Geçmişin Gölgesinde: Mechtild Borrmann’ın Suskunluk Romanı

//
12 dakikalık okuma

Tony Kaye’nin yönettiği ve Edward Norton’ın başrolünde oynadığı 1999 yapımı American History X filmi Türkçeye Geçmişin Gölgesinde olarak çevrilmiştir. Genelde film isimlerinin aslına uygun çevrilmesi gerektiğini düşünsem de bu film benim için kesinlikle bir istisna taşıyor. Film için Geçmişin Gölgesinde isminin çok daha uygun olduğunu düşünüyorum.

Mechtild Borrmann son dönemde öne çıkan Alman polisiye yazarlardan. Bormann’ın Suskunluk romanı geçen günlerde  Mustafa Tüzel tarafından Türkçeye çevrildi. Kitap Kurdu Yayınevi tarafından yayımlanan bu kitap, Bormann’ın Türk okurlarla tanışmasına vesile oldu. Tıpkı American History X’teki gibi bu romanda da geçmişin peşini bırakmadığı insanların hikâyesini görüyoruz. Kimisi öldükten sonra kimisi yaşarken…

Kitap özellikle kısa ve vurucu betimlemeleriyle okuru kendine çekiyor. Hem insanları hem de insan dışı varlıkları oldukça güzel aktarıyor. Bölümler kısa ve bu durum özellikle dikkatin dağılmasını engelliyor ki bir polisiye eserde en çok istenenlerden biri de budur. Kitapta çok fazla karakter olduğu için de bu durum pozitif etki yapıyor. Aslında bu olmasa da kitap dikkatinizin dağılmasına asla izin vermiyor. Polisiye kitapların çoğunda olduğu gibi Suskunluk’u da elinizden bırakmakta zorlanacaksınız.

Nazi Almanya’sının ve nasyonal sosyalizmin insanlarda yarattığı etkiye bir kez daha şahit olacaksınız; eşcinsel düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı, Rus düşmanlığı… Ayrıca savaşın insanlarda yarattığı yıkımı da bir kez daha göreceksiniz. Bu kitaptan benim payıma düşen nereye giderseniz gidin, sırlarınızı ne kadar derinlere gömerseniz gömün, geçmişinizden ne kadar kaçarsanız kaçın bir gün hepsinin bir araya gelip sizi yakalayacağı oldu. Özellikle kitabın sonunda ortaya çıkanlar sizi dehşete düşürecek. 

2012’de yazılan bu romanın anlattıkları, 1998’de başlıyor. Fakat kitaptaki olay silsilesi bizi önce 1930’ların sonuna, II. Dünya Savaşı yıllarına ve son olarak da 1950’lerin başına götürüyor. O günlerde halı altına süpürülen olaylar 1998 yılında birçok insanın hayatını değiştirebilecek sonuçlara vesile oluyor. Gelelim öykümüze… 

MechtIld Borrmann

Bir Fotoğraf ve Bir Kimlik

Kitap oldukça zengin bir işinsanı olan Friedhelm Lubisch’in ölümünün ardından oğlu Robert Lubisch’in babasının evinden taşınmasıyla başlar. Robert, taşınma sırasında annesinin zannettiği mektuplar arasında bir puro kutusu bulur. Bu kutunun içinde Wilhelm Peters isimli bir Nazi koruma timine (SS) ait bir kimlikle üstünde kan bulunan bir kadın fotoğrafı bulur. Neredeyse hatasız gibi görünen babasının geçmişinde bir kusur bulduğunu düşünen Robert fotoğraf ve kimliğin peşine düşmesi gerektiğini düşünür.

Robert birkaç ay sonra bu iki belgeyi karısı Maren’e gösterir. Maren fotoğrafın Hollanda sınırında bulunan Kranenburg’da çekildiğini fark eder. Bundan birkaç ay sonra ise Robert, Hollanda’da bir programa davet edilir. Bu davet, Robert’ın fotoğraf ve kimliğin peşine düşmesi için bir fırsat yaratır. 

Robert, Kranenburg’da fotoğrafı çeken kişiyle tanışır. Ondan fotoğraftaki kadının Therese Peters olduğunu öğrenir. Therese Peters’in babasıyla bir ilgisi olduğunu düşünen Robert Lubisch kadını bulmak için aramalara devam eder. Kadının geçmişte kaldığı bir çiftlik evine gider, orada kalan gazeteci Rita Albers’le tanışır. Deneyimli bir gazeteci olan ve bağımsız çalışan Rita Albers satabileceği bir haber bulduğunu düşünür ve o da bu iki belgenin peşine düşer. Öncelikle ev sahibi Höverlere Therese Peters’in fotoğrafını gösteren Albers, istediğini bulamaz. Fakat vazgeçmeyen Albers, eski kayıtları incelediğinde Therese Peters’in de Wilhelm Peters’in de kayıp olarak arşivlendiğini öğrenir. Ayrıca Therese Peters’in kocasını öldürmekle sorgulandığını fakat dönemin amiri Theo Gerard tarafından dosyanın sadece iki ayda kapatıldığı ortaya çıkar. Bunun üzerine Therese Peters’in nerede olduğunu öğrenmek için çaba harcayan Rita Albers eski bir gazeteci arkadaşı Köbler’den yardım ister.

