Örümcek Kuşu – Michael Connelly

/
7 dakikalık okuma

Jack McEvoy, yazar Michael Connelly’nin 1996 yılında Şair romanıyla hayatımıza giren gazeteci kahramanı. Michael Connelly, kahramanlarını kitaplarında karşılaştırmayı pek seviyor. McEvoy da daha önce bir Harry Bosch ve bir Mickey Haller romanında yer almıştı. Şair ve Korkuluk’tan sonra McEvoy şimdi de Örümcek Kuşu ile karşımızda. Her romanında güncel sorunlara yer veren Connelly bu kitabında da kadına şiddeti, politikaların yetersizliğini, gelişen gen teknolojilerini ve devletin kontrol mekanizmalarının acizliğini gözümüze sokuyor.

Jack yüksek tirajlı gazetelerde çalıştıktan ve çok satan suç kitapları yazdıktan sonra şimdi AdilUyarı isimli, tüketiciyi koruma alanında haber yapan bir internet sitesi için çalışıyor. Çok enteresan da bir bilgi vereyim; Amerika’da gerçekten AdilUyarı diye bir haber sitesi var ve sahibinin adı da, romanda da olduğu gibi gerçekten Myron Levin. Bir ilginç daha doğrusu ütopik bir şey daha var kitapta. O da kahramanımız McEvoy’un kitaplarının birinin telifiyle hatta ne telifi, telif avansıyla bir araba ve ev alması. Burada bir kahkaha attım. Hangi yazar, kitabının avansıyla geçtim ev almayı, bir araba alabiliyor? Oraları bilmem ama burası Türkiye, sevgili Connelly.  

örümcek kuşu

Kitap kendine Örümcek Kuşu diyen katilin son kurbanını öldürdüğü sahneyle açılıyor. Hakkında elektrikli bir Tesla kullandığı dışında bir şey bilmediğimiz katil, oldukça güçlü. Kurbanlarının boynunu kırarak hayatlarına son veriyor. Son kurbanı da Jack’in tek gecelik bir ilişki yaşadığı Christina (Tina) Portrero.

Ofisinden akşam evine dönen Jack kapısında kendisini bekleyen iki gergin ve sinirli LAPD dedektifi buluyor. Polisin elinde herhangi bir ipucu olmadığından Tina’nın geçmişini araştırıyorlar ve Jack radarlarına giriyor. Eh, kendisi katillerle haşır neşir olmuş bir suç yazarı, kadının başucunda Jack’in kitabı… Burada araya gireceğim. İtiraf etmeliyim ki, polislerin McEvoy’u bu kadar çabuk şüpheli olarak değerlendirmesi bana biraz zorlama geldi. Kurbanın tek gecelik ilişkilere eğilimi vardı, evet ama McEvoy ile böyle tek gecelik bir ilişki yaşadığı zamandan beri çok sayıda başka erkekle de olabileceği aşikâr. Hemen ona gelmeleri, onunla görüşmeleri ve bu kadar düşmanca davranmaları bana pek mantıklı gelmedi ama sanırım hikâyeyi ilerletmek gerekliydi. Devam edelim.

Bir sene önce seks yapmak dışında bir ilişkileri olmadığını söyleyen Jack gönüllü DNA örneği veriyor. Polislerden Tina’nın AOD denen bir boyun kırılması nedeniyle öldürüldüğünü, öldürülmeden önce yakın bir arkadaşına, dijital takibe maruz kaldığını ve barda tesadüfen tanıştığı bir adamın, kendisi hakkında bilmemesi gereken şeyleri bildiğini söylediğini öğreniyor.

Polisler gittikten sonra Jack sosyal medyada kadını araştırdığında, Tina’nın hiç bilmediği bir üvey kardeşini bulduğuna dair bir paylaşım buluyor. Bir adli tıp sitesine ölüm şekliyle ilgili sorduğu bir soruyla ülkenin çeşitli yerlerinde, bazı adli tıp uzmanlarının karşılaştığı başka vakalar da olduğunu öğreniyor. Jack ölen (ya da öldürülen) tüm kurbanlar hakkında yaptığı araştırmalarda, bu kadınların kayıp aile üyelerini aramak için ucuz bir DNA laboratuvarı olan GT23’ü kullandığını keşfediyor. Ayrıca tüm kadınların bir tür bağımlılığa neden olan bir gene sahip olduğunu da buluyor. Jack kendi başına bu araştırmayı yapamayacağını anlıyor ve bir zamanlar sevgilisi ve eski FBI ajanı olan Rachel Walling ile temasa geçiyor. (Korkuluk kitabında Rachel, Jack yüzünden FBI’dan atılmıştı.) Pek itiraf etmese de Rachel’in kalbini tekrar kazanmak istemesi, ona gitmesinde en büyük etken. Jack, kolluk kuvvetleri tarafından yakalanamayan Örümcek Kuşu’nun, hedeflerini seçmek ve takip etmek için genetik verileri kullanarak kadınları avladığını anlıyor ve karanlık ağın en karanlık köşelerini ortaya çıkarıyor. Ancak katil bir sonraki hedefini çoktan seçti ve saldırmaya hazır.

Eğer verdiyseniz, DNA örneğinizin tam olarak nereye gittiğini hiç merak ettiniz mi? Bu numuneler üzerinde herhangi bir hükümet düzenlemesi veya kontrolü var mı? Bu DNA örneklerinin bilinmeyen taraflara ikinci veya üçüncü satışı mümkün mü? İşte Connelly bu sorular üzerine, sonuçları korkutucu olan bir komplo teorisi üretiyor. İşin bu gerçekçi boyutu insanı çok ürkütüyor. Okurken, köklerimin izini bu şekilde sürmeye asla karar vermediğim için çok mutlu oldum. Hem DNA testi dünyasını hem de her türden kötü insanın bir araya toplandığı internetin karanlık tarafını zekice ve korkutucu bir olay örgüsüyle Connelly dışında başka birinin bu derece ustaca yazabileceğini zannetmiyorum.

Örümcek Kuşu, Michael Connelly, Nemesis Kitap, Çev. Berke Kılıç, 420 Sayfa

Selin Bak

1981 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi’ nde Hemşirelik okudu. Polisiye merakı gençlik yıllarında (hala çok genç, ortaokul yılları diyelim) Agatha Christie ile başladı. Galiba yapmak isteyip de yapamadıklarını okumak (cinayeti çözmek değil işlemek kısmından bahsediliyor) kendisine garip bir tatmin duygusu vermiş olacak polisiye dışında başka bir tür okuyamaz oldu. En
sevdiği yazarların Türk yazarlar olduğunu her zaman gururla söyler. Çok polisiye okur, çok polisiye dizi ve film izler, fazlaca cinayet kurguları yapar. Aslında çok da yazar ama çaktırmaz. Bu biyografiyi yazarken hayatında enteresan bir şey olmadığını fark eden Selin, hemşirelik yapmaya ve Trabzon’da yaşamaya devam ediyor, şimdilik...

Önceki Hikaye

Haftalık Polisiye Seyir Rehberi

Sonraki Hikaye

İstanbul'un Masalı, Masalların İstanbul'u: Melis Sena Yılmaz Söyleşisi

En Son Yazılar