Marmara Denizi’ndeki müsilaj ile çevrede oluşan tahribatın daha görünür ve farkına varılır olmasıyla çevre sorunlarını adli boyutuyla da irdelemenin ve ülkemizde çok da bilinmeyen adli ekoloji üzerine yazmanın zorunluluğu da ortaya çıktı. Denizlerin mutlak hâkimi Deniz Tanrısı Poseidon’dan özür dileyerek adli ekoloji ve içinde yaşadığımız dünyadaki sorumluluklarımız ile biraz da Matamata kaplumbağaları üzerinden adli bilimlerin gizemli dünyasındaki yolculuğumuza devam edelim.
-Deniz Tanrısı Poseidon’un öfkesi üzerine bir karikatür-
Bireysel anlamda köyde yaşayan bir çiftçinin tarım alanlarını genişletmesi ve daha çok ürün almak için kimyasalları bilinçsizce kullanmasından çokuluslu tröstlerin yer katmanları, denizler, okyanuslar ve atmosferde yaptıkları kalıcı izler ve bozulmalar sadece insanları değil, birlikte yaşadığımız bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalara da ciddi zararlar veriyor. Endüstriyel kapitalizmle birlikte tüketim toplumunun küreselleşmesi yaşadığımız dünyada çevresel felaketleri beraberinde getirmiş ve buna karşı olarak ekolojist akımlar da etkili hale gelmeye başlamıştır.
Ekoloji, organizmaların dağılımı ve miktarı ile birbirleriyle ve fiziksel ve/veya kimyasal çevreleriyle olan etkileşimlerinin disiplinler arası bilimsel araştırılmasına dayanır. Adli ekoloji ise organizmalar, biyolojik topluluklar ve habitatlar konusunda ekosistem süreçlerini irdeleyerek adli boyutunu ortaya koyar, ancak diğer adli disiplinlerle karşılaştırıldığında henüz emekleme aşamasındadır ve disiplinin doğası ve potansiyeli konusunda gerek mahkemeler gerekse toplum yeterince bilgi sahibi değildir. Adli ekoloji, yaklaşık 50 yıllık bir süreçte ceza soruşturmalarına yardımcı olarak gelişmeye başlamıştır. Son yıllarda ise hızla gelişim göstererek araştırmacıların adli cephaneliğine önemli katkılar koymuştur.
Konuyu biraz açalım; adli ekoloji DNA, lifler, ayak izleri, ateşli silah kalıntıları, parmak izleri ve diğer bazı adli analiz yöntemlerini de içerebilir. Bunlar adli incelemelerde sıklıkla kullandığımız yöntemlerdendir. 20. yüzyılın başlarında Edmond Locard’ın, “Her temas iz bırakır” sözü aslında adli bilimlerin temel felsefesini oluşturuyor. Bizim işimiz bu izin peşinde yolculuğumuzu sürdürmektir. O zaman adli ekoloji içinde değerlendirdiğimiz alanları gözden geçirelim.
Adli Entomoloji: Biyolojik bilim disiplini entomolojinin bir alt uzmanlık alanı olup çürümüş insan vücudunda saptanan sinek ve böceklerin ardışık paternlerini inceleyen bilim dalıdır. Böcek ve sineklerin coğrafya ve iklim koşullarına bağlı olarak farklılık göstermesi nedeniyle entomoloji haritalarının hazırlanması da gereklidir. Sinek ve böceklerin evrimsel siklusları ortaya konularak ölüm nedeni ve ölüm zamanı tahminiyle cesetlerin bir yerden başka yerlere taşınıp taşınmadığı ortaya konarak birçok cinayet olgusunun aydınlatılması sağlanmıştır.
-Diyatomların mikroskobik görüntülerinden bir kesit-
Adli Limnoloji: Adli olgularda su ekolojisinde özellikle diyatomların araştırılmasına ilişkindir. Diyatomlar, hem akan hem de durgun su sistemleri dahil olmak üzere birçok su ortamında bol miktarda bulunan tek hücreli, fotosentez yapabilen ama aynı zamanda topraklarda ve diğer nemli ortamlarda da yaşayabilen, hücre zarlarındaki silisyum nedeniyle ısıya, aside, çürüme gibi çevresel koşullara dayanıklı mikroskobik alg organizmalarıdır. Diyatomların bolluğu ve eşsizliği adli araştırmalarda kullanılmasına olanak verir. Özellikle suda boğulma olgularında ölüm nedeni olarak suda boğulma tanısının konulmasını destekleyen bir bulgu olmanın yanında hangi suda boğulduğunun tespit edilmesine de olanak sağlar. Bu nedenle sularda diyatom haritalarının oluşturulması da büyük önem taşır. Suda bir ceset bulunduğunda mutlaka o sudan örnek alınır ve cesedin iman tahtası dediğimiz sternum kemiği ve beyin gibi dokulardan örnek alınarak diyatom bakılır ve bu sayede kişinin hem suda boğulup boğulmadığını hem de o suda boğulup boğulmadığını söyleyebiliriz.
