Babamın Cinayet Defteri

/
8 dakikalık okuma

Çağatay Yaşmut, 221B’nin 35. sayısı için Erdinç Akkoyunlu’nun ”Babamın Cinayet Defteri” adlı eserini incelemişti. Bu yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.

Erdinç Akkoyunlu bir gazeteci. Büyük gazetelerde çalışmış ve şu an bağımsız gazetecilik yapıyor, dijital mecralarda özellikle klasik romanlar hakkında eleştiri ve inceleme yazıları yayımlanıyor. Yazar, Notos Kitap tarafından yayımlanan ilk romanı  Babamın Cinayet Defteri için uzun süren araştırmalar yapmış. Akkoyunlu, romanın bazı yerlerinde okurlara edebiyat ve gazetecilik arasındaki ince çizgiden bahsetmeyi de ihmal etmemiş.

erdinç akkoyunlu

Hikâye 1992 yılının İstanbul’unda geçiyor. Ortam karışık. Darbenin üzerinden geçen yıllar, travmanın etkilerini bir nebze azaltmış. Askeri vesayetin baskısı eskisi kadar hissedilmiyor gibi. Öte yandan Balkanlar cephesinde fırtınalar durulmamış, Almanya’da da Türklere karşı ırkçılık faaliyetleri artmıştır. 

Altan Metin, babası gibi başarılı bir polis muhabiridir. Yayın yönetmenliği görevini Hasan Cemal’in üstlendiği Cumhuriyet gazetesinden istifa ederek  genel yayın yönetmeni unvanını taşıyan Ertuğrul Özkök’ün başında olduğu Hürriyet gazetesine geçeli bir yıl olmuştur. Babası Baretta Gölgesiz Kemal de yıllarca Cumhuriyet gazetesinde polis muhabirliği yapmıştır. Pek çok öğrencinin, sendikacının, akademisyenin, sıradan vatandaşın faili meçhul cinayetlere kurban gittiği 80’li yıllarda 12 Eylül darbesinin ayak seslerinin iyice duyulur olduğu günlerden birinde bir gece gazeteye gelen cinayet ihbarına giden Baretta Kemal’in cesedi ertesi gün boğazı kesilmiş halde Haliç Tersanesi’nde bulunur. Adli Tıp, cinayet aletinin bir kılıç olduğundan şüphelenince Altan cinayetin perde arkasında devletin olduğunu anlar. Çünkü kılıçla cinayet işlemek devletin “mührü”dür, devlet tarafından bırakıldığı herkesçe malum olan bir imzadır. Altan, sıradan vatandaşın asla öğrenmediği bu ve benzeri ayrıntıları muhabirliği boyunca haberlerin konu edemediği olayları kişisel defterine tüm ayrıntılarıyla kaydeden babasının aktardıklarından öğrenmiştir. Dahası babası girip çıktığı mekânları, sokakları, kayda geçmeden el altından bilgi aldığı karanlık kişileri, arkadaşlarını, geçmişten gelen hikâyeleri -üstelik bir edebiyatçı üslubuyla- işte bu deftere tek tek işlemiştir… Sultanahmet Camii’nin inşası sırasında işlenen tuhaf cinayetler,  resmi kayıtlarda dosyası “sirkten kaçan bir aslan tarafından parçalandığı” yazılarak kapatılan fakat aslında cinayete kurban giden genç ve güzel uvertür şarkıcısı Sevda Peri’nin hikâyesi, Oxford tarih profesörlerinden Ali Osmandan’ın edindiği önemli bilgilerin Türkiye’de bazı kesimlerin huzurunu kaçırdığı için öldürülmesi sadece bu defterde aydınlatılan, sayfaların dışında ise muamma olarak kalmayı sürdüren pek çok cinayetten sadece birkaçıdır. 

