Italo Svevo ülkemizde de oldukça bilinen ve eserleriyle 20. yüzyıl İtalyan edebiyatının gidişatını değiştiren, kendisinden sonra gelen birçok yazarı etkisi altına almış bir isimdir. Özellikle La coscienza di Zeno (Zeno’nun Bilinci) adlı eseriyle tüm dünyada tanınmıştır.
İtalyan edebiyatını, özellikle de İtalyan polisiye edebiyatını İrlanda edebiyatına bağlayacak noktalar oldukça az, neredeyse hiç yok gibidir. Ancak İrlanda polisiyesinin ele alındığı bu sayıya hoşluk katmak adına bu çalışmada ele alınabilecek İtalyan edebiyatı ve İrlanda edebiyatı arasında kesişen noktaların en çok merak uyandıranı ve dikkate mazhar olanı hiç şüphesiz Italo Svevo ve James Joyce arasındaki dostluktur. Avrupa edebiyatının 20. yüzyılın henüz başlarında karşılaşmış iki entelektüeli olarak Italo Svevo ve James Joyce arasındaki edebi ve kültürel dostluk oldukça ilgi çekicidir.
Italo Svevo, ülkemizde de oldukça bilinen ve eserleriyle 20. yüzyıl İtalyan edebiyatının gidişatını değiştiren, kendisinden sonra gelen birçok yazarı etkisi altına almış bir isimdir. Özellikle La coscienza di Zeno (Zeno’nun Bilinci) adlı eseriyle tüm dünyada tanınmıştır. Nitekim edebiyat-psikoloji arasında mevcut çetrefil ilişkiyi eserlerinde işlemiş, birey-toplum arasındaki sorunlu ve zoraki ilişki üzerine yazdıklarıyla insanın bilinç akışını en iyi anlayan ve anlatan yazarlardan biri olagelmiştir.
Aynı özellikleri Svevo’nun isminin yerine Joyce’u koyarak yazmak da mümkündür, zira bu iki isim arasındaki dostluk, dönemin edebiyatını değiştirecek bir anlatı tarzının doğuşunu müjdeler. Dolayısıyla Italo Svevo’nun hayatındaki edebi dönüm noktalarından başlıcası, İrlandalı yazar James Joyce ile tanışmasıdır. Svevo, Trieste’deki Berlitz Dil Okulu’na İngiliz edebiyatını daha yankından takip edebilmek üzere devam ederken James Joyce ile tanışır. Joyce, Berlitz Dil Okulu’nda İngilizce öğretmenliği yapmaktadır.
Öğrenci-öğretmen ilişkisiyle başlayan bu tanışıklık, zamanla derin bir dostluğa dönüşmüş hatta entelektüel açıdan iki yazar da birbirini etkilemiştir. Hem Joyce hem de Svevo, eserlerini birbirlerine okutmuşlar; aradaki entelektüel dostluğun neticesinde birbirlerinin eleştiri ve görüşlerinden fayda sağlamışlardır. Bu dostluk, 1907 yılında Trieste’de başlar ve Svevo’nun 1928 yılında hayatını kaybetmesine kadar devam eder. Lakin zamanın ruhu bu dostluk üzerinde de etkili olur; örneğin I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle dostlukları sekteye uğrar.
Savaş nedeniyle Joyce, Trieste’yi terk etmek zorunda kalır. Geri döndüğünde ise 1919 yılı civarında, artık Trieste eski çok kültürlü şehir değildir. Nihayetinde James Joyce kısa süre sonra Paris’e yerleşir. İkili arasındaki entelektüel arkadaşlık, her türlü zorluğa karşın devam eder. Belki de kaderin bir cilvesi olarak, bu iki yazar diğerinin başyapıtını yayımlamasına aracılık etmiştir: Joyce, Svevo’ya yazarak Trieste’de unutmuş olduğu Ulysses’in el yazmalarını ister. Svevo da el yazmalarını şahsen Paris’e götürür ve Joyce’a teslim eder. Joyce da Svevo’nun La Coscienza di Zeno adlı çalışmasını okumuş ve eser hakkındaki olumlu düşüncelerini, yayıncı ve eleştirmen dostlarına ileterek kadim dostu Svevo’nun Fransa ve ardından Avrupa’da tanınma hikâyesine önayak olmuştur.
