Ekin Açıkgöz: Herhangi bir şey yazmadan önce yazacağım metnin krokisini çizerim

10 dakikalık okuma

Sevgili 221B okurları, yeni bir dosyayla karşınızdayız: Polisiye Yazarları Anlatıyor. Polisiye yazarlarıyla, pandemi döneminin üretimlerini nasıl etkilediğini, önümüzdeki döneme dair planlarını, çalışmalarını ve çok daha fazlasını konuştuğumuz keyifli röportajlar gerçekleştirdik.


Dosyamızın bugünkü konuğu, Her İşte Bir Hayır Vardır isimli ilk romanlarıyla okurların beğenisini kazanan Ekin Açıkgöz.

Pandemi dönemini bir okur ve yazar olarak nasıl geçirdiniz? Yazarların yeni romanlarını, kitaplarını tamamlayabildiği bir dönem olurken aynı zamanda yazmak için gerekli konsantrasyonu bulmakta zorlanılan, daha çok okuma, dizi-film izleme yapılan bir dönem de oldu bazı yazarlar için. Siz anlatır mısınız bu dönemi nasıl geçirdiğinizi?

Pandemi dönemi “evdeyim, çok sıkılıyorum” diyenleri ölesiye kıskandığım bir dönem oldu. 

Pek çok yazar gibi ben de geçinmek için başka bir işte çalışmak zorundayım. Nisan-Kasım arasında istisnasız her gün ofise gittim. Ofiste geçirdiğim süreler günlük 12 saat civarındaydı. Okulların uzaktan eğitim veriyor olması, iki çocuğuma ilişkin izleme, takip, organizasyon sorumluluklarımı artırdı. Normalden daha çok çalıştığım, daha çok sorumluluk üstlendiğim, dinlenmeye dahi vakit ayıramadığım bir dönemdi. 

Evde olup da okumaya, yazmaya vakit ayırabilecek durumda olan ancak bunun kıymetini bilemeyen herkesi esefle seyrettim… 

Daha öncesinde yoğunluktan ya da başka gündemlerden ertelemek zorunda kaldığınız ancak pandemi/karantina döneminde zaman ayırabildiğiniz kitaplar, filmler, diziler vb oldu mu? Hangi eserleri keşfettiniz bu dönemde?

Ben okur kimliğimi yazar kimliğimden önde tutarım. Ne kadar yoğun olursam olayım, okumaktan asla vazgeçmem.

Yaz ve sonbahar ayları, benim için jürilik faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir dönem.

Türkiye Bilişim Derneği’nin 22 yıldır sürdürdüğü Bilimkurgu Öykü Yarışması’nda uzun yıllardır değerlendiriciyim. Bu yıl yine amatör bilimkurgu yazarlarının çok iyi öykülerini okuduk. Yazarların kimliklerini bilmeden okuyoruz öyküleri. Değerlendirme bittiğinde ilk üç derecenin kadın yazarlara gittiği görmek çok güzel bir sürpriz oldu. Daha iyisi, öykülerden ikisinin toplumdaki cinsiyet rolünü sorgular nitelikte olmasıydı. Kazanan öyküleri www.tbd.org.tr adresinden okuyabilirsiniz. 

Türkiye Polisiye Yazarları Birliği’nin geçen sene ilkini takdim ettiği Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı Ödülü için de iki senedir jürideyim. Buradaki fark, birliğimizin üyeleri olan profesyonel yazarların yayınlanmış romanlarını okuyor olmamız. 16 aday roman var. Bu vesileyle çok iyi yerli polisiyeler okumuş oldum. Yarışma yakın zamanda sonuçlanacak… Aday kitapların listesine Poyabir sitesinden ve www.cinairoman.com adresinden ulaşabilirsiniz. 

Eylül 2020- Eylül 2021 yayın dönemi için planlarınız, hedefleriniz nelerdir?

2016 yılında başlanmış ama bir türlü ilerlemeyen ikinci romanıma vakit ayırmak istiyorum. Fakat iş hayatım aynı yoğunlukla devam ettiği için bu planın gerçekçi olmadığının farkındayım.

Paradigma Yayınlarının Bugün Kendini Nasıl Hissediyorsun? isimli polisiye öykü derlemesinde Romeo ile Juliet uyarlaması bir öyküm var. Poyabir’in yayınlamayı planladığı ikinci öykü derlemesi olan Kanlakarışık 2 için de Genç Werther’in Acıları’nın bir uyarlamasını yazdım. İkisinde de aynı dedektif kahramanlar var. Eğlenceli bir seri oldu. Bu kahramanları sürdürerek daha çok klasik eseri polisiyeye uyarlamak istiyorum. 