Altan Metin bir taraftan babasının öldürülmesine neden olan, devletin asla dile getirilmemesini istediği, sadece babasının kişisel kayıtlarında “yüksek sesle yazılan” sırrın izini sürer ve katili yahut katilleri bulmaya çalışır, diğer taraftan kendisinin ve babasının cinayet defterlerini yanına alarak sırra kadem basan kardeşi Erkan’ın peşine düşer. Serbest çalışan bir tiyatrocu olan Erkan aklına estikçe İstanbul ya da Anadolu’da kaybolup kendisini ağabeyine aratmakla ün salmıştır ama bu sefer durum farklıdır. Çünkü ağabeyinin onu bulması için arkasında daima ve muhakkak bir iz bırakan Erkan bu defa tam anlamıyla sırra kadem basmıştır; kendisini gören yahut duyan tek bir kişi yoktur. Kahramanımız sırların ve kardeşinin izini İstanbul’un tekinsiz ve sisli sokaklarında, Erkan’ın tüm arkadaşlarının kapılarını tek tek çalarak sürer.

babamın cinayet defteri

Bütün bunlara ek olarak Baretta Gölgesiz Kemal’in yazarlık yeteneği oğullarına sirayet etmiştir. Altan da babası gibi bir cinayet defteri tutmaktadır ve o deftere yazdığı bilgilerle babasının katillerinin bulunmasına ya da hiç değilse deşifre edilmesine yardımcı olacak bir roman yazmayı düşünmektedir. Üstelik sözkonusu defterler Erkan’ın da üyesi olduğu küçük bir tiyatro topluluğuna, bir seri katili konu edinen bir oyun sahneleme konusunda ilham olmuştur. Büyük ses getirecek anlatılara kaynaklık edeceği yönünde ciddi ümitler beslenen bu defterdeki hikâyeler topluluktaki herkesin iştahını kabartırken bazı devlet ajanlarının da dikkatinden kaçmamış, neredeyse herkesi “kendi romanlarını yazma” sevdasına düşürmüş, olayların gidişatı Erkan’ın da şüpheliler arasında olduğu bir cinayete kadar uzanınca gizem iyice artmıştır.  Tüm bu olup bitenler esnasında gözünü Altan Metin’den bir an olsun ayırmayan teşkilat ise olası bir siyasi suikastı önleme gereği oluştuğunda Metin’den çılgınca bir istekte bulunur.    

Bir dönem romanı olması nedeniyle yazarın cesaretli davranarak Uğur Mumcu, Ertuğrul Özkök ve Hasan Cemal gibi gerçek gazetecileri de hikâyesine dahil etmesi romana ayrı bir tat katmış.

Babamın Cinayet Defteri tam anlamıyla bir polisiye roman olmamakla beraber anlatısında siyaset, tarih ve cinayeti harmanlayan ve yakın tarihimize ışık tutan çokkatmanlı bir roman. Erdinç Akkoyunlu da Oggito’ya verdiği röportajda, “Siyasal romanlar yazarken, polisiyeden faydalanmak büyük yarar sağlar. Ülkemizin tarihinin neredeyse tamamın kriminal hikayelerle dolu. Sen okura ‘Katil kim?’ sorusunun yanıtını aratmak istersen, metnini polisiye kurmak zorundasın. Ama bu cinayeti herkes biliyor dersen, Márquez gibi Kırmızı Pazartesi’yi yazmış olursun,” diyerek aynı vurguyu yapıyor.

*Babamın Cinayet Defteri, Erdinç Akkoyunlu, Notos Kitap, 317 Sayfa

Çağatay Yaşmut

1968 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Ekonometri okudu. Finans, bankacılık, otomotiv ve ilaç sektörlerinde çalıştı. Maltepe Üniversitesi Felsefe bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2008 yılında Beyoğlu Çıkmazı romanıyla yarattığı Başkomiser Galip tiplemesini, Şarkılar Susunca, Beni Yavaş Öldür, Kadıköy Cinayetleri, Moda Cinayetleri romanları ve yine Başkomiser Galip’in maceralarının anlatıldığı Doktor Ceyda’yı Kim Öldürdü ve Benim Canım Ailem öykü kitaplarıyla sürdürdü. Kadıköy Cinayetleri romanı 2012 yılında Dünya Kitap Altın Sayfa Polisiye Roman Ödülü’ne layik görüldü. Cumhuriyet Kitap ve 221B dergide polisiye kitap tanıtım yazıları yayımlanıyor. Türkiye Polisiye Yazarları Birliği üyesi olan yazar evli ve İstanbul’da yaşamaktadır.

Önceki Hikaye

Başkomiser Morse Serisinin İkinci Kitabı ‘Valerie Taylor’a Ne Oldu?’ Raflarda

Sonraki Hikaye

“Abrakadabra” Yok Olmak mı Cinayete Kurban Gitmek mi?

En Son Yazılar