Kripto paralar… Duydunuz onları, değil mi? Bitcoin (BTC), Ethereum (ETH) falan. Mutlaka duymuşsunuzdur, son dört beş yıldır herkes onları konuşuyor! Kimine göre balon, kimine göre geleceğin para birimi. Her halükarda kripto paralar şu an finans ve teknoloji dünyasının önemli bir parçası. Ancak bunun dışında, gizemli vakalara ve gerçek suçlara tutkun benim gibilere de epey malzeme veriyor. Halihazırda GAİN’de izlenebilen Dead Man’s Switch, işte bu gizemli suç vakalarından birini anlatıyor: Bir dönemin önde gelen kripto para borsalarından QuadrigaCX’in batışı ve şirketin kurucu CEO’su Gerald Cotten’ın ani ölümü.
Kripto paralar: Bizim büyük kafa karışıklığımız
Şimdi, tahmin edeceğiniz üzere, bu yazıda konumuz Dead Man’s Switch belgeseli. Ancak bu belgeseli değerlendirmeden önce kripto para teknolojisine dair birkaç kelam etmekte fayda var. Çünkü pek çok kişinin zihninde tüm kavramlar karışmış halde: Blok zincir, kripto para, kripto para borsası… Gelin önce berraklaşalım, sonra belgeseli konuşalım.
Öncelikle, kripto paralar, blok zincir dediğimiz bir yazılım üzerinde çalışan ve kriptografik yöntemlerle şifrelenerek kaydedilen dijital para birimleridir. Tüm kripto para işlemleri blok zincirler üzerinde gerçekleşir. Blok zincirler genelde merkeziyetsiz yapıdadır ki bu onlara hükümetler ya da başka otoriteler tarafından müdahale edilemeyeceği anlamına gelir (en azından teoride). Özellikle Bitcoin ya da Ethereum blok zincirleri gibi büyük ağlar çok güvenlidir.
Kripto paralarınızı, kripto para cüzdanınızda saklarsınız. Kripto para cüzdanları anonimdir. Bu da sizin anonim kalarak bir başkasına kripto para gönderebilmenizi sağlar. Üstelik bunun için banka gibi bir aracıya da ihtiyacınız yoktur. Süreç şöyle işler: Birine ETH göndermek istiyorsunuz. O kişinin cüzdan adresini girerek kendi cüzdan uygulamanız üzerinden ETH gönderme emri verirsiniz. Bu işlem talebi, Ethereum blok zincirine gönderilir. Ethereum blok zincirini dünyanın dört bir yanından on binlerce bilgisayar çalıştırmaktadır ki bunlara blok zincircede “düğüm” denir. Düğümler işleminizin geçerli olduğuna dair fikir birliğine vardığında bu işlem yeni bir veri bloğu halinde bir önceki veri bloğuna eklenerek blok zincirde kayıt altına alınır. Düğümler, blok zincirin bir kopyasını da barındırır ve ağa yeni bir geçerli bloğun kaydedilmesiyle beraber güncellenirler. Böylece, blok zincire kaydedilmiş bir işlemin sonradan değiştirilmesinin ya da silinmesinin önüne geçilir çünkü biri blok zincire kaydedilmiş bir işlemi, yani bir veri bloğunu değiştirmeye kalkarsa, diğer düğümlerdeki blok zincir kaydıyla uyumsuzluk ortaya çıkar. Bunun sonucunda ise, kabaca söyleyelim, o düğüm geçersiz olur.
Basit bir benzetmeyle, bir blok zincirini on binlerce farklı sunucuda çalışan ve hepsi tarafından geçerliliği kontrol edilen bir yazılım olarak düşünebilirsiniz. Bu, merkeziyetsizliktir ve merkeziyetsizlik fikri savunucularına göre çok güvenlidir. Kripto paralarınız, işte bu merkeziyetsiz yazılıma kayıtlı kod parçalarıdır. Düğümlerden biri ortadan kalksa bile diğerleri onu saklamaya devam eder.
Peki ya kripto paralarınızı bir başka cüzdana transfer etmek istemiyor da mesela TL’ye dönüştürmek istiyorsanız? İşte bu noktada devreye kripto para borsaları girer. Kripto para borsası, kripto para alım satım işlemlerinin yapıldığı platformdur. Bu platformlar merkezidir. Zaman içinde merkeziyetsiz borsalar da ortaya çıkmıştır ama çoğu kişi merkezi borsalarda yatırım ve alım satım yapar. Bu borsalar, iyi yönetilmedikleri takdirde pekâlâ batabilirler.
