‘Bahar Temizliği’

/
7 dakikalık okuma

Yazar Burak Akgüç’ün bugün ikinci kitabını da keyifle okuyabiliyorsak bunu aslında polisiyenin duayeni Sayın Erol Üyepazarcı’ya borçlu olduğumuzu biliyor musunuz? Kendisiyle yazarın bankacılık yaptığı dönem tanışmışlar. II. Dünya Savaşı dönemi İstanbul’unda geçen Eski Şehrin Gölgesinde’yi okuyan Üyepazarcı romanı çok beğenmiş. Oğlak Yayınları’na, Sayın Senay Haznedaroğlu’na vermiş. Romanı beğenmesinde eminim birçok etken var ama en büyüğü de pek yazılmamış bir dönemi kaleme almasıymış. Yazar ilk kitabı Eski Şehrin Gölgesinde ile 2022 yılı Kitap Dergisi’nin “Telif Polisiye İlk Roman Ödülü” nü kazandı.

İlk roman 1940 Mart’ında başlıyor. Belgrad’dan İstanbul’a trenle gelen bir tarih profesörüne Sirkeci Garı’nda kaçırılma teşebbüsünde bulunuluyor ama profesör bu olay esnasında hayatını kaybediyor. Bu profesörün Belgrad’da ne araştırdığı, İstanbul ile ilgili ne bulduğu ve neden kaçırılmak istendiği kitabın ana konusunu oluşturuyor.

Kahramanımız Cemil Arıkan, profesörün ölümüne sebep olan bu sırları, onunla akrabalık bağı bulunan İstanbul Üniversitesi asistanlarından Zehra Erensoy ile beraber öğrenmeye çalışıyorlar. O sıralarda İstanbul’da teşkilatlanan Gestapo da bu sırların ve ikilinin peşine düşüyor. Naziler ve İngilizlerle Bizans’a kadar uzanan soluk soluğa bir macera başlıyor. Çok büyük bir Bizans yeraltı tünelinde şahane bir final yaptıktan sonra Cemil Arıkan ikinci macerası Bahar Temizliği ile yeniden sahneye çıkıyor. 

bahar temizliği

Naziler, Gestapo, Sırlar ve İstanbul…

İkinci macerada Cemil Arıkan, yalnız yaşadığı dairesinde eroinden ölü bulunan bir asistan hekimin, Selim’in ölümünü araştırıyor. Polis, geçmişinde eroin müptelası olan Selim’in aşırı dozdan öldüğünü düşünüp dosyayı kapatıyor. Selim’in babası Fevzi Karaman ise oğlunun bir cinayete kurban gittiğini düşünüyor. Çünkü Selim’in hayatındaki bazı insanların tekinsiz olduklarını söylüyor. Bahsettiği bu tekinsizlerden biri de Rus Polina. Ekim Devrimi akabinde Moskova’dan kaçıp İstanbul’a gelen bir asilzadenin kızı. Cemil artık polis olmadığından davayı nasıl araştırabileceğini düşünürken Fevzi Karaman merhum oğlunun kaleme aldığı ve kitap haline getirmek istediği notları Cemil Arıkan’a veriyor. Yeni yayınevi sahibi olan Cemil, bu notları yayımlamak isteyen bir yayıncı olarak olayı rahatça araştırmak için bir sebep buluyor.

Selim’in notlarını okuyan Cemil, araştırmalarında üzerine konuşacağı epeyce unsur buluyor. Sosyal Darwinizm, üstün gen yetiştirme perspektifi, selektif üreme çalışmaları, 20. yüzyılda Amerika ve Almanya’da yaşanan gelişmeler, Türkiye’de bu konu üzerine söylenenler, özellikle Nazi Almanya’sındaki zorunlu kısırlaştırma ve evlilik yasakları, Aryan ırkını yaygınlaştırma çabaları gibi metinde kendine yer bulan konular Cemil’i oldukça şaşırtıyor. Notlarda adını okuduğu hocalardan görüşmek için randevular alıyor. Ama yolunu önce eski işyeri emniyete çeviriyor. Çünkü Selim’in evinde herhangi absürt bir durum olmasa da arabasında bulduğu kırmızı lekenin ne olduğunu öğrenmek istiyor. Sekiz ay çalıştığı ikinci şubede bu lekenin kiremit tozu olduğunu öğreniyor. İkinci Şube Müdürü Yakup Ensarioğlu, Cemil Arıkan’ı emniyette gördüğünde aba altından sopa gösterip Selim hakkında araştırma yapmamasını tavsiye ediyor. Cemil ne yapıyor? Elbette bunun üzerine araştırmasına daha sıkı sarılıyor.