Adli Palinoloji: Olay yerinden elde edilen giysi, ayakkabı, silah, toprak ve çeşitli aletler gibi deliller üzerinde bulunan spor, polen ve palinomorfları inceleyen bilim dalıdır. Bu sayede pek çok cinsel saldırı, cinayet, hırsızlık, yasadışı madde bulundurma, madde ve tarihi eser kaçakçılığı gibi olay aydınlatılmıştır. Gezegende her biri kendine özgü polen tipine sahip 380.000 farklı bitki türü vardır. Bitki bileşimi, bulunduğunuz coğrafyaya göre değişir. Her bölgenin bitkilerinin kendine özgü polen yapısı vardır ve bunu bir bölgenin yok edilemez(!) parmak izi olarak düşünebiliriz. Giysileri çamaşır makinesinde yıkasanız bile polenleri saptayabiliriz. Polenler dikkate değer bir coğrafi konum belirleyicidir. Saça, giysiye ve cilde yapıştırıcı gibi yapışması yanında dayanıklılığı ve kalıcılığıyla rakipsiz sessiz delillerdir.
Adli ekolojide ekolojik temelli tüm disiplinler; adli bilimler alanında ölüm nedeni, ölüm zamanı tahmini, suç mahallinde olayların gösterilmesi, insanların nesneler ve yerlerle bağlantısı, insan kalıntılarının ve toplu mezarların yeri (Bosna’da toplu mezar yerlerinin bu yolla bulunması), tanık ifadelerinin sorgulanması veya doğrulanması gibi işlev görür. Suç mahalli çeşitlidir ve herkes için geçerli ekolojik protokoller oluşturmak olanaksızdır. Ancak ekolojik tekniklerle suçlunun yaklaşma yönü ve ayrılma yolları, çeşitli olayların zamanlama ve sırası, suçlu ve/veya mağdurlardan aktarılan delil izler gibi ortak yaklaşımlar olasıdır. Polen ve sporlar; insanlar, nesneler ve yerler arasında bağlantı sağlayabilen önemli delilerdir. Suçlular toprak, toz, bitki örtüsü ve yaprak/odunsu çöp üzerinde yürür, binalara yaslanır, koltuklara oturur, liken ve yosun kaplı duvarlara ve çatılara tırmanır, bitki örtüsüne ve diğer yüzeylere karşı fırçalanır. Bunlar her zaman doğrudan temas ettikleri herhangi bir şeye aktarılabilir.
Polenler bir cinayeti çözmek için ilk kez 1959’da Avusturya’da kullanılmıştır. Tuna Nehri’nde gezi sırasında kaybolan bir kişiyi öldürdüğü iddiasıyla bir kişi tutuklanır. Soruşturma sırasında sanığa ait bir çift çamurlu bot bulunur ve Viyana Üniversitesi’nden palinolog Wilhelm Klaus çamuru incelemesi için görevlendirilir. Klaus modern ladin, söğüt ve kızılağaç polenlerinin yanı sıra 20 milyon yıllık fosil hikori polen taneleri bulur. Viyana yakınlarında tüm bu özelliklere uyan sadece küçük bir alan bulunur. Ve sanık cinayeti itiraf eder, alanda yapılan incelemede sözkonusu ceset çıkarılır. Bu ilk başarı öyküsüne rağmen adli palinolojinin dünya çapında kabul edilmesinin yavaş geliştiğini vurgulayalım.
Polenler sadece cinayetlerin aydınlatılmasında değil uyutucu, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretlerini de aydınlatıyor. Bir baskında ele geçirilen yasadışı uyuşturucunun incelenmesinde polenlerin farklı kıtalara ait polen türlerini de içerdiği saptanmıştır. Bu tür polen çalışmaları yasadışı uyuşturucuların uluslararası ağını da ortaya koymaya yardımcı olabiliyor.
-Palo Verde ağacı-
Arizona’da 1992 yılında elleri, ayakları bağlı boğularak öldürülen çıplak bir kadın cesedi bulunur. Cesedin yanında bulunan çağrı cihazındaki parmak izinden cesedin kimliği belirlenir. Uyuşturucu bağımlısı olan ve uyuşturucu satıcılığı yaparak hayatını kazanan kadının kamyon şoförlerine uyuşturucu sattığı saptanmıştır. Çağrı cihazının bir kamyon şoförüne ait olduğunun saptanması üzerine olay yerinde ve şüpheli şoförün kamyonunun kasasında Palo Verde ağacına ait tohum saptanır. Arizona Üniversitesi’nde bitki genetikçisi Dr. Timothy Helentjaris eyalette yüzlerce farklı Palo Verde ağacı olduğunu ve hepsinin DNA’larının farklı olduğunu ancak olay yerindeki ve kamyonun kasasındaki Palo Verde tohumun DNA’sının aynı olduğunu saptar. Böylece bitki DNA’larının incelenmesiyle cinayet çözülmüş ve bitki DNA incelemelerinde yeni bir süreç de başlamıştır.