Aklınızda soru işaretleri kaldığına eminim ama bu yazı, daha fazla detayı kaldırmaz; merak edenler blok zincir teknolojisini öğrenebilecekleri kaynakları kısa bir internet aramasıyla bulabilir. O yüzden bu konuyu burada noktalıyor ve Dead Man’s Switch belgeseline geçiyorum yoksa hiçbiriniz bu yazıyı okumaya devam etmeyeceksiniz.
Dead Man’s Switch: Her şey oyun muydu?
12 Aralık 2018 günü kripto para dünyası beklenmedik bir haberle sarsıldı: Kanada’nın en büyük kripto para borsası olan QuadrigaCX’in kurucusu ve CEO’su Gerald Cotten, Hindistan’da hayatını kaybetmişti. Başta bu ölüm şaşırtıcı, ani ama doğal görünüyordu. Cotten’ın Chron hastalığı vardı ve Hindistan seyahatlerinin daha başında hastanelik olmuş, hastanede durumu kötüleşmiş, bir gecede hayatını kaybetmişti. Ne var ki Cotten aslında 9 Aralık’ta ölmüştü. Yani ölümü üç gün geç duyurulmuştu. Daha ilginci ise şuydu: Cotten, ölümünden kısa bir süre önce vasiyetini yazarak mal varlığını yeni evlendiği eşi Jennifer Robertson’a bırakmıştı.
İş bu kadarla kalsa kısa sürede gündemden düşebilirdi. Ancak QuadrigaCX, Cotten’ın ölümünden biraz sonra herkesi afallatan bir açıklama daha yayımlayacaktı. Bu açıklamaya göre QuadrigaCX’in parası kalmamıştı çünkü Cotten’la beraber borsanın yaklaşık 145 milyon doları da uçup gitmişti. Nasıl mı? Açıklayalım.
Soğuk cüzdan… ama ölüm soğuğu!
Kripto paralar, borsalarda alınıp satılır. Bununla beraber, kripto paraların saklandığı yazılımlar kripto para cüzdanlarıdır. Bu cüzdanlar ikiye ayrılır: İnternet bağlantısı olan sıcak cüzdanlar ve internet bağlantısı olmayan soğuk cüzdanlar. Sıcak cüzdanlar genelde bir mobil uygulama ya da tarayıcı eklentisidir. Daima internete bağlı olduklarından kullanımları çok pratiktir ama küçük de olsa hacklenme riski barındırırlar. Öte yandan soğuk cüzdanları hacklemek imkansızdır çünkü bu cüzdanların internet bağlantısı yoktur. Bunlar genelde USB benzeri cihazlardır.
Mesele şu ki, ister sıcak cüzdan olsun ister soğuk cüzdan, bunlara erişmenin tek bir yolu vardır: Parolayı bilmek. Sıcak cüzdanlar parola sıfırlama seçeneği de sunar. Bunu sunan bazı soğuk cüzdanlar da vardır. Ancak parolayı sıfırlamak için de cüzdan hesabınızı açarken verilen, rastgele kelimelerden oluşan bir kurtarma cümlesini girmeniz gerekir.
Kripto para borsaları da sahip oldukları varlıkları genelde soğuk cüzdanlarda saklar. Bir kripto para borsasından Bitcoin satın almanız o Bitcoin’e sahip olduğunuz anlamına gelmez. Siz Bitcoin’inizi kişisel cüzdanınıza çekene kadar bakiyeniz borsanın cüzdanlarında saklıdır. Bu çok olağan bir güvenlik önlemidir. QuadrigaCX olayında ise olağandışı bir şey vardı: Borsanın sahip olduğu neredeyse tüm varlıklar, sadece Gerald Cotten’ın erişiminin olduğu bir soğuk cüzdandaydı. Cotten da öldüğü için soğuk cüzdana erişim kaybedilmişti. Bir başka deyişle, QuadrigaCX’in kripto paralarını çekmek isteyen kullanıcılarına ödeyecek kripto parası vardı ama buna erişemiyordu. Sonuçta şirket battı ve on binlerce kişi mağdur oldu.
İşte, bunun ortaya çıkmasıyla beraber büyük bir soru işaretinin gölgesi, Gerald Cotten’ın mezarının üstüne düşüverdi: Ya Cotten aslında ölmediyse?
