Olayları gözlem yoluyla çözen tümdengelimci dedektifimiz yeteneklerine rağmen sıradan biri aslında. İyi bir eğitimle onun gibi olmak mümkün. Süper kahramanlar gibi ekstra bir olağandışı duruma, ısırılmaya, uzaydan düşmeye, doğa felaketlerinin ortasında kalmaya ya da biyolojik deneylere ihtiyaç yok. O yüzden özel bir kahraman. O yüzden eskimiyor…
Bu dergiyi okuyorsanız 221B sakinisiniz demektir. Elbette Sherlock Holmes seviyorsunuzdur. Hatta kimileriniz için Sherlock deyince akan sular duruyordur sanırım, değil mi? Polisiye edebiyatın efsanesiyle ilgili zaten her şeyi bildiğinizi kabul edelim baştan. Bilmeyenler de “Sherlock!: Bir roman kahramanından daha fazlası” başlıklı dosya konulu 7. sayıdan beslenmiştir. Ufak bir girizgâh yapayım yine de.
Polisiye seviyorsanız en önemli duraklarınızdan biri Sherlock Holmes’tür. Okumadan geçilmez. Filmleri ve dizilerini de izlememek için zor tutarsınız kendinizi. Nihayetinde yazarından bile meşhur bir karakter sözkonusu olan.
Arthur Conan Doyle’un yarattığı Britanyalı hayali dedektif, 6 Ocak 1854’te Londra’da doğmuş ve ilk hikâyesi 1887’de tefrika edilmeye başlayan Kızıl Dosya ile hayatın içine karışmış. 4 roman ve 56 hikâyeden oluşan külliyatıyla okunmaya devam etmekte. Guinness Rekorlar Kitabı tesciliyle filmlerde en çok canlandırılan karakter olması da cabası. Sadece bununla sınırlı değil üstelik, dizileri de atlamayalım. İzlediğimiz her polisiyenin Sherlock ve Watson’ı model almalarını da ekleyelim.
Sherlock Holmes, üstadın sıkılıp öldürmesine rağmen yaşamayı sürdürüyor. Kitaplarının neredeyse her yayınevince basılmasının yanı sıra başka yazarların kaleminden de akarak yeni maceralara yelken açıyor.
Onun gibi olmak mümkün
Olayları gözlem yoluyla çözen tümdengelimci dedektifimiz yeteneklerine rağmen sıradan biri aslında. İyi bir eğitimle onun gibi olmak mümkün. Süper kahramanlar gibi ekstra bir olağandışı duruma, ısırılmaya, uzaydan düşmeye, doğa felaketlerinin ortasında kalmaya ya da biyolojik deneylere ihtiyaç yok. O yüzden özel bir kahraman. O yüzden eskimiyor.
Sadece onunla da sınırlı değil, Dr. Watson ile bağı da bugün neredeyse her polisiyenin ana modellerinden biri konumunda. Herkesi tanıması, romanlardaki kötüleri ve yardımcıları da… Bu zenginliğin içinden yeni Sherlock Holmes maceraları doğması da olağan hale geliyor.
Neredeyse başka bir dosya konusu olacak öteki Sherlocklar, dilimize kazandırılmaya devam ederken bizden de ataklar geliyor. Kimi zaman parodileştirilen, kimi zaman da yaşlandırılan dedektifimiz İstanbul’da da maceraya atıldı. Neyse, onları bırakıp biz elimizdeki yazının konusu romana odaklanalım.
“Sherlock Holmes ve Kıyamet Cinayetleri” üzerine
Alakarga Yayınları yeni bir diziye başladığını duyurdu. Çeviri ve yerli polisiye kitaplardan oluşacak Tedirgin Kitaplar, şubat ayında görücüye çıktı. Barry Day imzalı Sherlock Holmes ve Kıyamet Cinayetleri de dizinin ilk kitabı olarak raflarda yerini aldı.
Londra’daki Royal Society of Arts kurumu üyesi olmakla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nde Britanya kültürüne yaptığı hizmetlerden ötürü Britanya İmparatorluk Nişanı’na layık görülmüş İngiliz yazar Barry Day, ilk kez Türk okurun karşısına çıkıyor. İngiliz oyun yazarı Noël Coward, Dorothy Parker, Oscar Wilde, Johnny Mercer ve Rodgers & Hart hakkında yazmış ve Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes mirasını devam ettirmiş bir isim.
1997’de Sherlock Holmes and the Shakespeare Globe Murders ile beş kitaplık seriye imza atmış. Sherlock Holmes and the Copycat Murders, Sherlock Holmes and the Alice in Wonderland Murders ve Sherlock Holmes and the Seven Deadly Sins Murders ile bu beş kitaplık serinin en çok beğenileni 2001 yılında yayımlanan Sherlock Holmes and the Apocalypse Murders, Büşra Balcan’ın çevirisiyle ve Sherlock Holmes ve Kıyamet Cinayetleri adıyla dilimize kazandırılmış.
