Enola Holmes: Sherlock Holmes’ün Cevval Kız Kardeşi

/
11 dakikalık okuma

Sherlock Holmes’ün merakla beklenen kız kardeşi Enola Holmes ile nihayet tanıştık. Film bugün Netflix’te izleyicilerle buluştu.

Bir Sherlock Holmes yorumlamasıyla daha karşı karşıya olmamız hem oldukça inanılmaz hem de aslında gerçekleşmesini beklediğimiz bir durum. Tüm zamanların en büyük ve ölümsüz kurgusal dedektifi Sherlock Holmes ve hayatıyla ilgili birçok şey daha uzun yıllar boyunca yeniden yorumlanacak ve farklı şekillerde izleyicilerle buluşacak.

Gelelim Enola Holmes’a. Enola, Sherlock’un anlatılmamış hayatından bir karakter, ünlü dedektifin kız kardeşi. Kendisiyle ilk olarak Nancy Springer’ın 2006’da yayımlanan ilk gençlik serisiyle tanıştık. Jack Thorne bu ödüllü serinin ilk romanını ekrana uyarlayan kişi, Harry Bradbeer de filmin yönetmeni. Bradbeer aynı zamanda sevilen dizi Fleabag’in de yönetmenliğini üstlenmişti. Enola’nın kameraya bakarak izleyicilerle direkt konuşması, Fleabag’in ritmini ve kadın karakterin ağırlığını anımsatıyor bu açıdan.

Tabii Fleabag ve Enola Holmes’ün farklı feminizm anlayışları var. Enola Holmes, kadınları tüm hatalarıyla ve zaaflarıyla kabul etmekten ziyade şunu söylemek istiyor: Erkekler yeterince hüküm sürdü, şimdi biraz başkaları için yer açma vakti. Nitekim hikayemiz Büyük Britanya’nın Representation of the People Act 1884 döneminde geçiyor. Bu yasa aslında yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra kadınların oy kullanma hakkına kavuşmalarına yardım edecek.

Keskin zekalı ve hayalperest bir genç kız olan Enola Holmes’ü Stranger Things dizisinden tanıdığımız Millie Bobby Brown canlandırıyor. Kendisi, esrarengiz bir portre çizen annesi Eudoria (Helena Bonham Carter) ile birlikte yaşıyor. Enola henüz bebekken babasını kaybetmiş. Ağabeyleri Sherlock (Henry Cavill) ve Mycroft (Sam Claflin) da Enola çok küçükken evden ayrılmış. Enola eğitimine evde devam etmiş. Eudora kızını bilimden edebiyata, tarihten tenise ve dövüş sanatlarına kadar birçok dalda hakkıyla eğitmeyi başarmış. Zaten Enola da geç 19. yüzyıl Londra’sında bu öğrendileri sayesinde hayatta kalabiliyor.

Enola Holmes

Dinleme, okuma, gözlemleme, şifre çözme ve dövüşme

Filmin ilk dakikalarında Enola’nın hayatını eğlenceli detaylarla izliyoruz ve aslında film Enola’nın annesi Eudoria’nın ortadan kaybolmasıyla başlıyor. Enola yıkılıyor tabii ki fakat Sherlock ve Mycroft’un Enola’ya yardım etmek gibi bir düşünceleri yok. Hatta Mycroft Enola’yı “gerçek leydiliği” öğrenmesi için “Zerafet Okulu”na göndermeyi düşünüyor. Sherlock buna karşı çıkamıyor çünkü ailenin büyük erkek çocuğu Mycroft. Tüm engellere rağmen, Enola annesinin kendisine bıraktığı ipuçlarını takip ediyor ve ağabeylerini alt ederek Londra’ya kaçıyor. Sonrasında da olaylar gelişiyor.

Olaylar gelişiyor derken, çok karmaşık muammalarla karşılaşmıyoruz. Yukarıda da söylediğim gibi, Enola dinleme, okuma, gözlemleme ve şifre çözme gibi yeteneklerini kullanıyor maceralarında.

Gelişen olaylar çok karmaşık değil elbette. Enola, annesinden öğrendiği her şeyi bu macerasında kullanır. En çok da dövüş sanatı Ju Jitsu’yu. Enola’nın dövüş sahnelerinin sıklığı, Guy Ritchie’nin Sherlock yorumunu getiriyor akıllara. Belki de Ritchie’nin versiyonu akıllarda o kadar yer etti ki, bazılar için bu aksiyon sahneleri mantıksal çıkarım sahnelerinden daha önemli hale geldi. Ya da belki de yapımcılar genç izleyicilerinin şifreler, mantık problemleri ve çıkarımlardan ziyade aksiyon sahnelerini daha rahat takip edebileceğini düşündüler. Filmde bazı detayların sıklıkla altının çizilmesi (Enola ve Alone), hatırlatılması ve tekrar edilmesi de bunun göstergesi olabilir.

Karmaşık bir muamma barındıran bir olay örgüsüyle karşı karşıya değiliz. Zaten filmin ana odağı da olay örgüsü değil. O nedenle karakterleri biraz daha yakından incelemeyi tercih ediyorum.