Dead Man’s Switch neyi arıyor?
Dead Man’s Switch’in cevabını aradığı soru şu: Gerald Cotten gerçekten öldü mü yoksa kendisine öldü süsü mü verdi? Ancak bu soruya bir cevap veremiyor. Cevap verememesi de çok doğal çünkü Gerald Cotten resmi olarak ölü ve hâlâ birçok kişi ölümüne şüpheyle baksa da kimse ortaya bir kanıt koyamıyor.
Bununla beraber, kanıtlar olmasa da ipuçları var. Birtakım gazeteciler, blok zincir meraklıları, kafayı suçla kırmış sosyal medya kullanıcıları ve QuadrigaCX mağdurları yıllardır bu ipuçlarının izini sürüyor. Dead Man’s Switch belgeseli de işte bu ipuçlarıyla ilgileniyor. Gerald Cotten’ın ölümüne dair tüm şüpheleri ve o şüpheleri destekleyen ipuçlarını, yaklaşık bir saatlik sürükleyici bir anlatımla ekrana taşıyor. Bu bakımdan son derece merak uyandırıcı bir belgeselle karşı karşıyayız. Soruları sevmeyen, sadece cevap arayan bir izleyiciyseniz Dead Man’s Switch size göre olmayabilir. Fakat ipuçlarına kafa yormaya meraklıysanız, Dead Man’s Switch belgeseline mutlaka göz atmalısınız.
Yönetmenliğini Sheona McDonald’ın üstlendiği belgesel, olanı biteni kronolojik bir sırayla izleyiciye aktarırken şüphe damla damla büyüyor ve aklımıza yayılıyor. Biraz sonra ufak bir göl olacak. Bu arada olayın izini süren gazeteciler, mağdurlar ve eski QuadrigaCX çalışanları da kamera karşısına geçiyor. Her biri olaya kendi bakış açılarını ve yorumlarını getirirken, biz izleyicilere de yeni pencereler açıyor. Öte yandan, iki pencere hep kapalı kalıyor. Bunlardan biri, QuadrigaCX’in diğer kurucusu Michael Patryn’in; diğeri ise Gerald Cotten’ın eşi ve varisi Jennifer Robertson’ın penceresi. Her ikisi de belgesele konuşmayı reddetmiş. Elbette bu, soru işaretlerini iyiden iyiye artırıyor.
Dead Man’s Switch’in belki de en başarılı yanı, hiçbir cevap vermemesine karşın izleyiciyi dinamik tutmayı başarabilmesi. Genelde bir gerçek suç belgeselinde insanı heyecanlandıran, gizemin adım adım çözüme kavuşmasıdır. Burada ise gizem büyüyor, büyüdükçe büyüyor… Peki Dead Man’s Switch izleyiciyi ekran başında tutmayı nasıl başarıyor? Bence, yumruk atarak.
Aslına bakarsanız, benim anlayışıma göre iyi bir belgesel detaycı ve sabırlı olmalıdır. Dead Man’s Switch, iyi bir belgeselin bu iki vasfından da yoksun. Fakat bana öyle geliyor ki bu bir tercih meselesi. Bu belgesel sizi derinden etkilemeye falan çalışmıyor. Yoğun ama inceliksiz anlatımıyla neredeyse bir yumruk atıyor, biraz şaşırtmak ve aklınıza karıştırmak istiyor. Bu, böyle bir vakayı anlatmak için doğru bir tercih. Aksi halde, bu kadar cevapsızlık, detaycılığı ve sabrı sıkıcılığa dönüştürürdü. Yine de belgeseli izlerken kripto para borsalarının işleyişinin daha kapsamlı ele alınması gerektiğini düşündüm. Ben sektörün çok yabancısı değilim fakat hayatında hiç kripto para borsalarında işlem yapmamış biri için Dead Man’s Switch’in attığı yumruk şaşırtıcı değil, bayıltıcı bir etkiye de sahip olabilir.
Sonuç
Velhasılıkelam, Dead Man’s Switch, eğer hem kripto paralarla hem de gerçek suç anlatılarıyla ilgiliyseniz sizin için biçilmiş kaftan. Olayla ilgili doyurucu bir cevap vermese de aklınıza düşüreceği soru işaretleri belki sizi de Gerald Cotten’ın şüpheli ölümünü araştıranlar kervanına katar, kim bilir!
Dead Man’s Switch‘i GAİN‘de izleyebilirsiniz.