EL CRIMEN DE CUENCA | İşlenmeyen Bir Suçun Hikâyesi

/
6 dakikalık okuma

Bu yazı, 221B Dergi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.

İspanya’nın Cuenca şehrinin Osa de la Vega ilçesindeki bir çiftlikte çalışan ustabaşı León Sánchez Gascón ve bekçi Gregorio Valero’nun hayatı 21 Ağustos 1910 yılında Cepa lakaplı çoban José María Grimaldos López’in hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmasıyla kâbusa dönüşmüştür. Cepa’nın ailesi, ustabaşı León Sánchez Gascón ve bekçi Gregorio Valero’yu Cepa’nın küçükbaş hayvanları satarak kazandığı parayı gasp etmek ve onu öldürmekle suçlamıştır. Şikâyet üzerine başlatılan soruşturma delil yetersizliğinden 1913 yılında kapanmıştır. Ancak ilçeye yeni atanan hâkim Emilio de Isasa soruşturmanın yeniden açılmasına ve sanıkların yeniden sorgulanmasına karar vermiştir. Jandarma Kuvvetleri sorgu sırasında sanıkların tırnaklarını sökmüş, dayak atmış ve sadece tuzlu morina yedirip su içirmeyerek onlara işkence etmiştir. İşkenceye daha fazla dayanamayan León ve Gregorio işlemedikleri bir cinayeti kabul etmiş ve 1918 yılında 18 yıl hapis cezası almıştır. Ancak 6 yıl sonunda, 1924 yılındaki afla León ve Gregorio hapisten çıkmıştır. 1926’da kayıp çoban Cepa, evlilik için gerekli evrakları toplamak için ikametinin bulunduğu ilçeye geri dönünce yaşamlarının 14 yılını işlemedikleri bir suçun cezasını ödeyerek geçiren iki sanık için adalet geç de olsa yerini bulmuştur. Cepa, 1910 yılında civar köylerden birine gidip hemen döneceğini tahmin ettiği için kimseye haber vermemiş, fakat burada yuva kurup çocuk sahibi olmuştur. Hayat arkadaşıyla evlenmek üzere başvuruda bulunmak için memleketine döndüğünde İspanya tarihindeki en büyük yanlışlıklardan biri son bulmuştur. 

Çoban José María Grimaldos, nikâh günü eşi ve kızlarıyla

Cuenca’nın Osa de la Vega ilçesinde gerçekleşen bu olayı Lola Salvador Maldonado (1938) 1979 yılında El Crimen de Cuenca (Cuenca’daki Suç) ismiyle romana uyarlamıştır. Roman, aynı yıl aynı isimle sinemaya uyarlanmıştır. Filmin yönetmeni Pilar Miró (1940-1997) özellikle işkence sahnelerine ağırlık vermemiş, bunun yerine işkenceye maruz kalan sanıkların yaşadığı aşağılanmayı ekrana taşımaya çalışmıştır. Filmdeki birkaç işkence sahnesi gazete sayfalarında görülünce 11 Aralık 1979’da, film gösterime girmeden iki gün önce askeri mahkeme, filmin gösterimini yasaklamış ve kopyalarına el koymuştur.  

Film, Jandarma Kuvvetleri’ne hakaret edildiği gerekçesiyle rafa kaldırılmış ve  yönetmen Pilar Miró, 15 günde bir askeri hükümetin karşısına çıkma şartıyla serbest kalmıştır. Bu durum 1980 yılı Kasım ayında Kültür Bakanı’nın filmin lisansını geri alıncaya kadar devam etmiştir. Bu hamleden sonra film Ulusal Mahkeme’nin kararıyla 1981 yılı Mart ayına kadar gösterilememiştir. Filmin gösterime girmesi için 1981 yılında kanunda değişiklik yapılmış ve bu tarihten itibaren İspanya’da hiçbir film sansüre takılmamıştır. El crimen de Cuenca (Cuenca’daki Suç) filmi bu günün parasıyla 270.400 avroya mal olmuş ve 2,5 milyon avro gişe hasılatı yapmıştır. Film 1980 yılının Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülüne layık görülmüştür. 

Pilar Miró, filmin neden sansüre uğradığını şu sözlerle açıklamaktadır: “Ben işkenceyi değil, sorgu sırasında yaşananları, suçsuz olanların hayatta olan çocuklarından duyarak filme uyarladım. Filmin gerçek hayatta olanlardan çok daha az şiddet içerdiğini düşünüyorum. Beni en çok üzen şey, 1910 yılında yaşanmış bir olayı 1979 yılına kadar kimsenin anlatmaya cesaret edememesidir. General Franco’nun ölümünden önce bu tarz konular üzerine film yapmak imkânsızdı. Sanıyorum bu filmin gösterime girmesi İspanya için sözkonusu durumun değişip değişmediğini ortaya koyacak.”

Filmin üzerinden geçen 40 yılın şerefine 2019’da Regresa el Cepa (Cepa Dönüyor) isminde bir belgesel gösterime girmiştir. Oyuncuların ve yönetmenin o dönemde neler yaşadığına ışık tutması açısından değerli bir yapıt olarak karşımıza çıkmaktadır.  El crimen de Cuenca (Cuenca’daki Suç), İspanya’daki film sansürlerine son vermesi açısından önemli bir yere sahiptir ve izlenmesi tavsiye edilir.

Melike Yazıcı Çangur

2012 yılından beri İspanyol polisiyesi üzerine araştırmalar yapan, okuyan, dinleyen ve çokça gözlemleyen bir polisiye tutkunudur. 221B dergisi yayın hayatına başladığından beri en sıkı hayranlarından ve 2018 yılından beri de çeşitli yazılarıyla katkıda bulunmaya çalışan yazarlarından biridir. İlk ve orta öğretimini Türkiye’nin çeşitli illerinde tamamlamış. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İspanyol Dili ve Edebiyatı’nda almıştır ve aynı üniversitede 2014 yılından beri araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Özel ilgi alanı İspanyol polisiye yazarı Alicia Giménez Bartlett’in Petra Delicado serisidir. Bununla birlikte İspanyol polisiyesi ve kara romanının toplumsal, tarihi ve siyasi arka planı üzerine araştırmalarda bulunmaktadır.

Önceki Hikaye

Yaban Ellerde Ölüm | DONNA LEON

Sonraki Hikaye

HBO, True Detective 4. sezon için resmi onayı verdi, Kali Reis kadroya katıldı

En Son Yazılar