Özel Röportaj: Dedektif Kenneth L. Mains

36 dakikalık okuma

Kenneth L. Mains, eski bir deniz piyadesi ve aynı zamanda Narkotik ve FBI bünyesinde sivil polis olarak görev yapmış birinci sınıf bir dedektif, çözülememiş vakalar uzmanı. 2013’te özellikle çözülememiş vakalar konusunda, alanında uzman biliminsanları, dedektifler ve araştırmacıların katılımıyla özel bir örgütlenme oluşturabilmek amacıyla American Investigative Society of Cold Cases’ı (AISOCC) kurdu. Dedektif Mains ile kariyerini ve AISOCC’u konuştuğumuz bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisi, tüm okurlarımıza selamlarını ilettiğini belirterek sorularımıza samimiyetle cevap verdi.

Dedektif Mains; faili meçhul vakalar, kayıp kişiler ve çözülememiş cinayetler sözkonusu olduğunda ABD’deki en iyi dedektiflerden biri olarak adlandırılıyorsunuz. 20 sene boyunca polis teşkilatında görev yaptınız, ardından ceza hukuku alanında eğitiminizi tamamladınız. Kariyerinizi nasıl inşa ettiğinizi bizimle paylaşır mısınız?

Her şey, hedeflerimin peşinden koşmamla başladı açıkçası. Bu hedeflerin çoğu da küçükken babamla Çözülememiş Gizemler programını izlerken şekillendi. Gerçek suç hikâyelerini okuyordum ve sadece gizemleri değil, bu gizemlerin ardında gizlenen kişileri de merak ediyordum. Nasıl bir çocukluk geçirmişlerdi, ev hayatları nasıldı, beyinleri yeni bir bilgiyi nasıl işliyordu, bu gibi konuları her zaman merak ediyordum.

17 yaşındayken Deniz Piyade Teşkilatı’na katıldım; burası bana disiplinin ne olduğunu ve azametten korkmamam gerektiğini öğretti. Teşkilattan ayrıldıktan sonra koleje yazıldım ve cezai adalet alanında eğitimimi tamamladıktan sonra mezun oldum, ailemden ilk defa bir kolej mezunu çıktı böylece. Sonrasında polis teşkilatına katıldım, çoğunlukla devriye memuru olarak görev yaptım. Bir süre sonra sivil polis olarak narkotik birimine geçtim ve en nihayetinde FBI bünyesinde sivil polis olarak çalıştım. 2008’de resmi olarak çözülememiş vakalar üzerinde çalışmaya başladım ve o zamandan bu yana faili meçhul vakalarla ilgilenmeye devam ediyorum.

Faili meçhul vakalara nasıl ilgi duymaya başladınız? Zannediyorum dikkatinizi çeken ilk vaka Dawn Marie Miller vakasıydı. Bu süreci biraz anlatır mısınız?

Faili meçhul vakalara ilgim, bilinmeyene duyduğum doğal bir merakın sonucu. Bir şeyleri bilmemeye dayanamıyorum. Örneğin D.B. Cooper’aveya Jimmy Hoffa’ya ne oldu? Billy the Kid aslında Brushy Bill Roberts mıydı ya da Martha Moxley’yi kim öldürdü? Gerçekleri ortaya çıkarmaya duyduğum ilgi ve merak, beni araştırmaya iten güç aslında.

Dawn Miller vakasında asıl dikkatimi çeken şey ise şuydu; polis departmanındaki hiç kimsenin, gerçekten hiç kimsenin bir kadının kayıp olduğundan haberi yoktu. Bu beni fazlasıyla rahatsız etti. Sistem tarafından tamamen unutulmuştu ve bu bende büyük bir hüsran yaratmıştı. Ailesini düşünüyor ve onlar için üzülüyordum. Dawn’ın ölü ya da diri nerede olduğunu bulmak ve vakayı çözebilmek için elimden gelen her şeyi yapmak istiyordum.

