Hayat çok enteresan ve sürprizlerle dolu. Bundan aylar önce Tuna Kiremitçi’nin Mezun Cinayetleri kitabını okuyup kişisel hesabımda paylaşmıştım. Kendisi postu beğenince pek bir sevinmiştim. Ama Tuna Kiremitçi yani, sevmeyen var mı? Ne yazdıklarına, ne şarkılarına ne de gözlerine kimse laf etmez herhalde. Gün gelip kitabı hakkında inceleme yazacağım aklıma gelmezdi.
Tuna Kiremitçi elini neye atsa başarmış bir adam. Şair, besteci, yazar, söz yazarı, şimdi de polisiye yazarı. Eh yakışıklı da. Allah bayağı bir bonkör davranmış kendisine. Tip desen gideri var, yetenek desen gırla. Hele bir şarkısı var, bayılırım; ‘Birden geldin aklıma, yakıverdin ışıklarıııı…’ Onun kadar da kitap isimlerine duygu yükleyen biri yoktur sanırım. “Git Kendini Çok Sevdirmeden”… daha ne diyeyim ben.
Kendisinin polisiye yazması üstelik iyi de yazması beni şaşırtmıştı. Onu hep romantik kurguların adamı gibi görürdüm meğer zihninde sadece aşk meşk yokmuş. Ama hep derim, herkesin karanlık bir tarafı vardır diye. Benim mi? Ohoo olmaz mı? Bak yine dedikoduya sardık kitabı yazmaya yer kalmayacak.
İlk polisiye kitabı Mezun Cinayetleri ile tanıştığımız ve içimizin ısındığı Başkomiser Perihan ve yardımcısı Ayla, emniyet içindeki lakaplarıyla ‘Bacılar Bölüğü’ bizi ‘Perinin Ölümü’yle yeni bir maceraya davet ediyor. İştigal etmemek ne haddimize.
Balat’ın tarih kokan sokaklarının birinde eski bir evde tek başına oturan ve Alzheimer hastalığıyla savaşan, seksen küsür yaşında Alman vatandaşı Eva Surkultay’ın cesedi bulunur (Yazmadan geçemeyeceğim, bu soyadını nerden bulmuş acaba? ‘Surkultay’ bana Saldıray’ı anımsattı ama konumuz bu değil). Nazilerin kullandığı Luger P08 marka silah kadının yanıbaşındadır. Kadın intihar mı etti yoksa bir cinayete mi kurban gitti? Gel de çık işin içinden! Eva Surkultay edebiyatın önemli isimlerinden yazar ve çevirmen Nadir Surkultay’ın da eski eşi. Ölüm nedeni intihar gibi görünse de, savcı evdeki bazı delilleri göz önüne alarak, şüpheli ölüm kanaatiyle dosyayı Cinayet Büro başkomiseri Perihan Uygur ve yardımcısı komiser Ayla’ya -yani “Bacılar Bölüğü”ne – teslim ederek soruşturmayı başlatır. İlk başlarda evde hırsızlık yapıldığına dair hiçbir kanıta rastlanmamış olunsa da daha sonra gizemli iki paketin çalındığı anlaşılır. O paketlerin içinde cinayet işlenmesine sebep olacak ne var? Olay nasıl oldu? Birisi eve hırsızlık niyetiyle girip, kadın direnince onu öldürüp sonra da paketleri değerli bir şey sanıp yürüttü mü? Çok basit olurdu değil mi? Zaten Luger marka tabancayla vurup parmak izi bırakmadan intihar süsü verecek hırsız olacağını zannetmiyorum. Bu durumda kadını yakın çevresinden birinin öldürdüğü olasılığı üzerinde dururlar. İlk iş, hayat kadını olan üst kat komşu sorguya alınır. Maktulün gelen gideninin olmadığını, fakat son günlerde oturduğu daireye göz diken emlak mafyası yüzünden sıkıntılı zamanlar geçirdiğini, tehdit aldığını anlatır. Soruşturma ilerledikçe hayat kadınının anlattıklarının gerçeği tam yansıtmadığı, bilakis, kendisinin de bu emlak mafyasıyla iş birliği içinde olduğu ve yaşlı komşusunu evinden çıkması için ikna etmeye çalıştığı ortaya çıkar. Eva Surkultay’ın ölümünden sonra evi eski eşi Nadir Surkultay’ın oğlu olan ve Kıbrıs’da yaşayan Nejat Surkultay’a bıraktığı öğrenilir. İşin şüpheli yanı ise, Nejat Surkultay yaşlı kadın ölmeden iki gün önce Kıbrıs’tan İstanbul’a bir nikah şahitliği yapmak için gelerek, Pera Palas’a yerleşmiştir. Soruşturmaya narkotik, organize işler büro da dahil olur, Perihan’a gelen isimsiz tehdit notu ve otomobilinin yakılması hayatının tehlikede olduğunu gösterir. Soruşturma derinleştikçe Perihan ve Ayla kendilerini emlak ve uyuşturucu mafyasının ortasında bulurlar. Sizce Perihan bunlara pabuç bırakır mı?Asla!
Akıl oyunlarıyla, pek güzel kurgusuyla ve sürpriz finaliyle lezzetli bir polisiye okudum. Oldukça sade ama basite kaçmayan, sayfa sayısı artsın diye uzatılmamış keyifli bir kitap Perinin Ölümü. (Burada döner koltukta olduğumu ve koltukla döndüğümü hayal edin) ‘Selam sevgili Tuna Kiremitçi, ben geldim, hani o beğenip geçtiğin postu yazan fakir ama gururlu kadın :)’