
Yeri göğü sarsan açıklamalarından önce Edward Snowden her yönüyle kendini Amerikan hükümetine yardıma adamıştı. Devlet hizmetine adanmış bir ailede büyüdü ve ilk iş olarak seçilmiş Özel Kuvvetler’e ve Irak Savaşına katılma hedefiyle orduya yazıldı. Orduda, idmanlar sırasında geçirdiği bir kaza nedeniyle bacakları kırılan Snowden, yarış dışı kalmıştı. Sonrasında ise CIA’de ve NSA’de bir kariyere yöneldi.
Oliver Stone, Snowden’ın hikayesinde henüz kamuya ifşa edilmemiş ne gösterebileceğini düşündü. Halihazırda Snowden’ın yolculuğunu anlatan Oscar kazanmış bir belgesel (Citizenfour), olay üzerine yazılmış birkaç kitap vardı.
Stone’un kendi sözleri ise şöyle: “Ed’in zihninde olanları incelemek istediğime karar verdim, onu tüm bunları insanlara anlatmak zorunda hissettiren şey neydi? Ve bedelini biliyor muydu?”
Edward Snowden’ın Rus avukatı Anatoly Kucherana, Stone’un yapımcısı Moritz Borman ile irtibata geçti. Kucherana, bir kurgu hikâye yazmıştı ve Stone ile görüşüp romanının filme uyarlanışı hakkında konuşmak istiyordu. Avukat ile ön görüşmelerin ardından Snowden’ın kendisi ile tanışmak için Stone, Moskova’ya uçtu.
“Başta kurgu üzerinden gidip gitmeyeceğimizden emin değildim,” diye açıklıyor Stone. “Hikâyenin iskeletini arıyorduk. Onunla konuşup biraz daha bilgi sahibi olunca kafamda bir taslak hikâye canlandı ve nasıl bir yol izleyebileceğimi gördüm.”
Yapımcılar sonunda hem Kuchenera’nın kitabını hem de Guardian muhabiri Luke Harding’in olayları ifşa eden gazetenin gözünden anlattığı The Snowden Files‘ı kullanmaya karar verdi. Snowden’ın yardımlarıyla Stone daha önce de kendisiyle birlikte Stuart Cohen’in The Army of the Republic romanının sinema uyarlaması üzerine çalıştığı, Tommy Lee Jones filmi The Homesman‘in yetenekli genç yazarı Kieran Fitzgerald ile bir senaryo üzerine çalışmaya başladı.
Fitzgerald için Stone ile çalışmak unutulmaz ve paha biçilemez bir deneyim: “Oliver tanıdığım gerçek anlamda en tutkulu insanlardan biri,” diyor. “Ortalığı karıştırmak isteyen daha çok Oliver Stone’ların olmaması üzücü. Böyle bir hissizlik çağında kendisiyle çalışabildiğim için çok şanslıyım.”
O sırada Fitzgerald hacker dünyası üzerine bir HBO dizisi için Berlin’deydi. Snowden’a yardım etmiş belgeselci Laura Poitras ve gazeteci Jacob Appelbaum ile çoktan tanışmıştı. “Mükemmel bir zamanlamaydı,” diyor senarist. “Bunun, yazacağım en önemli hikâye olacağını düşündüm. O yüzden hemen evet dedim. Bir hafta sonra Moskova’da Edward Snowden ile oturuyordum.”
Beklenildiği üzere Snowden, film yapımcılarına başta temkinli yaklaşıyordu. “Bir film anlaşması peşinde değildi,” diyor Stone. “Daha ziyade avukatı, davasını desteklemek için bir film yapmak istiyordu ve benim bu iş için doğru adam olduğumu düşünmüştü. Uzun, sürüncemeli bir süreçti. Aynı zamanda oldukça gergindi çünkü Glenn Greenwald da -ki kendisine saygımız sonsuzdur- olay üzerine bir kitap yazmıştı ancak bu kitap daha çok yasal dökümanlardan oluşuyordu. Bizse olayın hikayesiyle ilgileniyorduk.”
Stone ve Fitzgerald, NSA’in iç dinamikleriyle ilgili yapılmış en doğru filmi yapmak için teknik uzmanlara, danışmanlara ve hatta NSA’i ifşa etmiş William Binney ve Thomas Drake gibi ünlü isimlere de danıştılar. “Snowden’ın sözlerini basitleştirmemek, Oliver ve benim için çok önemliydi,” diyor Fitzgerald. “Seyircinin, Ed, onun iş arkadaşları ve üstleriyle konuşmalarına inanmasını istedik.”