Daha sonra Gail Louise Matthews vakasıyla ilgilenmeye başladınız. Üstlerinize, vakayı en azından kendi özel zamanınızda incelemek istediğinizi belirttiniz ve izin alamayınca da istifa ettiniz. Bu vaka üzerinde çalışabilmek için çok daha düşük bir maaşa razı olarak ilçe dedektifi olarak çalışmaya başladınız. Sizi bu kararı almaya iten şey neydi?

Dawn Miller vakasını çözmüştüm ve sıradaki zorlu göreve odaklanmıştım ki bu da Gail Matthews ve Tamara Berkheiser davasıydı. İkisi de dövülmüş ve boğulmuştu, ardından boğazları kesilmişti. 23 yaşında bekâr bir anneden ve 5 yaşındaki kızından bahsediyoruz. Bunu kesinlikle hak etmemişlerdi. Vaka üzerinde çalışmak istedim çünkü davayla ilgili çalışan başka hiç kimse yoktu!

Bir önceki vakadaki başarıma rağmen bu davayla ilgilenmeme izin verilmeyince inanılmaz bir kızgınlık hissettim. Başka bir vakanın daha adaletin çatlakları arasında kayıp gitmesine nasıl izin verirdiniz? Bu vaka üzerinde çalışmak isteyen ve daha önce de benzer vakalarla başarılı soruşturma süreçleri yönetmiş birisinin gerçeği ortaya çıkarabilme çabalarına neden engel olurdunuz ki? Mantığım bunu hiçbir şekilde almadı. Polis departmanından ayrıldım ve sonrasında bölge savcısı tarafından özellikle Gail Matthews vakasını araştırmak için işe alındım.

Para önemli değildi. Beni motive eden ya da mutlu eden şey asla para olmadı. Sadece sevdiğim işi yapmak ve kurbanların ailelerine yardım etmek istiyordum. Onlar sadece umutları olsun istiyorlardı ve ben de onlara bunu vermek için çalıştım.

Çözülememiş vakaları “Cold Case” olarak adlandırıyorsunuz. Bir vaka nasıl bu hale geliyor, neden “soğuyor”?

Üzerinde uğraştığınız vaka bir süre sonra soğur çünkü ipuçları bir yere varmaz, kanıtlardan bir şey elde edemezsiniz ya da bazen dedektifler ilgilerini yitirir. Bu vakalar varken yenileri de gelmeye devam eder, tabii ki dedektifler bu yeni vakalarla da ilgilenmek zorunda kalır ve bazı vakalar maalesef bu şekilde rafa kalkar.

“Farklı bakış açıları, yeni bir çift göz tarihte binlerce vakayı çözmüştür.”

2003 yılında, çözülememiş vakaları araştırabilmek için dünyaca ünlü bir organizasyon olan American Investigative Society of Cold Cases’ı (AISOCC) kurdunuz. Çözülememiş vakaların üstesinden gelebilmek için hep birlikte çalıştığınız muhteşem bir takımınız var. Bu organizasyonu kurmaktaki niyetiniz neydi, bu fikir nasıl şekillendi?

AISOCC, Mart 2013’te kuruldu ancak böyle bir organizasyon fikri yaklaşık dört yıl öncesine, dedektif olduğum zamana dayanıyor. 1994 senesinin faili meçhul vakası yani Gail Matthews ve 5 yaşındaki kızı Tamara Berkheiser cinayetini araştırıyordum ve tamamen köşeye sıkışmıştım. Elimdeki ipuçlarının sonu hiçbir yere çıkmamıştı, kanıtlar değerli olabilecek herhangi bir sonuç üretemiyordu. Bu, bir dedektifin korkulu rüyasıdır, felaket bir duygudur. Kaybolmuş, perişan, başarısız ve yalnız hissedersiniz.

