İlk romanı “Kadın Cinayetleri” 2014 yılında, ikinci romanı “Ölüm Fısıldar Geceye” 2018’de çıkan Verda Pars, ilk iki romanındaki kahramanı Misli Perin’in başrolde olduğu üçüncü romanı “Kız Kardeşim” ile karşımızda. Romanlarından önce Kadıköy Underground Poetix Dergisi’nde “Böcek Günlükleri” ve “Milat” başlıklı iki hikayesi, Türkiye’de Siyasal Muhalefet (Der: Ayşegül Komsuoğlu) adlı kitapta “1950-1960 Demokrat Parti Döneminde Muhalif Örgütlenmeler” başlıklı bir makalesi de yayınlandı. 2014 ve 2015 yıllarında Fox Tv’de yayınlanan Kocamın Ailesi ve yine aynı televizyon kanalında 2016 yılında yayınlanan Aşk Yalanı Sever adlı televizyon dizilerinin de senaryolarını yazdı. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde Yaratıcı Yazarlık Bölümü mezunu da olan Verda Pars, Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak da görevine devam ediyor.
İlk romanı olan ve Labirent Yayınları’ndan çıkan “Kadın Cinayetleri” ile Türk Polisiye Edebiyatına parlak bir giriş yaptı ve bizleri Misli Perin ile tanıştırdı. Misli, gazeteciği bırakıp polisiye yazarı olan bir kadın. Çok tatlı olan bu kadının bence tek sorunu alkol. Biraz fazla içtiğini düşünüyorum, zira Siroz olacak, bize yeni kahraman yaratmak durumunda kalacak yazar. Anne ve babası bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Belki hiç çekirdek ailesi olmamış ama ona ailesini bile aratmayacak çekirdek arkadaş grubu var; Hocası Serra, Şule, Selim ve Kemal. Kemal’e de yanık bizim kız ama arkadaşlığını da kaybetmek istemiyor. Gerçi üçüncü kitaba geldiğimizde durumlarda oldukça fazla değişiklik olduğunu görüyoruz. Bir de teyzesi var Fettan Cavidan.
İlk kitap “Kadın Cinayetleri”‘nde yazar, kadına şiddet ve kadın cinayetleri kurgusunu mesele edinmiş. Sanırım Türkiye’de bu kurgu daha çok yazılıp çizilecek. Kadın cinayetinden bahseden bir polisiye roman yazmış olan yazar Nagihan’ın yardımıyla bir dizi fuhuş çetesi çökertiliyor. Ancak Nagihan ölü bulunuyor. İntihar mı yoksa cinayet mi? Günümüzde yaşanan, yaşanmakta olan toplum sorunlarına, cahilliğe dem vuruyor. Kitabı okurken gerçekle yüzleşiyorsunuz. Bunların gerçek hayatta yaşandığını düşünmek gerçekten insana dokunuyor.
İkinci kitap “Ölüm Fısıldar Geceye”de Misli can arkadaşları, teyzesi Caviş ve hocası Serra ile yine bir cinayet bilmecesinin içine düşüyor. Bir yandan ilişkilerini ve hayatını sorgulayan Misli, peş peşe işlenen cinayetlerin sırrını çözmek için ipuçlarının peşinde koşuyor. Dikkatli bir okuyucu katilleri kolaylıkla tahmin edebilse de, karakterlerin samimiliği akıllıca bir kurguyla birleşince keyifli bir okuma sunuyor.
Yazının konusu “Kız Kardeşim”de de yine sevilesi kahramanımız Misli ve kabilesi huzurlarınızda. Ay bu Kemal’e gıcık oluyorum neyse ki Kemal’i unutturacak 1.85 lik biri giriyor Misli’nin hayatına.
Misli kalp kırıklarıyla gittiği Marmaris’ten dönüyor. Feneryolu’ndaki apartman dairesi müteahhite verildiğinden onu boşaltması gerekiyor. Arkadaşları Selim ve Şule’de kalıyor. Eski komşularından birinin kızı olan Seçil, kayıp bir arkadaşının bulunması için Misli’den yardım istiyor ve fotoğrafını veriyor. Selim ile beraber kayıp kadının çalıştığını söylediği batakhaneye gidiyorlar ama kadını bulamıyorlar. Sadece kadının bir süredir görünmediğini, en son gördüklerinde de başka bir kadınla saç saça baş başa kavga ettiklerini gördüklerini öğreniyorlar. Birinin kapatması olmuş olabileceği gibi çirkin ithamlarla Misli ve Selim’i mekandan gönderiyorlar. Kayıp kadın Müjde, nerde yatak bulursa uyuyan, uyuşturucu bağımlısı bir kadın olunca aslında bu söylenen de bizimkilere mantıklı geliyor. Çok da üzerine düşmüyorlar.
Evini boşaltmak için apartmanına gelen Misli ve arkadaşları tamamen boşalmış olan apartmanın önünde polis ekipleri görünce şaşırıyorlar haliyle. Misli’nin dairesinin üst katında bir kadın cesedi bulunduğunu öğreniyorlar. Ceset kimin? Bingo! Kayıp kadın Müjde’nin. Peki daire kimin sizce? Evet, arkadaşını bulmalarını isteyen Seçil’lerin. Yaa, ne tesadüf değil mi? Belki de değil. Belki de Seçil bu zor durumdaki arkadaşına kalacak yeri olmayınca barınması için anahtarı verdi, ne biliyorsunuz? Hemen suçlamayın insanları. Hem Seçil birine zarar verecek biri de değil. Değil mi acaba?
Daha önce bahsettiğim 1.85’lik yakışıklı ile ilk karşılaşmamız da bu cinayetle oluyor. Komiser Ferhan Misli’yi ilk gördüğü andan itibaren çok etkileniyor. Bayılıyorum bunca cinayet arasında böyle naif aşna fişne işlerine. Çünkü yazar bu filizlenen duyguları öyle abartmadan anlatmış ki, bir cinayet romanında hiç göze batmayan, ferahlatan aralar olmuş. Misli’de ex aşkı Kemal’i bu sayede düşünmeyi bırakıyor. Aklı onun da Ferhan’a kayıyor. Kadının öldürülmüş olduğu gece, alt kattaki evine girerken apartmandan koşarak inen ve kendisine çarpan kişiden bahsediyor Ferhan’a ve böylelikle görgü tanığı olarak olaya dahil oluyor.
Misli’nin aslında emniyete girip çıkma rahatlığına ulaşmak istemesinin bir sebebi daha var. Annesi ve babasının, kendisinin de içinde bulunduğu bir trafik kazasında öldüğünden bahsetmiştim ya, işte o kazada anne ve babasının katilinin de arabada olduğunu teyzesi Cavidan’ın bir telefon konuşmasında duyuyor. Anne ve babasının aslında bir kaza değil cinayete kurban gittiklerini düşünüyor ve olayın kaza tutanaklarına bakmak istiyor. 1.85’lik yakışıklı komiser Ferhan ile beraber Müjde’nin katilinin peşine düşüyorlar. Bulacağı tek şey de katil olmuyor üstelik. Aşk mı? Kim bilir? Belki kitabın sonunda onu da bulur. Misli Perin bu.