Therese Peters’in kimliğine ilişkin topladığı bilgileri arkadaşına bildiren Rita Albers, bir yandan Köbler’den haber beklerken diğer yandan arayışlarına da devam eder. Köbler, onun aradığı kişinin Therese Mende olduğunu öğrenir. Therese Mende, ünlü moda markası Mende Fashion’ın sahibidir. Kocasını üç yıl önce kaybetmiş, işlerini büyük oranda kızına bırakmış ve İspanya’nın Mallorca kentine yerleşmiştir. Köbler’den aldığı bilginin ardından Rita Albers, Bayan Mende’yi arar fakat Therese Mende, Rita Albers’i tehdit eder. Rita Albers bu tehdide rağmen dosyadan vazgeçmeyi asla düşünmez. Rita Albers, Robert Lubisch’e de konuyla ilgili bilgi verir ve babasının da ciddi bir şüpheli olabileceğini anlatır. Robert Lubisch artık bu dosyayı bırakmasını ve olayın daha fazla üstüne gitmemesini ister. Rita Albers ise Robert Lubisch’e onun için çalışmadığını ve olayın üstüne gideceğini anlatır. Fakat bu olayın üstüne gitmek ona pahalıya mal olur. Rita Albers’in cansız bedeni peyzaj şirketinin çalışanları tarafından bulunur. Bu cinayette en büyük şüphelilerden birisi ise Robert Lubisch’tir. 

Zoraki Evlilik

Therese Mende ise Rita Albers’in ev sahipleri Höverler aracılığıyla olayların gelişimini öğrenir. Bayan Mende, sık sık geçmişe dalar. Bu olay onun için, yazının girişinde ifade ettiğim gibi, “geçmişin gölgesi”dir. Bayan Mende’nin, Bayan Peters olmadan önceki soyadı Pohl’dür. Hitler iktidardadır. Wilhelm’in ve Höverlerden Hanna’nın da dahil olduğu altı kişilik bir arkadaş grupları vardır. Therese Pohl’ün babası Hitler muhalifi bir doktordur. Wilhelm ise SS görevlisi olmak için çaba harcayan bir kişidir. O dönemde kasabanın önemli isimlerinden olan Theo Gerard’ın sağ koludur. Wilhelm Peters, Therese Pohl’e âşıktır. Fakat Therese’nin babası Yahudilere yardım etme suçundan tutuklanınca aralarında mesafe oluşur. Savaş yılları onları kötü etkiler. Bir arkadaşları asker olmak için gittiği eğitimleri geçemez, zorbalığa uğrar. Bir arkadaşları ise savaşta ölür.

Zorbalığa uğrayan arkadaşı, Hanna Höver’in ihbarıyla eşcinsel olduğu için tutuklanır. Bu tutuklama gerekçesini kaldıramayan arkadaşı intihar eder. Bütün bu yıkımın arasında Hitler Almanya’sı da savaşı kaybetmeye başlar. Bu arada olabilecek en kötü şey olur ve Therese Pohl, Höverlerin çiftliğinde çalışan bir Rus esire âşık olur. Üstelik duyguları karşılıklıdır. Fakat bu Rus esir sık sık Wilhelm Peters ve Theo Gerard’ın saldırısına uğrar. Bir süre sonra Therese Pohl ile Rus esir Yuri’nin aşkları Wilhelm Peters tarafından öğrenilir. Wilhelm’in Therese’ye Yuri’nin serbest kalmak için tek şartı kendisiyle evlenmesidir. Therese Pohl, istemese de bu şartı kabul eder. Yuri ile Therese son kez birbirlerine sarılırlar ve vedalaşırlar. Kısa bir süre sonra Wilhelm Peters’le Therese Pohl evlenir. 

Robert Lubisch, Rita Albers’ten aldığı bilgileri bir avukat arkadaşına anlatır. Bu avukattan Therese Peters’in yaşadığını ve bugünkü kimliğini öğrenmesini ister. Avukat arkadaşı kısa bir araştırmanın ardından Therese Mende’yi bulur. Fakat Robert bir cinayet şüphelisidir. Sık sık polisle muhatap olur. Parmak izleri, ifadeler gibi birçok teferruatla uğraşmak zorundadır. Bu sırada Büro da Rita Albers cinayetini araştırmaktadır. Ayrıca Kranenburg Karakolu’nda görevli olan kıdemli polis memuru Karl Van den Boom’un da bu olay ilgisini çeker. O da Theo Gerard’la görüşmek dahil geçmişle bugün arasında bir bağlantı olduğunu fark eder. Özellikle şüphelerini Rita Albers’in ev sahipleri Höverlere yöneltir. Robert Lubisch, Therese Mende’nin ismi duyduğu andan itibaren garip bir içgüdüyle İspanya’ya gider. Bu durum polisi rahatsız eder. Robert Lubisch’in Bayan Mende’yle görüşmesi biraz zor olur. Fakat geçmişine teslim olan Therese Mende bütün yaşananları anlatır. Bu yaşananlar Robert’ın yola çıkarken hiç tahmin etmediği birçok bilgiyi içerir. Öyle ki olaydan yaklaşık 50 yıl sonra bile bir gazetecinin ölümüne sebep olacak kadar…

221B’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.

Mustafa Kömüş

1987 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu. BirGün gazetesinde eğitim editörlüğü ve BirGün Pazar editörlüğü yaptı. Halen eğitim editörlüğüne devam ediyor. BirGün gazetesinde, Bavul Dergi’de ve Edebiyat Atölyesi dergisinde polisiye yazarlarıyla birçok söyleşi yaptı. Öyküleri kimi dergilerde yayımlandı. Edebiyat Atölyesi dergisinde Türk polisiye yazarlarının karakterleri üzerine değerlendirme yazıları kaleme alıyor ve ‘polisiye sözlüğü’ köşesi hazırlıyor. 221 B’de çeviri polisiyeler üzerine eleştiri yazıları yazıyor.

Önceki Hikaye

1918 Serisinin Üçüncü Kitabı Bir Hayalet Dolaşıyor Raflarda

Sonraki Hikaye

Polisiye ve Gerilim Filmi Kin 'in Resmi Fragmanı Yayınlandı

En Son Yazılar