Yardım için başvurabileceğim hiç kimse ve hiçbir yer yoktu çünkü hiç kimse ya da hiçbir oluşum bu vakaya benim kadar zaman ayırmamıştı, aynı zamanda benim kadar istekli de değillerdi. O yüzden neden umurlarında olsun ki? Emin olduğum tek bir şey vardı; bu vakayı tekrar çekmeceye tıkmayacaktım. Zaten en başında böyle yapıldığı için faili meçhule dönmüştü. Yardım edebileceğini söyleyen insanlar vardı ancak vakadaki dokümanların hacmini görünce heveslerini kaybediyorlardı.

Spordan zevk alan bir insan için AISOCC’u kurmak ve işler hale getirmek, suç ve suçlularla savaşan bir yıldız takım kurmak gibiydi. Ben bir kolej için çok iyi bir Amerikan futbol takımı kurmaya benzetiyorum bunu. Kurduğum organizasyona katılmalarını ve takımımın bir parçası olmalarını ümit ederek yetenekli insanları ikna etmeye çalışıyordum.

Takımımın ilk başta şu kişilerden oluşmasını istiyordum; deneyimli bir cinayet dedektifi, bir DNA uzmanı, bir suç profili uzmanı, olay yeri inceleme uzmanı ve rekonstrüksiyonist yani olay yerini tekrar yaratan bir uzman, bir adli psikiyatr, psikolog ve aynı zamanda da bir adli patolog. Bu takımı kurduktan sonra genişletebilirdik ve öyle de oldu.

Tüm hayatım boyunca çözülemeyen gizemleri ve gerçek suç hikâyelerini takip etmiş biri olarak, çözülememiş vakaların soruşturması sözkonusu olduğunda alanında en iyi uzmanları biliyordum. O zamanlar tanımadığım başka uzmanları da araştırdım, onları da istiyordum çünkü yardım etmek için hissettikleri tutku ve azim benimki kadar büyüktü. Yayımladıkları makaleleri okudum, iş arkadaşlarıyla görüştüm ve haklarında çıkan gazete haberlerini araştırdım.

İşlerinde iyi olduklarından emin olduğum profesyonelleri bulduktan sonra telefon ya da mail yoluyla kendilerine ulaştım ve niyetimden bahsettim. Çözülemeyeni çözmeye adamış, suçla savaşan bir yıldız takımının ve aynı zamanda bu tek ve elit organizasyonun bir parçası olmak isteyip istemediklerini öğrenmeye çalıştım. İletişime geçtiğim neredeyse herkes bu girişimin bir parçası olmak istedi çünkü onlar da en az benim kadar bu vakalarla ilgili istekli ve ilgiliydi.

AISOCC’u çözülememiş vakalar konusunda bağımsız bir kurum haline getirebilmek her zaman hayalim ve amacım oldu. Polis teşkilatının, elindeki çözülememiş vakaları uzmanlara teslim ettiği ve bu vakaların üzerinde üstünkörü değil, gerçekten çalışıldığı bir kurum olmalıydı. Bu kurum bünyesinde adli bilimcileri, davranış bilimcilerini, akademik uzmanları, hukuk uzmanlarını, araştırma görevlilerini, adli tıp hukuku profesyonellerini barındırmalıydı ve bu uzmanlar kanun görevlilerine vakayla ilgili yardım etmeliydi. Tabii yardım derken şunlardan bahsediyorum; soruşturma stratejileri, sorgu ve görüşmeler, hukuki konular, araştırma, davranışsal profil çıkarma ve kanıtların adli bilimcilerimiz tarafından bizzat ele alınması.

Bir sonraki misyonumuz, AISOCC’un bu vizyonunu Kongre’ye taşımak ve bu kurumu resmi bir çözülememiş vakalar kurumu haline getirmek. Bu girişim aynı zamanda AISOCC’un Birleşik Devletler’deki çözülememiş vaka bolluğuyla mücadele edebilmesi adına bölgelere yayılmasına da katkıda bulunacak. Kanun adamları çözülememiş vakalarla ilgili yardım alacaklar ve böylece diğer davalarla da ilgilenebilecekler. Bu kurum sayesinde bir dava çözülene kadar farklı gözlerin incelemesinden geçecek. Böyle bir girişim sözkonusu olduğunda hâlâ gidilecek çok yolumuz var ancak bu girişim, çözülemeyen davaların ele alınış biçimleriyle ilgili devrim niteliğinde bir atılım olacak.