Sürekleyici ve okuması keyifli
1895 Londra’sındayız… Sherlock Holmes, Dr. John Watson ve Lestrade’i keyifli bir yemekte görmemizle açılıyor roman. Yemeği bir polis memuru bölünce üçlümüz, şöyle bir bakalım dedikleri ceset için olay yerine gidiyor ve vakamız başlıyor. İnceleme sonrası ulaşılan bulgu ise her okuru heyecanlandıracak türden: Karındeşen Jack! 7 yıl sonra döndüğü şüpheleri arasında ilerliyor roman.
Barry Day, Doyle’un üslubuna olabildiğince yaklaşırken mirası ne kadar iyi sahiplendiğini de her satırda göstermeye başlıyor. Önceki vakalara yapılan göndermeler, karakterler ve işleyiş açısından sürükleyici ve okuması keyifli bir roman inşa etmiş. Klasik karakterleri yeniden bir araya getirmekle kalmamış, dönemin atmosferini de yaşatmış. Yazarın, karakterlerin ağzından söyleyecek bolca da sözü var.
Oscar Wilde sürprizi
Barry Day, salt polisiyenin dışına da çıkıyor yer yer. Kadınlara oy hakkı mücadelesi, sinemanın doğuşu, kontakt lensin icadı, dinin insanlar üzerinde yarattığı etkilerle beslemiş metnini. Edebiyata da atılan paslar mevcut. Charles Dickens, William Shakespeare göndermelerinin yanı sıra Oscar Wilde da bizzat romana konuk olarak vakada yardımcı rol üstlenmeye soyunuyor.
“İnsanların bilmediği şeyleri bilmek benim mesleğim,” diyen Holmes ile “Her zaman harika bir dedektif olabileceğimi düşünmüşümdür. Bana yaramaz birilerini bulun, Bay Holmes, ben de onu kötü niyetlerinden vazgeçireceğime söz veriyorum,” diyen Oscar Wilde’ın vakadaki işbirliği hayli ilginç.
Okurda ekstra okuma hazzı yaratan göndermeler, şarkılar ve tiyatro gösterilerini mesken tutmalar aynı zamanda inandırıcılığı da artırıyor. Her karakterini ete kemiğe büründüren yazar, tempoyu da hep elinde tutmuş bu sayede. Beklenen şaşırtıcılık da mevcut… Holmes ile Watson arasında geçen eğlenceli diyaloglar da var elbette.
Her şey yerli yerinde ve dozunda
Kötülerin de hakkını layıkıyla vermiş Day. Cinayet usulünü değiştirdiği düşünülen Karındeşen Jack, Yeni Kıyamet Kilisesi Başrahibi Janus Cain’in, Doyle’un yarattığı kötülerden eksiği yok.
“Ruhunuzu kurtarın! Kardeşlerim, azap içinde misiniz? İlahi adaletten mi korkuyorsunuz? Kurtulmanızın bir yolu var…” çağrısında bulunan, “Öç benimdir, öç ve intikam!” diyen, kendini İsa’nın yeniden vücut bulmuş hali sanan bir adam Cain. Holmes da, “Büyüleyici, eski dostum, büyüleyici. Rahmetli profesör Moriarty’nin aramızdan ayrılışından beri ilk defa çabamıza değecek bir rakip çıktı karşımıza!” diyerek hakkını teslim ediyor.
Cain sayesinde Wilde’ın, “Din inancın revaçtaki halidir… Aynı kuşkuculuğun inancın başlangıcı olduğu gibi… Sık sık inanmayanlar için bir tarikat kurmayı düşünüyorum; İnançsızlar Kardeşliği. Sonuçta, neden örgütlü dine kanmak zorunda kalsın ki insanlar?” demesine de tanık oluyoruz. Cain ise kandırdıklarıyla adım adım mahşerin dört atlısını koşturma planında… Sherlock’u alt edebilirse tabii…
İki fırtına yetimi, bir tıknaz orta yaşlı adam ve zayıf, korkmuş bir kadın olarak vakaya atılan dörtlünün, mahşerin dört atlısı ile mücadelesini konu edinen Sherlock Holmes ve Kıyamet Cinayetleri, külliyata beşinci roman olarak eklenirse hiç sırıtmayacak denli iyi bir roman.
Barry Day soluk soluğa okunacak ve bir oturuşta bitirilecek bir roman yaratmış. Her şey yerli yerinde ve dozunda… Yeni Sherlock Holmes vakası özlemi duyanlar için biçilmiş kaftan.
“Sen ve ben, Watson, hayatlarımızın çok büyük bölümünü burnumuz suç ve ahlaksızlık penceresine dayalı yaşadığımızdan, diğer manzarayı kolaylıkla unutuyoruz. Ama bu insanların yapabildiği, büyük çoğunluğunun da yapmaya can attığı bir şey. Onların bu arzularını yerine getirebilmeleri için de biz ‘kötülüğün’ güçlerini zaptetmek uğruna elimizden gelen az biraz şeyi yapmaya devam etmeliyiz,” diyen Sherlock Holmes’e katılmamak elde mi?
Bu yazı, 221B Dergi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır…