Bir gün internette bir haber okumuştum. Başlık aynen şöyleydi; ‘Metaverse cinayeti cezasız mı kalacak?’ Ne diyeyim, bilmiyorum ki metaverse nedir… Araştırdım ettim, bir şeyler öğrendim tabii. Sanal da olsa bir çeşit paralel evren gibi bir şey. Ben en fazla Warcraft oynuyorum. Gerçi orada da az leşim yok hani. İnsanlar öyle girmişler ki işin içine, bir grup orada işlenen suçların cezalandırılması gerektiğini, diğer grupsa cezanın anlamsız olacağını düşünüyorlar. Ben mi? Ben daha sanal gerçekliği tecrübe etmedim ama sanırım cezalandırılmaması taraftarıyım. İleride, sanal ortamda, zihnimdeki kurguları gerçekleştirdikten sonra ellerim ters kelepçeli götürülmek istemiyorum. İşte ben bunları düşünürken sevgili Banu Akeloğlu bu teknolojiyi çözmüş, yalamış yutmuş, bir dünya yaratmış, üzerine bir de kurgu yapmış. Yok, hiç öyle düşündüğünüz gibi bizi sanal ortama, teknolojiye boğmuyor. Ama kitaba geçmeden önce bu yetenekli kadının okuduğum ilk kitabından bahsetmek isterim.
2018 yılında çıkardığı ilk kitabı ‘Çünkü’ ile tanıdım Banu Akeloğlu’nu. Yazım dili, yalınlığı ve kurgusuyla yetenekli olduğunu düşündüğüm yazarın bu ilk kitabında Başkomiser Yusuf’la tanıştım. Yusuf, komiser olduğu zamanki başkomiseri Ali’yle kahvaltı için buluşmaya sözleşiyor ama ne acıdır ki o sabah Başkomiser Ali öldürülüyor. Bu olayı soruşturmaya başlayan Yusuf ve ekibini kitabın son sayfasına kadar heyecanla takip ediyorsunuz. Çünkü (2018), Göz Göz Göztepe (2019), Fani Öyküler (2021), Metaverse Cinayetleri (2022) yazarın yayımlanan kitapları ama benim en beğendiğim Metaverse Cinayetleri oldu. Ayrıca bir çok yazarın öykülerinin bulunduğu Karmakarışık (2021) öykü antolojisinde, Dark Polisiye Birinci Kitap (Temmuz-2021) ve Dark Polisiye İkinci Kitap (Aralık-2021) sayılarında larında lezzetli öyküleri var.
Yazarın roman olarak okuduğum ikinci kitabı Metaverse Cinayetleri. Metaverse evreninde işlediğiniz bir cinayetten aransaydınız ne yapardınız? İşte kitabın konusu bu. Anestezi uzmanı Kutay ile tanışıyoruz. Bekar, işinde gücünde bir adam, ha bir de asosyal bir tip kendisi. Sadece Kemal diye bir doktor arkadaşı dışında başka arkadaşı yok. Sanal gerçeklik gözlüğünü takıp metaverse evreninde sosyalleşmeyi tercih ediyor. Yine bir gün sanal ortamda vaki tgeçirirken bir adama sinirleniyor ve ‘Amaaan, ne olacak? Gözlüğü çıkarırım her şey orada kalır.’ diye düşünüp adamı silahla vurup öldürüyor. Gözlüğünü çıkarıp yatıyor. Sabahu yandığında haberlerde sanal ortamda öldürdüğü adamın gerçekten silahla öldürüldüğü haberini hayretle izliyor. Panik oluyor ve sakinleşmek için işinden de izin alıp kimsenin bilmediği bir diğer evine kafayı dinlemek üzere yola çıkıyor. Arabasıyla giderken yolda Nakip isminde bir adama çarpıyor ama halen panik halde olduğundan ve arandığını düşündüğünden hastaneye götürmek yerine evine götürüp adamı tedavi ediyor. Nakip kendine geldiğinde ne dese beğenirsiniz? Sanal ortamda Kutay’ın öldürdüğünü düşündüğü adamı aslında kendinin öldürdüğünü ve polisten kaçarken kendisine çarptığını söylüyor. Üstelik kendisinin reenkarnasyon yaşayan biri olduğunu ve öldürdüğü adamın bir önceki hayatında kendisini öldürmüş olduğundan sonunda intikamını aldığını anlatıyor. Kutay hem kendini temize çıkarmak için hem de yenik düştüğü merak duygusu nedeniyle olayın iç yüzünü araştırmak istiyor. Tek arkadaşı Kemal’i arayarak yaşananlardan ona bahsediyor ve yardımını istiyor. Kutay ve Nakip hem gerçek dünyada hem de metaverse evreninde akıllarındaki sorulara cevap bulmak için araştırmalara başlıyorlar. Bundan sonrası çok acayip işte. Spoiler vermeden anlatmama imkan yok. Ama size şu kadarını söyleyeyim; hani sürpriz sonları severiz ya, Banu Akeloğlu bizi sürpriz sonlara boğmuş kitabın sonunda. ‘Aaa, ouww, vayyy!’ diyerek bitirdim kitabı.
Sevgili Banu Akeloğlu’nun kalemini okumaktan hep çok keyif aldım. Metaverse Cinayetleri de benim sevdiğim bir roman oldu. Hızlı, sürükleyici, bizi oyalamayan, sayfa sayısı artsın diye gereksiz bölümler olmayan, sonuyla da bizi oldukça şaşırtan genç, yeni nesil bir roman Metaverse Cinayetleri.
“- Bu dünyayı bu evreni kim yarattı?
– Tanrı değil mi?
– Tanrıya inanıyor musun?
– İnanıyorum. Adına ne denir bilemem. Bir yaratıcı var.
– Burada olduğu gibi orada da var ve orada, bu dünyadaki tanrının yarattığı insan sayısı kadar yaratıcı var. Anlatabiliyor muyum? Burada kaderimizi bir kişi yazıyorsa, orada milyarlarca tanrı her şeyi her gün yeniden yazıyor ve sen, her gün her şeye yeniden başlıyorsundur kim bilir?”