The American Investigative Society of Cold Cases (AISOCC) kâr amacı gütmeyen, tek misyonu faili meçhul suçları çözmek olan, gönüllü ve profesyonel araştırmacılardan oluşan bir organizasyon. Çözülememiş davalar için olay yerinin yeniden oluşturulması, olay yeri değerlendirmeleri ve suçları aydınlatabilmek için tümevarımcı ve tümdengelimci profilleme ve mantık yürütme gibi soruşturma taktikleri kullanıyoruz. Özetlemek gerekirse kanun kurumlarına mensup profesyonellere ellerindeki vakada ilerleyebilmeleri için öneri ve tavsiyelerde bulunuyoruz.

Eğer polis ya da başka bir kanun teşkilatına mensupsanız ve elinizde çözülememiş bir vaka varsa profesyonel bir inceleme için bize başvurun. En önemli şeyi yapmak için yani vakayı çözmek için gururu ve egoyu bir kenara bırakın. Farklı bakış açıları, yeni bir çift göz tarihte binlerce vakayı çözmüştür. Ne olduğunu ve bundan kimin sorumlu olduğunu tespit edebilmek adına olay yerinin yorumlanması, faillerin profillerinin çıkarılması, suç öncesi ve sonrası stres etkenleri ve mağdur bilimi inanılmaz önem taşıyor. Bizim yaptığımız da bu zaten. Kanun görevlilerine yeni bir çift göz sunuyoruz, ki bu gözler dünyanın çözülememiş vakalar konusunda uzmanlaşmış en yetenekli ve tecrübeli araştırmacılarına ait.

Bir vakanın kabul edilme, değerlendirilme ve çözülme süreci nasıl ilerliyor?

Polis teşkilatı mensupları ya da kurbanların aileleri bizimle iletişime geçer. Biz sadece resmi kurumlardan gelen vakaları kabul ederiz çünkü onlar gerçeklere vâkıftır. Sonuçta biz de önerilerimizi gerçekleri gözden geçirip yaparız. Tabii resmi teşkilatların yardımımızı istemediği durumlarda kurbanların ailelerinin seçenekleri de bulunuyor. Çeşitli üniversitelerde, aile bireylerinin isteği üzerine vakalarla çalışabilecek öğrenci grupları var. Bu grupların elinde her zaman polis raporları gibi gerçek bilgiler bulunmuyor ancak yine de aile için bir umut teşkil ediyor.

Resmi kurumlar, AISOCC’a vakaları dijital formatta teslim eder. Biz bu bilgileri yüksek güvenlikli sunucularımıza yükleriz ve bilgiler buradan Danışma ve İnceleme Kurumu üyelerine iletilir. Ardından teslim tarihi belirleriz ve bu süre zarfında üyelerimiz vakayı inceler ve çıkardıkları sonuçları yönetim kuruluna sunar. Başkan yardımcımız Chris Kunkle bu sürecin meşakkatli bölümünde görev alır; tüm fikirleri ve önerileri, bir rapor haline getirir ve biz de bu raporu vakayı bize sunan kuruma teslim ederiz.

Resmi güvenlik teşkilatları neden sizinle iletişime geçmeli?

Bizimle iletişime geçmeliler çünkü üzerinde çalıştıkları vakalarla ilgili farklı bakış açıları sunabiliriz. Organizasyonu şekillendirirken benim için önemli olan da buydu zaten. Ekipteki tüm uzmanlar yani medikolegal konularla ilgilenen uzmanlar, profilleme uzmanları, adli tıp doktorları, cinayet dedektifleri vs. vakaya farklı gözlerle bakar ve farklı çıkarımlar yaparlar ki özellikle çözülememiş bir vakaya bu şekilde bakmak gerekir. Ayrıca bir vaka uzun zamandır çözülememişse mutlaka yardım almalısınız. Bir ipucunun ya da kanıtın birdenbire kendini göstermesini beklemek hem kurbana hem de kurbanın ailesine büyük haksızlık. Beklemek yerine yardım istemelisiniz.

