Röportaj: Oben Budak
Hikâyeyi kesinlikle biliyor olmalısınız. Amerikalı bir çift, 6 yaşında bir çocuk evlat edinir. Her şey masallardaki gibi ilerlerken çocuğun garip davranışları ortaya çıkar ve kızın aslında 22 yaşında cüce sendromlu biri olduğu anlaşılır. Akıllara durgunluk veren bu hikâye, Natalia Grace’in Tuhaf Hikâyesi adıyla TLC ekranlarında docu-series formatında yayınlanacak. İlk bölümün 2 Eylül cumartesi 21.50’de yayınlanacağı dizi, bize Barnett ailesinin yalanlarla dolu evlat edinme sürecini ve Natalia’nın çocuk kılığına girmiş tehlikeli bir yetişkin olup olmadığını anlatacak. Dizi yayınlanmadan önce, belgeselin öne çıkan isimlerinden avukat ve TV yorumcusu Beth Karas ile 221B okurları için bir röportaj yaptık.
Gazetede bu haberi okuduğum zaman yanlış mı anladım diye düşünüp bir kere daha okuduğumu hatırlıyorum. Siz bu olayı ilk duyduğunuzda nasıl bir tepki vermiştiniz? Çözmeye çalıştığınız hikâye, hayatımda duyduğum en garip olaylardan biri.
Kesinlikle seninle hemfikirim bu konuda. Benim de karşılaştığım en tuhaf hikâyelerden biri bu. Hikâyeyi genel olarak biliyordum. Yıllar önce haber olmuştu ama sonra bu hikâyeyi geliştiren yapım şirketine dahil oldum ve bilgileri benimle paylaşmaya başladılar. Burada neler oluyor diye düşündüm. Ve şunu söylemeliyim ki, kayıtlar sırasında, yani konuşurken bazı şeyleri aslında izleyiciyle aynı anda öğreniyordum.
Tepkileriniz gerçek yani?
Gerçek, çünkü yapımın istediği benim analizlerimle birlikte izleyiciyi bir yolculuğa çıkarmaktı. Yani bazen ekibin yeni öğrendiği bir şeyi öğreniyordum ve kalakalıyordum: ne? Yani, bilirsiniz, bu hikâyede elbette zorlayıcı bulduğum çok şey vardı. Gerçeğe ulaşmam gerekiyordu çünkü eski bir savcıyım, bir dava insanıyım. Bir kişiyi neyle suçlayacağınızı belirlemek için gerçekleri takip edersiniz. Bir teori üretip sonra buna uyacak gerçekleri bulamazsınız. Gerçeklerin sizi götürdüğü yere gidersiniz. Bu davadaki gerçekler başımı döndürdü. Natalia kaç yaşında? Gerçekten ne oldu?
Bu hikâyeyi nasıl seçtiniz? Bununla herhangi bir özel bağlantınız var mı?
Birlikte çalıştığım yapım şirketi o topluluğun içindeydi ama başka davalar çözmeye çalışıyorlardı. Burada neler olup bittiğini analiz etmelerine ve anlamalarına yardımcı olmak ve bunu izleyiciye sunmak için girdim. Daha önce şimdi belgesellerle yaptığım şeyi yapıyordum. Duruşmaları televizyonda yayınlayan Court TV adlı bir kanaldaydım. Yaptığım tek şey izleyiciye mahkemede neler olduğunu açıklamaktı. Yani benim gücüm bir bakıma işleri damıtmak ve bunu sıradan insanların anlayacağı hale getirmek. Şirket bana şöyle dedi: Bu, anlatılması gereken bir hikâye ve hâlâ devam ediyor.
Büyük davaların yorum yapanı da çok oluyor. Hatta Reddit gibi sitelerde Natalia’yı haklı bulanlar bile çıktı. Bu gibi büyük davalarda yorumları ne kadar önemsiyorsunuz?
Şahsen bunları biraz görmezden geliyorum. Çünkü insanlar sorunun her iki tarafını da düşünmek zorunda. Bazıları Natalia’ya karşı çıkacaklar. O kötü biri, manipülatif biri, diyecekler. Kimileri de o bir çocuktu, diyecek. Yani insanların kendi fikirleri olacak ve biz de bunu istiyoruz, değil mi? İnsanların kendi kararlarını vermelerini istiyoruz. Biz onlara sadece gerçekleri veriyoruz ve diyoruz ki siz karar verin. Demek istediğim, jürinin yaptığı budur. Jüriye elinizden gelen en iyi kanıtları sunarsınız ve jürinin en güçlü kanıtın ne olduğuna ya da gerçekte ne olduğuna karar vermesine izin verirsiniz.