Italo Svevo’nun edebi tanınırlığına, James Joyce ile dostluğuna ve La Coscienza di Zeno gibi oldukça bilinen eserlerine karşın İtalyan yazarı bu sayfalara taşımamıza vesile olan eseri L’assassino di via Belpoggio (Belpoggio Sokağı Katili) adlı polisiye nitelikli anlatısıdır.
Trieste’li yazarın en az bilinen, belki de bir köşede kalmış eserlerinden L’assassino di via Belpoggio polisiye okurları için oldukça dikkat çekicidir. Zira yazılış tarihi olan 1890 itibarıyla İtalya’da polisiye edebiyatın kuramsal ve türsel bir yapıya sahip olmadığını belirtmek yerinde olacaktır. Svevo’nun bu eseri ilk kez 1890’da L’indipendente dergisinde tefrika olarak yayımlanır. L’indipendente dergisi Svevo’nun editörlüğünü yaptığı ve 1877’den 1923 yılına değin yayımlanan bir edebiyat dergisi olarak, Trieste’li yazarın hem L’assassino di via Belpoggio hem de Senilità romanlarının yayımlandığı yayın organı olması açısından önem arz eder.
Genel olarak eserlerinde Trieste’yi anlatan ve bu uzamı anlatının temel unsurlarından birine dönüştüren bir yazar olması nedeniyle Svevo’nun L’assassino di via Belpoggio adlı eserinde işaret ettiği “Belpoggio Sokağı”nın Trieste’de olduğunu tahmin etmek oldukça kolaydır. “Belpoggio” Trieste limanı yakınlarında bir ara sokaktır. Ayrıca pek çok farklı sokağa bağlanarak kaçışa elverişli bir ortam sunması nedeniyle yazarın anlatımında önemli bir yere sahiptir.
L’assassino di via Belpoggio klasik bir polisiye anlatı olmaktan ziyade Svevo’nun temel edebi nitelikleri olan bireyin psikolojik dünyasını yansıtması, suçu sadece bir pozitif bilim öğesi olarak değil de duygusal sebeplere bağlanan bir insanlık durumu olarak ele alması açısından kıymetlidir. Örneğin eserin hemen ilk cümlesi okura hem bir cinayet, hem bir suç hem de bir duygusal durumu aktarırken bireyin kendini sorgulamasına kadar uzanan düzlemin de işaretçisidir: “Ne yani, öldürmek bu kadar kolay mıydı?”
Hikâyenin başkahramanı olarak tanımlayabileceğimiz Giorgio’nun etrafında gerçekleşir olaylar. Giorgio, anlatının ilk cümlesinden de anlaşılacağı üzere bir cinayet işler, lakin eserin polisiye niteliğinden çok Giorgio’nun kişisel dramı ön plandadır. Cinayetin ardından kaçmaya çalışan Giorgio’nun macerası alışılmadık bir şekilde oldukça basit sona erer. Bununla birlikte anlatının temel heyecan unsuru, Giorgio’nun kaçmak ve yakalanmamak için harcadığı çaba üzerinden şekillenir.
Eserin isminden de anlaşılacağı üzere Svevo bize cinayet işleyen bir kişinin psikolojik durumunu aktarmaktadır. Italo Svevo, bir polisiye anlatı çerçevesinde Giorgio’nun yaşadıklarını kurgularken asıl dikkat çekici öğe, başkahramanın ruhsal durumunun ön planda olmasıdır. Bir başka ifadeyle Svevo’nun polisiyesi bireyin kendi kimliğini ve kişilik özelliklerini sorgulamada yatmaktadır. Bu duruma istinaden genel bir değerlendirme yapıldığında denebilir ki Trieste’li yazarın edebiyat eserlerinde işlediği kişiler parçalara ayrılmıştır: Bu kişiler, etraflarında gelişen/mevcut her olay, zaman ve mekân zerresinin farklı bir etki uyandırdığı bir yaşam içerisinde mücadele ederler.
Dolayısıyla belli bir ilerleme ve kesin bir davranış takınma becerisinden yoksun, olayların kahramanı olmaktan ziyade birer seyircidirler. Öyle ki Svevo’nun karakterleri bir arzunun, bir tutkunun veya bir duygunun ardı sıra sonuna kadar gidemeyen, dünyanın-toplumun yozlaşmışlığından ve başarısızlıklardan kendilerini sorumlu hisseden, kendi bünyelerinde ahlaksal ve yapısal bir çatışmayı yaşayan, toplumdan uzak bireysel karakterlerdir. Ünlü İtalyan edebiyat eleştirmeni Debenedetti’nin belirttiği üzere: “Svevo’nun kahramanı, toplumun ona çizdiği yön ve bireyin kendi yaşamı arasında kalan bir sıkışmışlık duygusunda temel niteliğini bulur.”
Nitekim L’assassino di via Belpoggio’nun başkahramanı Giorgio’da da benzer yönelimlere rastlamak şaşırtıcı değildir. Her ne kadar Giorgio bir cinayet işlemiş olsa da bu cinayetin unsurları arasında karakteri, suçu sahiplenmeye veya inkâra iten bir sorumluluk duygusu mevcut değildir. Cinayeti işlese dahi, Giorgio’nun yaşadıkları karakterin gerçek yaşamla yüzleşmede yaşadığı belirsizlikleri ortaya koymaktadır. Hikâyenin devamında asıl merak unsuru olan kaçma olgusunu gerçekleştirirken Giorgio bir plana veya bir amaca sahip değildir.
Hatta diyebiliriz ki Giorgio neden cinayet işlediğini bilmez, olayın aniden meydana gelmesi tamamıyla tesadüfün neticesidir. Giorgio’nun yaşadığı ikilemleri ve çektiği acıları Svevo şu sözcüklerle anlatır: “Bunu artık inkâr edemezdi, lakin daha da kötüsü çektiği çileyi tarif edecek ve suçunu hafifletecek o kelimeleri asla bulamayacak olmasıydı. O herkes için her hareketi kötü bir eylem olan veya kötü bir eylemi yapma arzusu barındıran şeytani bir makineydi, oysa kendisinin adeta kaprisli ellere terk edilmiş sefil bir oyuncak olduğunu hissetmekteydi.”
Görülüyor ki Svevo’nun Giorgio’su gerçek karşısında bir uyumsuzdur. Alıntıdan da görüleceği üzere, Giorgio kendisini bir kurban gibi hissetmektedir ve toplumun kendisini dışarıda bıraktığını düşünmektedir. Hayatın zorluklarını, hem bireysel hem de toplumsal bazda sıkışmışlık hisseden bir karakter aracılığıyla polisiye anlatı çerçevesinde aktaran Italo Svevo, polisiye edebiyat için belirleyici unsurlardan biri olan suçlu psikolojisine ve suçun nedenine/gelişimine dair farklı yaklaşımıyla İtalyan edebiyatı için öncü konumdadır.
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının “mittleuropa” kültürü ile kavuşmasının simgelerinden biri olarak Italo Svevo, edebiyat yaşantısının henüz başlarında kaleme aldığı L’assassino di via Belpoggio adlı eseriyle polisiye edebiyata da mütevazı bir katkı sunmuştur.
KAYNAKÇA
Svevo, Italo, L’assassino di via Belpoggio, a cura di Riccardo Cepach, Arbor Librorum Edizioni, Trieste, 2010.
Debenedetti, Giacomo, Saggi, Mondadori, Milano, 1999.
Ghidetti, Enrico, Italo Svevo, La coscienza di un borghese triestino, Editori Riuniti, Roma, 1980.
La critica e Svevo, a cura di Sandro Briosi, Universale Cappelli, Bologna, 1975.
Staley, F. Thomas, “James Joyce and Italo Svevo”, Italica, Sayı. 40, No. 4, 1963.
NOTLAR
1 Staley, F. Thomas, “James Joyce and Italo Svevo”, Italica, Sayı. 40, No. 4, 1963, s. 336.
2 Svevo, Italo, L’assassino di via Belpoggio, a cura di Riccardo Cepach, Arbor Librorum Edizioni, Trieste, 2010, s. 23.
3 Debenedetti, Giacomo, Saggi, Mondadori, Milano, 1999, s. 413
4 A.g.e, s. 430.
5 Svevo, Italo, L’assassino di via Belpoggio, a cura di Riccardo Cepach, Arbor Librorum Edizioni, Trieste, 2010, s. 78.