221B Dergi’de “Polisiyelerin Ölümsüz Silahları” isimli bir köşem vardı. Polisiyelerde kullanılan silahları, yer verildikleri eserler üzerinden inceliyordum. Bir süredir bu seri için de yazamadım. Önümüzdeki yıl hedeflerim arasında yeni dergi yazıları da olacak. 

Roman ya da öykü dışında, TV/dijital platformlara dönük senaryo yazımı ya da romanlarınızın uyarlanması konularında bir çalışmanız var mı?

Ben ister okurken ister yazarken olsun, metinde imgeler, betimlemeler, düşünceler, diğer metinlere göndermeler, söz ve anlam sanatları ararım. Sadece olay örgüsü ve diyaloglardan oluşan bir metin, okurken veya yazarken bana zevk vermiyor. Bu nedenle yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda senaryo yazmak ilk tercihim olmaz. Nitekim senaryonun insana zevk vermesi, okunmasıyla değil, ancak çekilmesiyle mümkün. 

Bizim yazdığımız roman ve öyküler son tüketicisine yani okura ulaşıyor. Fakat senaryonun son tüketicisine yani izleyiciye ulaşması için bu senaryoyu filmleştirmeye istekli paydaşlar lazım. Günün birinde böyle bir iş birliği fırsatı olursa, oturur çalışırız. Neden olmasın?

Olay örgüsünü ve karakteri inşa ederken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl bir çalışma tarzınız var? Nasıl bir yazma ritminiz ve ritüeliniz var?

Ben kulaklığım ve müziğim olduğu sürece her yerde yazabilirim. Hep aynı masada oturmaktansa – ki bir masam da yok zaten – açık havada veya manzaraya karşı oturabileceğim, çay kahve içebileceğim farklı yerlerde yazmayı daha çok seviyorum. 

Kurgu olsun olmasın, herhangi bir şey yazmadan önce yazacağım metnin krokisini çizerim. Metni parçalara (bölümlere veya ana başlıklara) ayırırım, her bir bölümde neler yazacağımın sinopsisini içlerine not ederim. Böylece bir bölüm, beş bölüm sonraya göndermede bulunacaksa, bunu da krokimde görürüm. Benim tüm olay örgüm daha tek cümle yazmamışken bellidir. 

Sonra işin zevkli kısmı başlar. Yazmak: imgeler, betimlemeler, sesler, yemekler, kokular, düşünceler, diyaloglar, bakışmalar, karakterlerin kendilerini göstermesi, kavgalar, silahlar…

2016’da başlanan ama vakitsizlikten ötürü ilerleyemeyen ikinci romanımda da durum böyle. 53 bölümün hepsinde neler olacağı belli, sadece yazılmayı bekliyor. 

Yeni yayın döneminde merakla eserlerini/eserini beklediğiniz yazarlar/yönetmenler kimlerdir?

Türkiye Polisiye Yazarları Birliği’nde yönetim kurulu ve çalışma grubu üyesiyim. İlaveten www.cinairoman.com platformunda görev almayı sürdürüyorum. Bunların hepsi kendi vaktimizden, ailemizin vaktinden çalarak yürüttüğümüz gönüllü ve karşılıksız çalışmalar. Yerli polisiyenin gelişimine sınırlı (elimden gelenle sınırlı) emek ve sınırsız önem veriyorum. Bu nedenle eminim ki, önümüzdeki yayın döneminde en merakla okuyacağım eserler, yerli polisiyede yayınlanan yeni kitaplar olacak. Çok güçlü kadın kalemlerimiz var. Yerli polisiyeseverler, Poyabir sosyal medya hesaplarından üyelerimizin yeni çıkan kitaplarını benimle birlikte takip edebilirler.

Yabancı polisiyelere gelince; önceki senelerde kendime Fransız, İskandinav ve Amerikan polisiyelerinden aşırı yükleme yaptığımı düşünüyorum. Bu yüzden önümüzdeki yayın döneminde dünya polisiyeleri daha çok ilgimi çekecek. Mesela Uzak Doğu polisiyeleri Türkçe’de yayımlanmaya başladı; bundan heyecan duyuyorum. Orta Doğu, Hindistan, Afrika, Güney Amerika kökenli yazarlar okumak istiyorum. Bu da benim yayıncılardan dileğim olarak kayıtlara geçsin! 

Editör

Türkiye'nin ilk ve tek polisiye kültür dergisi.

Önceki Hikaye

Evelyn Hardcastle’ın Yedi Ölümü Ekrana Uyarlanıyor

Sonraki Hikaye

Amazon Türkiye’nin İlk Reklam Kampanyası Yayına Giriyor

En Son Yazılar