Kurbanların ailelerinin de sizinle iletişime geçmek istediğini belirttiniz. Onlardan gelen vakaları kabul ediyor musunuz? Ailelerin sizin üzerinizde kişisel olarak nasıl bir etkisi var?

Kurbanların aileleri bizimle her zaman iletişime geçiyor, haftada en az 25 e-posta alıyorum onlardan. Ailelerden gelen vakalarla bazen AISOCC adına değil ama kişisel olarak ilgileniyorum ya da üniversitelerdeki öğrenci gruplarımıza yönlendiriyorum.

Ailelerin bendeki etkisini tahmin bile edemezsiniz. Yaptığım her şeyi onlar için yapıyorum çünkü ruhlarında açılan boşluğu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Bu boşluğu ben de görüyorum, hissediyorum, bu nedenle onlara bir çözüm sunmak istiyorum. Onların tek isteği ise bir umut. Sevdikleri kişilerin birilerinin umurunda olduğunu görmek istiyorlar, onların unutulmadığını bilmek istiyorlar. Ben de asla unutmam.

AISOCC bünyesinde çalışan uzmanlarınızın ne gibi vasıfları var ya da olmalı?

Tüm uzmanların kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili belirli niteliklerde olması gerekiyor elbette ancak benim için en önemli vasıf, tutku. Bu insanlara yardım etmek istemelisiniz.

Bir vakayı incelerken ne gibi metotlar kullanıyorsunuz, nasıl bir yol izliyorsunuz?

Bu süreç benim için kişisel olarak 10 adımdan oluşuyor.

1. Arka plan: Nasıl bir vakayla karşı karşıyayım, bunu araştırıyorum.

2. Polis raporları ya da araştırma: Polis raporlarını adeta bir romanmış gibi okuyorum, böylece karakterler kafamda oturuyor ve ben de onları hayalimde canlandırabiliyorum. Ardından rapora geri dönüp tekrar okuyorum. Bu sefer, midemi bulandıran her detayı not alıyorum. Bir saniyeliğine de olsa duraksamama neden olan, bir şekilde normal gelmeyen her detayı göz önünde bulunduruyorum. Bu detayları da not aldıktan sonra geri dönüp tüm raporu tekrar okuyorum ta ki kafamda oturmayan detaylarla dolu bir rapor elimde olana kadar. Soruşturma sürecime bu şekilde başlıyorum.

3. Viktimoloji yani mağdur bilimi: Sözkonusu kurbanı, kendisinden bile iyi tanımanız gerekiyor. Ailesiyle, arkadaşlarıyla, çalışma arkadaşlarıyla, komşularıyla konuşmanız gerekiyor. Kurbanı tanıyan, eğilimlerine aşina olan herkesle iletişime geçiyorum.

4. Kriminal profilleme: İşlenen suça ve olay mahalline bakarım ve iyi bir değerlendirme yapabilmek adına tümevarımcı ve tümdengelimci profilleme yöntemlerini kullanırım.

5. Zaman çizelgesi: Suç, kurban ve şüphelilerle ilgili zaman çizelgesi çıkartırım. Daha sonra bunları birbirleriyle karşılaştırarak nelerin uyup uymadığını bulmaya çalışırım.

6. Şüpheli bilimi: Mağdur bilimiyle tıpatıp aynı, sadece incelediğiniz kişi kurban değil, şüpheli ya da şüphelilerden biri.

7. Tekrar görüşmeler: Çözülemeyen bir suç vakası sözkonusu olduğunda aradan geçen zamanı göz önünde bulundurmak gerekir. Bu süre zarfında bağlılıklar, ittifaklar, ilişkiler değişir. Evlilikler başarısızlıkla sonuçlanır, birliktelikler çatlamaya başlar. Bu gibi nedenlerle çözülememiş bir vakayı araştıran uzman tüm bunların avantajlarından yararlanmalıdır. Şahitlerle, vakayla ilgilisi olan herkesle tekrar görüşmeler yapılır. Kendinizi düşünün; sizin için yirmi beş sene önce büyük önem taşıyan olgular, olaylar ya da duygular bugün bambaşka şeyleri temsil edebilir.