Evet tabi ki. Ben sadece 2 bölüm bitirdim, tüm sezonu henüz bitiremedim. Fakat şunu gerçekten merak ettim, Natalia, bir gece elinde bıçakla yeni ebeveynlerinin yataklarının başında beklemiş, bu doğru mu?
Bu üvey babası Michael Barnett’in ifadesi. Evet, uyandığında Natalia’yı karşısında görmüş ve elinde de bir bıçak varmış.
Gerçekten mi?
İzledikçe daha çok şeye şaşıracaksın. Biliyorsun, başka bir sezon daha olacak. Ve Natalia konuştuğu için bu konu daha kapsamlı bir şekilde ele alınacak.
Konuşamıyordu. Doğru, konuşma yasağına uymak zorundaydı.
Evet ilk sezonda konuşamıyordu. Yalnızca sosyal medyada veya Facebook’ta paylaştığı şeyleri görebiliyorduk. 2. sezona kadar oturup röportaj vermiyor. Ama bu sefer bu sorun çözülecek. Açıkçası gerçeğin nerede olduğunu bilmiyorum. İki tarafı da dinleyeceksiniz.
Bu tip gerçek suç dizileri merak duygusunu hep diri tutuyor. Gerçek suç belgesellerinin izleyicisi de hayli fazla.
Evet, evet, bu doğru. Gerçek suç belgeselleri çok fazla izleniyor.
Bu nedenle, “CSI etkisi” kavramını sormak istiyorum. Suç işleme potansiyeli yüksek kişiler, kusursuz cinayeti işlemeye dair ipuçlarını ve bilgileri belgesellerden ve dizilerden öğreniyor mu sizce?
Yani insanların televizyonda öğrendikleri şeyleri suç işlerken kullanıp kullanmadığına dair ne düşünüyorum? Evet belki.
Gerçekten mi?
Evet, nedenini anlatayım. Burada, Amerika Birleşik Devletleri’nde, bir seri katilin hikâyesini anlattım. O şimdi hapiste. Los Angeles’ta tutuklandı. Orada 2 kişiyi öldürdü, bir kişiyi daha öldürmeye teşebbüs etti ve Chicago’da da birini öldürdü. Aslında uzun yıllar boyunca yakalanmamıştı ve eski kız arkadaşlarından birine, bu TV programlarını izlediği için mükemmel suçu nasıl işleyeceğini bildiğini söylemişti. En azından bu durumda bunun bir anekdot olduğunu düşünüyorum. Bu bir hikâye ama o seri katil, tüyo aldığını iddia ediyor. Sonuçta yakalandı değil mi? O kadar da akıllı değil. Ama insanların yapımlardan fikir aldığını düşünüyorum. Nasıl yapılacağını öğreniyorlar. Onları tanımlayacak herhangi bir adli delili arkalarında bırakmamaya çalışıyorlar. Ancak günümüzde teknoloji o kadar gelişmiş ki, DNA kanıtları o kadar karmaşık ki ve telefonlarımızın her yerinde kameralar var, biliyorsunuz, dijital ayak izi bırakıyorlar, bence polisi atlatmak gerçekten çok zor.
Ve son olarak bu sezon hakkında söylemek istediklerinizi alabilir miyim?
Türkiye’deki izleyicilere açık fikirli olmalarını önermek istiyorum. İlk bölüm veya ikinci bölümle ilgili sonuca varmak için acele etmeyin. Baştan sona izleyin. 6 bölüm var ve sanırım duyduklarına inanamayacakları bölümler de olacak. Hikâyeleri anlattığımda genellikle bir kocanın karısını öldürmesi, bir annenin çocuklarını öldürmesi gibi özetlenebiliyor. Ama aslında olay çok derin. Bu yüzden izleyiciler, bundan keyif alabilir, bir şeyler öğrenebilir, üzerine konuşabilir; ama jüri gibi açık fikirli olmalarını öneriyorum.