Karakterler

Enola Holmes

Ağabeyi Sherlock Holmes’ü bile geride bırakacak hamlelerde bulunan ve beklentileri karşılayan bir karakter bana kalırsa. Hatta filmde en iyi inşa edilmiş karakter olduğunu söyleyebilirim. Zaten romanlardan gelen bir karakter alt yapısı var ve aslında onlarca defa yeniden yorumlanmış bir karakter değil, yeni bir karakter. Cesur, zeki, korkusuz bir yeni kadın modeli. Nakış işlerini, ipe deniz kabuğu dizmeyi, mendil işlemeyi bilmiyor Enola. Gözlem yapmayı, şifreler çözmeyi ve dövüşmeyi biliyor. Kılık değiştirme konusundaki ustalığını da ünlü ağabeyinden almış diyebiliriz. Enola Holmes, kimsenin kendi adına karar almasına izin vermeyecek ve istediği gibi yaşayacak. Nitekim öyle de oluyor.

Sherlock Holmes

Geçtiğimiz senenin başlarında Arthur Conan Doyle’un ailesi Netflix’e ve Enola Holmes serisinin yazarına dava açtı. Holmes hikayelerinin çoğu telifsiz olsa da Doyle ailesi yazarın sonraki dönemlerde kaleme aldığı bazı hikayelerin hakkını elinde bulunduruyor. Bu hikayelerde Holmes’ün insanlara çok daha güçlü bir empatiyle ve duygusallıkla yaklaştığını görüyoruz. Doyle ailesinin söylediğine göre, bu romanlarda ve filmde tasvir edilen Holmes, Doyle’un son dönemlerde kaleme aldığı hikayelerde tasvir edilen Holmes’e fazlasıyla benziyordu. Gerçekten de öyle aslında, Sherlock Holmes bu filmde çok daha kendi halinde ve yumuşak bir karakter olarak çizilmiş. Hatta kendisini karmaşık duygular içinde gördüğümüz bile oluyor.

Evet, aile bu gerekçeyle dava açtı. Bu ne kadar mantıklı bir hareket, epey tartışılır elbette. Onlarca defa ekrana ve perdeye uyarlanmış bir karakterden ve birçok kurgusal karakterde karşılaştığımız özelliklerden bahsediyoruz. Yani aslında Enola Holmes, Sherlock’u bu şekilde inşa ederek (ne kadar başarılı, tartışılır) Amerika’yı baştan keşfetmiş değil. Tabii tüm bunlar önemli bir soruyu da akıllara getiriyor: Sherlock Holmes, daha ne kadar değişime uğrayabilir? Daha doğrusu, özünde “Sherlock Holmes” olmaya devam ederek ne kadar değişebilir?

Enola Holmes filminin ana meselesi ya da odağı Sherlock Holmes değil elbette. Aksine, Sherlock oldukça düz bir karakter olarak karşımıza çıkıyor bana kalırsa. Sherlock’un ağırlığını ve karakterini fazla hissedemediğimiz için Cavill’in performansı da sönük kalıyor diyebilirim. Dolayısıyla Doyle’un ailesinin endişelenmesini gerektirecek bir şey yok, burada Sherlock Holmes’ün sadece ismi var.

Mycroft Holmes

Mycroft, Sherlock Holmes hikayelerinin sadece birkaçında karşımıza çıkar fakat ehemmiyeti hissedilen bir karakterdir. Zekidir, belki Sherlock’tan bile daha zeki… Enola Holmes filminde yeniden inşa edilen Mycroft karakterinin bunun zıttı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ortalama bir zekaya sahip gibi görünen, kardeşlerinin doğal yeteneklerinden rahatsız olan ve sadece sosyal statünün tüm kurallarıyla birlikte sürdürülmesini gözeten bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Mark Gatiss’in Mycroft’unu epey aradığımı söyleyebilirim.

Eudora Holmes

Sherlock Holmes’ün annesini daha yakından tanımak isterdim açıkçası. Filmde Eudora vahşi ve tehlikeli bir kadın olarak konumlandırılıyor. Ve aslında bu tanımın dışına da çok çıkamıyor. Diyalogları da genellikle “Duyulmak istiyorsan ses çıkarmalısın” gibi kalıp cümlelerden oluşuyor. Helena Bonham Carter, bunlardan çok daha fazlasını izleyicilere geçirebilecek bir oyuncu aslında.


Genele baktığımızda, ünlü dedektifi fazla tecrübe edemesek de Sherlock Holmes kanonunun hayranlarını epey tatmin edecek bir film Enola Holmes. Kanonun önemli karakterlerini de öyle ya da böyle görebiliyoruz. Fakat gözlerimin Doktor Watson’ı aradığını söylemeden geçemeyeceğim.

Fulya Turhan

2011’de Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. 2014 yılında, lisans tezi olan çalışması “Sherlock Holmes & Peder Brown, Rasyonalite ve İnancın Çatışması” ismiyle yayımlandı.

Önceki Hikaye

Ayşe Erbulak'tan Yeni Roman: Cinayet A.Ş.

Sonraki Hikaye

Suat Duman: "İlk Romanımdan Sonra İçine Düştüğüm Edebi Muammayı Çözen Celil Oker’dir"

En Son Yazılar