Türkiye’de yıllardır gündüz kuşağında yayınlanan bir programla onlarca suç masaya yatırılıyor. Toplumun farklı katmanlarından pek çok seyiricisi olan Müge Anlı ile Tatlı Sert programında adli bilimler de suç analizinde ön planda. Programın adli bilimler danışmanı Prof. Dr. Şevki Sözen ile TV’de suçların nasıl çözüldüğünü konuştuk.
Adli tıp uzmanı olarak 35 yılı aşkın süredir suç ve suçlular ile ilgili bir bilim dalında öğretim üyesi olarak çalışıyor ve 10 yıldan uzun zamandır da Müge Anlı ile Tatlı Sert adlı TV programına danışmanlık yapıyorsunuz. Mesleki uygulamalarınız ile programdaki yaklaşımınız arasında bir farklılık yaşıyor musunuz?
1987 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan ve adli tıp uzmanlık eğitimine başladığım günden bu yana kesintisiz 36 yıldır adli tıp alanında uzmanlık ve öğretim üyeliği yapmaktayım. Bu süreç içinde, üniversitelerde anabilim dalı başkanlığı, Adli Tıp Kurumu’nda kurul başkanlığı gibi görevleri üstlendiğimden on binlerce adli vakayla karşılaşma, muayenelerini yapma ve raporlarını hazırlama aşamalarında yer aldım. Akademik ve klinik çalışmalarımın yanı sıra 10 yılı aşkın süredir de adli olguların sıkça yer aldığı, şüpheli kayıp ve cinayetlerin çözümü odaklı bir televizyon programında alanımla ilgili danışmanlık yapmaktayım. Temelde bakıldığında, medyada yer alan bir vakayı irdelemek benim için bir üniversite hastanesinde adli tıp uzmanı olarak bir adli olguyu değerlendirme sürecinden çok da anlamlı bir farklılık içermiyor. Sadece olguların çözümlenmesinde delillerin toplanması aşamasında medyanın gücü, olayların sonuçlanmasında ciddi bir ivme kazandırıyor. Biz adli tıp uzmanlarının bir adli olgu üzerindeki tıbbi delilleri toplarken zaman zaman olayın oluş şekli, görgü tanıklarının ifadeleri ve adli tıp uzmanına vakanın yansımasına kadar geçen süreçte olaya karışan diğer etkenleri elimizdeki mevcut soruşturma dosyalarından elde etme şansımız olmuyor. Oysa televizyonda birkaç dakika dahi yer alan bir görsel ya da olay yeri veya olay zamanı ile ilgili bir veri, olaya bambaşka bir boyut kazandırabiliyor. Tabii ki görgü şahidi olduğunu iddia eden herkesin söylemine inanmak ya da bu söylemi doğru kabul etmek mümkün değil. Tüm bunların eldeki adli ve tıbbi delillerle harmanlanması gerekiyor. Olay ile ilgili yapılan tıbbi yorum da bu bilgiler ışığında ayrı bir zenginlik kazanıyor. Medyada bir olgunun değerlendirilmesiyle hekimlik uygulamalarında adli bir olguya yaklaşımdaki en büyük farklılık ise klinikte bir adli olguyu değerlendirirken ve raporunu düzenlerken bir sonuç ve bir kanaat bildirme yükümlülüğü bulunmaktayken medyanın görevi delilleri ortaya koymak, olayla ilgili resmi çizmek ve olayın çözülmesinde adli mercilere elde edilen bilgileri sunmakla sınırlı olması.
Programda cinayet dahil farklı suçlarla ilgili dosyalar açılıyor. Uzmanlık alanınızla ilgili olarak dosyaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Süreç nasıl işliyor?
Programa başvuran bir kişinin elindeki tüm materyal öncelikle bu alanda çalışan bir ekip tarafından toparlanıp eksik bilgi varsa tamamlanmaya çalışılıyor. Doğal olarak program formatına uygun olup olmadığı belirleniyor. Uzmanlık alanımla ilgili olan kısımlar benimle paylaşılıyor ve gerekiyorsa ekip olarak irdeleniyor. Ben kendi alanımla ilgili kısımları gereken şekilde yorumluyorum ve vaka programa hazır hale getiriliyor.
Tiyatro ile de ilgili olduğunuzu biliyoruz. Mesleki birikimlerinizin bir katkısı oyunculuğunuza yansıyor mu?
Adli olgular genellikle kişilerin ruhsal olarak etkilendiği olayları içeriyor. Dolayısıyla bir şekilde kişinin özel yaşamında kendi psikolojik yapısını güçlendirici farklı alanlarla ilgilenme gereksinimi ortaya çıkıyor. Lise yıllarımdan itibaren amatör bir ruhla da olsa ilgilendiğim tiyatro sanatı, bu ruhsal etkilenmeyi ya da zaman zaman tükenmişliğe kadar varabilen süreci benim için yumuşatıyor. Tabii ki farklı karakterlerle gün içinde bir arada olmak, onların davranışlarını ve beden dillerini gözlemlemek tiyatroda bir karakteri canlandırırken size ayrı bir zenginlik kazandırıyor. Bu da belki çalışma alanımın benim için en büyük şansı.
Prof. Dr. Şevki Sözen: “Söylenen her yalanın kişiyi doğruya yönlendiren bir kapıyı açtığını düşünürüm.”
Program esnasında katılan kişilerin yalan söylediği ve/veya olaya etkileri konusunda soğukkanlılığınızı nasıl koruyorsunuz?
Daha önce bahsettiğim gibi, geniş bir karakter yelpazesiyle çalışmam sebebiyle programa bağlanan bir tanığın söylemi veya bir olay ya da sorulan bir soru karşısında kişinin değişen beden hareketleri, nefes alış şekli ya da ses tonundaki farklılıklar gibi verdiği tepkiler o kişi hakkında olayla ilgili doğru veya yanlış bir söylem içinde olduğu hususunda kanaat oluşturmama yardımcı oluyor. Söylenen her yalanın kişiyi doğruya yönlendiren bir kapıyı açtığını düşünürüm. Bu nedenle genellikle olaylara soğukkanlı ve sakin yaklaşmaya çalışırım.
Programın adli tıp danışmanı ve ekibin bir parçası olarak fantastik bir kurguda bile akla hayale gelmeyecek olaylarla karşılaşıp olayı çözdüğünüzdeki duygunuz nedir?
Mesleğimi uygularken hep doğru sonuçlara ulaşabilmek ve bilimsel kanaatimi net ortaya koymak üzere yola çıkarım. Bu tutumum gerek üniversite gerekse de programdaki duruşum açısından değişmez. Dolayısıyla bir olay çözüme ulaştığında bu yönde bir katkım olduysa bu benim için en büyük kazanç ve mutluluktur. Bununla birlikte zaman zaman gerçekten olayın faili olduğu kanaati oluşan bir kişinin, delil yetersizliği veya zamanaşımı sebebiyle detaylı veri toplanamadığı durumlarda elini kolunu sallayarak toplum içine karışması karşısında insani ve mesleki anlamda ileri derecede rahatsızlık duyduğumu da belirtmeden edemeyeceğim.
Prof. Dr. Şevki Sözen: “Yıllardır çalışma alanım içerisinde klinik adli tıp olarak ele aldığımız aile içi şiddet, çocuk istismarı, kadın cinayetleri gibi konularda ne yazık ki zaman zaman toplumsal duyarlılığı oluşturmada yetersiz kaldığımızı düşünmüşümdür ancak bu alanda medyanın gücü gerçekten çok fazla.”
Bu tip programlarda aile içi şiddet, çocuk istismarı ve kadın cinayetleri gibi suçların işlenişinin toplumsal etkileşime yansıması sizce nasıldır? Bir adli tıp uzmanı olarak suçların azaltılması açısından çözüm noktasında nasıl bir öneriniz olabilir?
Yıllardır çalışma alanım içerisinde klinik adli tıp olarak ele aldığımız aile içi şiddet, çocuk istismarı, kadın cinayetleri gibi konularda ne yazık ki zaman zaman toplumsal duyarlılığı oluşturmada yetersiz kaldığımızı düşünmüşümdür ancak bu alanda medyanın gücü gerçekten çok fazla. Olaylar medyada yer aldıkça belki konuya uzak olan kişiler açısından sayısal olarak ciddi bir artış varmış gibi algılansa da var olan gerçekleri bilmek hem önlem almak açısından hem de mağdurların haklarını savunmasında ve mağduriyetlerini ispat etmede onlara destek olma açısından çok önemli bir rol oynamakta. Tabii ki sadece suçların ispatı ve suçluların tespiti yeterli değil; özellikle medyada suçluların aldıkları ağır cezaların da altının çizilmesinin toplumsal olarak hem caydırıcı olacak hem de vicdani olarak kişileri bir parça da olsa teselli edecektir kanaatindeyim.
Yoldaş Özdemir’in Prof. Dr. Şevki Sözen ile gerçekleştirdiği bu röportaj, 221B’nin 38. sayısında yayımlanmıştır.