Selim’in hem tedavi gördüğü hem de hekim olarak görev yaptığı hastanede yaptığı araştırmalar neticesinde Hijyenmental Cemiyeti hakkında fikir sahibi oluyor. Selim’in de katıldığı ve yazdıklarına ilham olan toplantılardan birinde de sürprizle karşılaşıyor. Konuşmacılardan biriyle gelen Polina, Cemil’e oldukça sıcak davranıyor hatta akşam kendisini evine bırakmasını bile istiyor. Bu durum Cemil’e tuhaf gelse de Polina ile görüşüp bilgi toplayabileceğini düşünüyor. Güzeller güzeli Polina’yı evine bıraktıktan sonra dönüşte peşine takılan araba Cemil’in gözünden kaçmıyor. Gecenin sabahında kendisini takip eden arabanın önünü kesmesi neticesinde kibarca kaçırılan Cemil, adını emniyette sıkça duyduğu Daron Koçaryan ile tanışmak zorunda kalıyor. Esrar ve eroin kaçakçısı Daron Koçaryan da Cemil’den Selim hakkında yaptığı soruşturmayı bitirmesini istiyor. Bir temiz de dövüyor. Dayağı yiyen Cemil soluğu emniyette alıyor çünkü artık Fevzi Karaman gibi kendisi de Selim’in cinayete kurban gittiğini düşünüyor. İstanbul’u mesken tutmuş Gestapo, Naziler, Almanlar, İngilizler, uyuşturucu çeteleri, tuhaf ideolojik görüşler, her taşın altından çıkan insanlar, sırlar ve gizli planlar… Oldukça fazla sebep ve etken var ama henüz ortak bir nokta yok. Kim bilir… Belki de gerçekten aşırı dozdan mı öldü acaba?  

Yazarın bize sunduğu İstanbul’un savaş dönemi manzarasına, o manzaraya cuk oturan karakterlerine, gizem ve entrikalarla ördüğü kurgusuna bayılmamak elde değil. Hele finali tam istediğim gibi. Adaleti kendisi sağlayan kahramanlara bayılırım. Kahramanımız Cemil, Erol Üyepazarcı’nın da dediği gibi tam bir “hard-boiled” dedektif.

Bahar Temizliği, Burak Akgüç, Oğlak Yayınları, 207 Sayfa.

Selin Bak

1981 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi’ nde Hemşirelik okudu. Polisiye merakı gençlik yıllarında (hala çok genç, ortaokul yılları diyelim) Agatha Christie ile başladı. Galiba yapmak isteyip de yapamadıklarını okumak (cinayeti çözmek değil işlemek kısmından bahsediliyor) kendisine garip bir tatmin duygusu vermiş olacak polisiye dışında başka bir tür okuyamaz oldu. En
sevdiği yazarların Türk yazarlar olduğunu her zaman gururla söyler. Çok polisiye okur, çok polisiye dizi ve film izler, fazlaca cinayet kurguları yapar. Aslında çok da yazar ama çaktırmaz. Bu biyografiyi yazarken hayatında enteresan bir şey olmadığını fark eden Selin, hemşirelik yapmaya ve Trabzon’da yaşamaya devam ediyor, şimdilik...

Önceki Hikaye

Haftalık Polisiye Seyir Rehberi

Sonraki Hikaye

'Siber Suçlar' Kitabı Raflarda!

En Son Yazılar