8. Kanıt: Kanıtların kesinlikle tekrar incelenmesi ve bu incelemenin de gen bilimi gibi son teknolojilerden faydalanılarak yapılması gerekir. Touch DNA dediğimiz yöntemle olay yerinde bırakılmış en ufak DNA kalıntısı bile tekrar incelenir.

9. Çıkarım: Bu noktaya kadar öğrendikleriniz sayesinde şüphelilerle ilgili çıkarımlar yaparak bir havuz oluşturursunuz. Örneğin soruşturmanın başında yirmi şüpheli varken bu sayı beşe düşebilir. Bu noktada en azından ilerleme kaydetmişsinizdir ve elinizdeki beş şüpheliye yoğunlaşabilirsiniz. Burada amacınız, düşük olasılıklardan yüksel ihtimaller çıkarabilmektir.

10. Sonuç: Bu adımların sonrasında geriye kim ya da kimler kaldıysa bu kişi ya da kişiler elinizdeki vakanın muhtemel failleridir.

AISOCC şu anda kaç vakayla ilgileniyor? Bugüne kadar hangi vakalarla ilgilendiniz ve bunlarla ilgili bir çözüme ulaşabildiniz mi?

Bir yılda genellikle beş vakayla ilgileniriz. Bunların hangi vakalar olduğunu söylemek AISOCC’u temsilen bana düşmez açıkçası. Hangi davaların çözüme ulaştığını da çoğu zaman bilemeyiz. Biz, araştırmalarımız sonucunda bulduklarımızı yetkililerle paylaşırız ve sonrasını onlar devralır. Bizim işimiz bittikten sonra vakanın akıbeti polis teşkilatının elindedir.

AISOCC olarak her yıl bir konferans düzenliyorsunuz. Bu konferanstan bahseder misiniz?

Bu konferansları sadece kanun güçlerini değil, halkı eğitmek için de düzenliyoruz. Bu konferansları halka açık organize ediyorum çünkü bana kalırsa halkın da en az polis kadar bir vakayı çözebilme gücü var. Bu seneki konferansımızda çeşitli konuşmacılarımız var. Örneğin Dianne Lake, Manson ailesinin bir üyesi. Son 30 senedir Amelia Earhart’ın ortadan kaybolmasını araştıran Ric Gillespie konuklarımız arasında. D.B. Cooper’ın ortadan kaybolmasını araştıran Tom Kaye de konuğumuz. 1978’de Chi Omega House’da Ted Bundy’nin kanlı saldırısından sağ çıkmayı başaran Kathy Kleiner da konuşmacılar arasında. Bundy, Kathy’nin çene kemiğini üç yerinden kırmıştı. Bu isimlerin yanında ilk AISOCC üyelerinden Dr. Henry Lee ve Dr. Cyril Wecht gibi efsanevi isimler de var.

Günümüzde karmaşık bir vakayı çözebilmek için tek yöntem bilimsel metot mudur sizce? Yoksa dedektif içgüdüsü denen olgunun ya da insan doğasını anlayabilme kabiliyetinin yeterli olacağına inanıyor musunuz?

İkisini de kullanmak zorundasınız. Sadece bilime güvenemezsiniz. Onlarca yıl boyunca çözülememiş bir vakayı çözebilmek için son teknoloji bilimsel yöntemlerle birlikte çok iyi bir klasik dedektiflik işi de yapmalısınız.

Anladığım kadarıyla son zamanlarda Zodiac cinayetlerini araştırıyorsunuz. History Channel ile bir belgesel dizi de hazırladınız. Bize biraz bu süreçten bahseder misiniz? 40 seneden fazla geçmişi olan ve büyük bir ilgiyle takip edilen bir vakadan söz ediyoruz.