Adli Yaban Hayatı: Hayvanların bireysel izlemi, popülasyonların analiz edilmesi, nesli tükenmekte olan türlerin belirlenmesi, yasal ve/veya yasadışı hayvanların avlanmasını da içeren hayvan haklarını korumak üzere yapılanan yeni bir araştırma alanıdır. Hayvan popülasyonlarının büyüklüğünü, dağılımını ve göçünü izlemek ve genetik çeşitliliğini analiz etmek, koruyucu önlemleri almak ve hukuksal mücadele alanını belirlemek üzere geniş bir perspektif sunar.
-Matamata kaplumbağası-
Matamatalar, Güney Amerika’ya özgü, yumrulu kabukları ve şnorkel benzeri burunları ile tanınan kaplumbağalardır. Her yıl, bu benzersiz ve tuhaf görünümlü hayvanlardan binlercesi kaçakçılar tarafından ana yerleşim yerlerinden edilmektedir. Tehdit altındaki türler arasında yer alan Matamata kaplumbağalarının Kolombiya’da ticareti yasaklanmıştır. Görünüş olarak neredeyse aynı olan iki Matamata kaplumbağası türünden biri yalnızca Orinoco Nehri havzasında, diğeri ise Amazon Nehri havzasında bulunur. Yasadışı ticareti yapılan canlı Matamata kaplumbağalarının bir kaçakçılıkta ele geçirilme durumunda, doğru nehir havzasına geri gönderilebilmesi için türün hızlı bir şekilde tanımlanması önemlidir. Farklı türleri farklı nehir havzasına göndermek kaplumbağa popülasyonu boyunca dalgalanmalara neden olur, evrimsel süreçlerini ve genetik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Araştırmacılar tarafından geliştirilen hızlı bir DNA test setini kullanan Kolombiyalı yetkililer, 2.200 Matamata kaplumbağasının yasadışı sevkiyatını durdurarak onları uygun nehir havzasına geri göndermeyi başarmıştır. 1 Dolarlık maliyeti olan DNA test setini kullanan yetkililer, yaklaşık iki saat içinde sahadaki türleri doğru bir şekilde tanımlayarak kendi ortamlarına döndürmek için gerekeni yapabilmektedirler. Adli yaban hayatı ile uğraşan bilim insanları biyolojik çeşitlilik için büyük bir küresel tehdit olan yabani hayvan ticaretine karşı Hayvan Hakları Bildirgesi 4. maddesinde altı çizildiği gibi; yabani türden olan bütün hayvanların kendi özel ve doğal çevresinde, karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahip olma mücadelesini sürdürüyor.
İnsanlığın doğayla mücadelesi sürüyor ve sürecek kuşkusuz. Yaşadığımız gezegeni azgınca yıkıp tükettiğimiz bir süreçten geçtiğimiz gerçeğinin de altını çizmeliyiz. Ve bu sürecin pek çok boyutuyla adli ekolojiyi ilgilendirdiğini ve önemli suçları da barındırdığını vurgulamamız gerekiyor. Doğal, yarı doğal ve yapay yaşam alanları çok çeşitli ve kompleks olup adli olayların aydınlatılması için standart bir model oluşturmak neredeyse olanaksızdır. Ancak suç mahallindeki bitkilerin, böceklerin, toprağın ve diğer partiküllerin analizi, şüpheliler ile olay yeri arasındaki geçişkenliğin kanıtlanması veya dışlanması, arama alanlarının hedeflenerek belirlenmesi, ölüm zamanı ve ölüm yeri belirlenmesinde kritik öneme sahiptir. Yaşadığımız çevrede çoğu doğal olarak yetişen bitkilerin ve bunlara ait polenlerin arşivlerini ve polen veribankasını oluşturmamız kaçınılmaz görünüyor. Adli ekoloji biliminin ülkemizde de sadece suçların nesnel bilimsel çözülmesi için değil, aynı zamanda ekosisteme borcumuzu ödemek ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir doğa bırakmak için de zorunluluk olduğu kanısındayım. Gerçek adalet o zaman sağlanmış olacaktır. Ne dersiniz?
Kaynaklar;
- Dokgöz H., Adli Tıp & Adli Bilimler Kitabı, Akademisyen Yayınevi, 2019.
- Sawyer A. A silent witness: how analysis of pollen can solve crimes. BioTechniques https://www.biotechniques.com/analytical-chemistry/a-silent-witness-how-analysis-of-pollen-can-solve-crimes/
- Berry W. Plant’s DNA ‘Fingerprints’ Lead to Man’s Murder Conviction. APnews. https://apnews.com/article/326da16edd9e677ce6033700e470e9ae
- Cardenosa D, Chapman DD, Robles YL, Ussa DA, Caballero S. Rapid species and river-of-origin determination for matamata turtles (Chelus sp.) using real-time PCR: Facilitating rapid return of trafficked specimens back to the wild. Aquatic Conserv: Mar Freshw Ecosyst. 2021;1–8. https://doi.org/10.1002/aqc.3613