Vencer o Morir (Ya Zafer ya Ölüm), Prime Video’nun ilk Şili dizisi. Dizi, Şili tarihinin en önemli dönemlerinden birine, Pinochet diktatörlüğünün gittikçe ağırlaştığı 1983-1988 arasına odaklanıyor. Dizide FMPR’nin önemli komutanlarından mühendis Ignacio Valenzuela’yı canlandıran Pedro Fontaine ile konuştuk.
Her şeyden önce böyle bir hikâyenin anlatılacağı bir yapımda, Vencer o Morir‘de yer almak size neler hissettirdi?
İlk başta, “Vay canına, bu çok tartışmalı olacak!” diye düşündüm ve bu çok hoşuma gitti! Düşünmeye sevk eden hikâyeleri seviyorum. Canlandırmak istediğim bir karaktere ve hikâyeye denk geldiğimde her zaman derin bir minnettarlık hissederim. Sanırım bu, hikâyelerin dünyayı ve birbirimizle olan ilişkilerimizi şekillendirebileceğine olan inancımdan geliyor. Bu, bağ kurabileceğimiz bir armağan.
Vencer o Morir‘de FMPR’nin önemli komutanlarından birini, mühendis Ignacio Valenzuela’yı canlandırıyorsunuz. Tarihe geçmiş böyle bir insanı canlandırmanın zorlukları oldu mu?
Bu hikâyede kilit bir rol oynamasına rağmen çok da tanınmayan bir karakteri canlandırmak benim için oldukça ilham vericiydi. Bu yüzden derin bir empati kurdum ve onun ideallerini ve eylemlerini onurlandırma sorumluluğunu hissettim.
Karaktere hazırlanırken özel olarak yaptığınız araştırmalar ya da görüşmeler oldu mu?
Evet. Genellikle çok fazla araştırma yaparım. Bence karşılaştığım en önemli şeylerden biri Adriana Pohorecky’nin Ignacio Valenzuela, fundador del Frente Patriótico Manuel Rodríguez adlı kitabıydı. Bu kitap, Ignacio’nun annesi tarafından yazılmıştı ve annesinin hiç tanışmadığı yoldaşlarından topladığı anlatımlardan oluşuyordu. Ignacio’yu en sevgi dolu gözlerle, yani annesinin gözleriyle keşfetmek benim için çok etkileyiciydi.
Vencer o Morir‘deki aksiyon sahnelerinde de epey başarılıydınız. Bu sahnelere hazırlanmak için neler yaptınız?
Eğitimlerimiz ve koreografi derslerimiz oldu. Ayrıca aksiyon sahnelerini çeken özel bir yönetmenimiz vardı, Ernesto Diaz. O da bize çok rehberlik etti. Film seven bir insanım, aksiyon filmleri izleyerek büyüdüm. Sanırım onlardan da bir şeyler çaldım.
Sizce böyle hikâyelerin anlatılması neden önemli?
Şili’de yaşanan insan hakları ihlalleri hâlâ birçok insan için kapanmamış bir yara. Umarım bunun gibi hikâyeler o dönemleri onurlandırmamıza yardımcı olabilir.
Her dönemin farklı olduğunu düşünüyorum. Ancak ortada dokunulmazlık perdesinin ardında işlenen suçlar varsa, empati yapma kapasitemizi bize hatırlatacak hikâyelerin ortaya çıkması yerinde olur. Bu sebeple film, tiyatro ve dizi üretmeyi asla bırakmayacağımızı umuyorum.
İzleyicilerden nasıl yorumlar aldınız?
Bu dizi her şeyden önce bir insan hikâyesi anlatıyor. Bence en büyük gücü de burada yatıyor. İzleyicilerin çoğu da dizi hakkında bunu söylüyor. Farklı geçmişlerden insanların bir araya gelip, bu hikâyeden etkilenmesi bence güç ve umut verici bir şey. Sanırım dizi beğenildi!
Kariyerinizin bir döneminde mutlaka canlandırmak istediğiniz biri var mı?
Kulağa absürt gelebilir ama çok var. George Michael’den Şilili yazar Robert Bolaño’ya kadar.
Türkiye’deki izleyiciler için bir şey söylemek ister misiniz?
Umarım dizimizi beğenirsiniz. Aileniz ve arkadaşlarınızla birlikte izleyin çünkü harika sohbetlere yol açabiliyor. 🙂