Gençliğimde Robert Graysmith’in Zodiac katili üzerine yazdığı kitabı okurdum. Bu kitap ile Manson ailesini anlatan Helter Skelter adlı roman her zaman başucumdaydı. History Channel ve Karga Seven yapım şirketi, beş bölümlük Zodiac belgeseline hem oyuncu hem de danışman olarak dahil olmamı teklif edince havalara uçmuştum. Partnerim Sal LaBarbera ve tüm ekiple çalışmak muhteşem bir tecrübeydi. Böylesine büyük bir vakayla uğraşmanın büyük zorlukları var elbette. Bazı durumlarda tüm kanıtlara ya da polis raporlarına erişimimiz yoktu, o nedenle oldukça zorlandık.

Zodiac katili neden yakalanamadı? Bu vaka hâlâ halkın ilgisini çekmeyi nasıl başarıyor?

Bana kalırsa katil ya inanılmaz zekiydi ya da çok şanslıydı. Belki de bu ikisinin karışımıyla da yakalanmamayı başarmış olabilir. Özellikle taksici Paul Stine’e silahlı saldırı düzenledikten sonra şansı yaver gitmişti çünkü neredeyse yakalanıyordu. Bu saldırıdan sonra cinayetlerini sonlandırdığını düşünüyorum. Halkın yoğun ilgisinin sebebi de şu olmalı; Zodiac katili herkesle dalga geçmişti ancak asla yakalanamamıştı. Onun için asıl oyun öldürmek değil, polis teşkilatıyla alay etmekti. Cinayetlerini bu dalga geçme furyasını ilerletebilmek için işlemişti.

Zaman ve mekân açısından hiçbir sınırlama olmadığını düşünün. Tarihteki hangi gizemi araştırmak isterdiniz?

Ah, o kadar çok ki! 14 Temmuz 1881’de Fort Sumner’da olmak isterdim. Pat Garret gerçekten Billy the Kid’e ateş edip onu öldürdü mü görmek isterdim. Jim Morrison nasıl öldü, onu araştırabilmek isterdim.

Bir dedektif olarak uzun ve başarılı bir kariyer inşa ettiniz. Bu nasıl bir yaşam tarzı?

Kariyerim boyunca sadece cinayet değil, siyasal yozlaşmadan hırsızlık vakalarına kadar onlarca dava üzerinde çalıştım. Bana göre herhangi bir iş gibi bu. Çok severek yaptım ve hâlâ severek yapıyorum. Tüm hayatım boyunca dedektif olmak istemiştim. 8 sene boyunca sivil polis olarak çalışmak oldukça stresliydi tabii ancak o zamanlar da inşa etmek istediğim kariyerin bir parçasıydı.

Birleşik Devletler’de soruşturma süreci ya da adalet sözkonusu olduğunda değişmesini istediğiniz hususlar var mı?

Tabii, fazlasıyla var. Cinayet sonrası tutuklama emrinin sadece bölge savcısı ya da hâkim tarafından değil, bir uzman grubu tarafından onaylandığını görmek isterdim.

Anılarınızı anlattığınız “Unsolved No More” adında bir kitabınız var. Zannediyorum bununla ilgili bir program hazırlığınız da mevcut. Kitabınız, belgesel çekimleri, AISOCC ve elbette ilgilendiğiniz diğer vakalar sözkonusu olunca yoğun bir süreç geçiriyorsunuz. Bundan sonrası için planlarınız nelerdir?

Bundan sonrası için olabildiğince çok faili meçhul vakayı aydınlığa çıkarmak, çözülemeyeni çözerek kanun güçlerine ve kurban ailelerine olabildiğince yardım etmeye devam etmek istiyorum. Benimle ve yaptığım işle ilgili daha fazlasını öğrenmek isteyen okurlarınız için bir dizi bağlantı paylaşabilirim.

www.facebook.com/DetectiveKennethLMains

Podcast: https://unsolvednomore.podbean.com/

Twitter: https://twitter.com/DetectiveMains

Notlar
1) 22 yaşındaki Dawn Marie Miller, 24 Ekim 1992’de ortadan kayboldu. En son, 1982 model kahverengi bir Datsun 210 pikaba iki adamla birlikte binerken görülmüştü. Erkek arkadaşı Greg Emel başşüpheliydi. Dedektif Mains on beş sene sonra vakayı tekrar araştırmaya başladı. Greg Emel ile tekrar görüştü. Emel, Dedektif Mains’le görüştükten 6 ay sonra intihar etti. Emel’in ölümünden sonra başka bir kişi, Miller öldürüldüğünde orada olduğunu itiraf etti ve cesedin nerede olduğunu yetkililere gösterdi. Ceset arama köpekleriyle günler boyunca çalışmalar yürütüldü ancak ceset bulunamadı. Şahıs, polise daha fazla yardımcı olmayı reddetti. Dedektif Mains bu şahsın tutuklanıp sorgulanmasını istedi ancak bölge savcısı izin vermedi.
2) 24 Kasım 1971’de, kendisini Dan Copper olarak tanıtan 40 yaşlarındaki bir adam Northwest Orient Havayolları’ndan Seattle’a bir bilet aldı. Uçak Portland’dan havalandıktan kısa süre sonra Copper, hostese bir not uzattı. Notta, çantasında bomba olduğu yazıyordu. Cooper çantasını açıp bombayı gösterdikten sonra dört paraşüt ve 200.000 dolar talep etti. Uçak Seattle’a indikten sonra istedikleri sağlanınca Copper yolcuları bıraktı. Pilotlardan alçak irtifada Mexico City’ye uçmalarını istedi. Copper, Washington yakınlarında paraşütüyle uçaktan atladı. FBI, tarihinin en uzun soruşturması başlatmasına rağmen Copper bulunamadı.
3) James Riddle Hoffa, Uluslararası Kamyon Sürücüleri Sendikası’nın (International Brotherhood of Teamsters) efsanevi başkanıydı. 1940’lı yıllarda eyaletler arası taşımacılık işkolunda çalışanları örgütlemeye başlamıştı. 31 Temmuz 1975’te Detroit’te ortadan kayboldu. Mafya tarafından öldürüldüğü düşünülse de Hoffa’ya tam olarak ne olduğu hiçbir zaman ortaya çıkarılamadı.
4) Billy the Kid, Vahşi Batı’da bir silahşordu. 1881 yazında sekiz kişiyi öldürdükten kısa süre sonra Lincoln Şerifi Pat Garrett tarafından silahla vurularak öldürüldü. O zamanlar 21 yaşındaydı. Billy the Kid’in şanı o tarihte son bulmadı; çeşitli filmler, romanlar ve şarkılar sayesinde bugüne kadar geldi. Çoğu insan, Billy the Kid’in yaşadığını ve kaçtığını düşünüyordu ve hatta Billy the Kid olduğunu iddia eden birçok adam ortaya çıkmıştı. Brushy Bill Roberts da bunlardan biriydi ancak onun hikâyesi daha farklıydı. Anlattıkları mantıklıydı ve vücudundaki yaralar the Kid’in yaralarıyla örtüşüyordu. Yetkililere başvurup af diledi. Bundan yaklaşık bir ay sonra 1950’de kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
5) 15 yaşındaki lise öğrencisi Martha Elizabeth Moxley, 1975’te bıçaklanarak cinayete kurban gitti. En son, komşuları Skakel ailesiyle vakit geçirirken görülmüştü. Cinayet davası devam ediyor.

Fulya Turhan

2011’de Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. 2014 yılında, lisans tezi olan çalışması “Sherlock Holmes & Peder Brown, Rasyonalite ve İnancın Çatışması” ismiyle yayımlandı.

Önceki Hikaye

Özel Röportaj: Nuray Atacık

Sonraki Hikaye

Madalyonun Kaç Yüzü Var? David Lynch ve Polisiye Sinema

En Son Yazılar